“Mutluluk zengin olmakta değil, hayatı zengin yaşamakta yatıyor.”
Nic Marks
Hayatı zengin yaşamak insanların maddi ve manevi bireysel iyi oluşu(mutluluk) ile gerçekleşir. İnsanların iyi oluşunu etkileyen farklı çevresel, ekonomik, sosyolojik, kültürel birçok etken olsa da insanların temel güdülerinin birleştiği ortak noktalar vardır; haz ve acı gibi. Elbette hiç kimse acıdan yana olmaz ve sürekli uzaklaşmak ister. Haz elde edebilmek için çabalar. Bu çabanın sonucunda faydasını maksimize etmek ister. Bu noktada faydayı biraz açacak olursak; bireyin çevreden elde ettiği tatmindir. Hazzı, en çok fayda sağladığı zaman elde eder. Haz ile faydasını maksimize eden birey, mutluluğa ulaşmıştır.
Çevreden sağlanan faydanın temel etkeni para mıdır? Bu soruyu yanıtlamak için öncelikle gayri safi milli hasılası yüksek olan ülkelerin dünya mutluluk raporundaki sıralamasına bakalım. Kişi başına düşen gelir ve mutluluk arasındaki ilişkiyi incelemek adına Çin’i örnek alalım. 2017 dünya mutluluk raporuna göre 155 ülke arasında 79.sırayı alırken, ekonomik gelişmişlik endeksinde ise Gayri Safi Milli Hasılası ile dünyadaki en büyük 2. ülke konumundadır. Demek ki gelirin mutluluğa olan etkisinde GSMH tek bir gösterge olamaz. Çünkü Çin’in en zengin ülkelerden biri olmasına rağmen insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamaması veya insani haklarından mahrum bırakılması, aklımıza GSMH’nin ülkede yaşayan insanlara adaletsiz dağıtıldığını, kaynağın yalnızca belli bir kesime aktarıldığını getiriyor. O halde gelir dağılımına da bakmamız gerekiyor. Çünkü sadece ülkede üretilen ürün değil üründen elde edilen gelirin adil dağılımı da önemli. Yani gini katsayısı endeksindeki(gelir dağılımı endeksi) sıralamasına bakmalıyız. Çin 2016 yılı verilerine göre 0,465 gini katsayısına sahiptir. Gini katsayısı 0’dan 1’e doğru yaklaştıkça eşitsizlik artıyor demektir. Bu veriden ekonomik gelişmenin adaletsizliği arttırdığını ve mutluluğun göz ardı edilişini görüyoruz. Yalnızca ekonomik olan bir gösterge toplumun gelişmişliğini hele ki mutluluğunu ölçebilir mi? Robert Kennedy’nin dediği gibi; ‘‘ GSMH yaşamı değerli kılanlar dışındaki her şeyi ölçer.’’
Ekonomi dışı bir faktör olan insani gelişmişlik göz ardı edilemez, çünkü bireyi kendi yaşamından ayırıp sadece piyasa ve meta ilişkisine bağlamak oldukça gerçek dışı olur. Bireylerin yalnızca bu ilişkilere bağlanması toplumsal kimliğinden uzaklaşmasına neden olur. Piyasa sayesinde ekonomik olarak gelişebilen toplum, kültürel kimliğine hatta kendine yabancılaşmaya başlar. Çünkü dünyada genel olarak kabul edilmiş tek bir ilerleme, büyüme fikri vardır; iktidar ve güç ilişkilerinin değişmesi ile ortaya çıkan küreselleşme ve modernleşme ile gelişmişlik sağlanacağı fikri. Küresel alanda güç sahibi olan ülkeler gelişmiş ülkeler olarak kabul ediliyor. Gelişmiş ülkeler diğer ülkeleri geliştirmek adı altında kendi himayesi altına alıp, o ülkeleri az gelişmiş olarak tanımlıyor. O şekilde tanımlanma sebebi ise; sermaye yetersizliği ve kendilerine benzememesi. Halbuki Eduardo Galeano’nun dediği gibi ; ‘‘ Para değil insanlar özgür olmalıdır.’’. Ekonomi dışı faktörler işte tam bu noktada devreye giriyor. Neye göre az gelişmiş? OECD’nin yaptığı araştırmaya göre gelişmiş ülkelerde antidepresan kullanımı, az gelişmiş ülkelere oranla ciddi oranda fazla ve gittikçe artış gösteriyor. Demek ki GSMH mutluluğu ölçemiyor. Yaşayan insanların mutsuz olduğu bir ülke ne kadar gelişmiş olabilir? GSMH bizim gibi ülkelerde gelişmişliğin göstergesi olsa da bu soruyu önemseyen ve politikalarını yalnızca insan mutluluğu için şekillendiren bir ülke var; Çin ve Hindistan’ın arasında yer alan Bhutan Krallığı.
Bhutan Krallığı, ülkelerinin kalkınmışlığını belirlerken GSMH değil Gayri Safi Milli Mutluluk değerine bakıyor. GSMM’un değişkenleri ise; adil sosyal gelişim, kültürel koruma, çevrenin korunması ve iyi yönetişimin geliştirilmesi. Bhutan Krallığı iyi bir yönetim adına halkın yönetim süreçlerine katılmasını sağlamıştır. Bunu yaparken ise gelecek hedeflerini bile belirlerken halkın büyük bir kesimini bu sürece katmışlar. Yasalar kabinenin onayından geçmeden önce halkın oluşturduğu komisyondan(Gayri safi milli mutluluk komisyonu) geçiyor. Anayasaları tamamen insanların mutluluğu üzerinedir. Anayasal çerçevede doğayı korumuş ve ormanların kesilmesinin yasak olmasını hatta toprakların büyük bir kısmının orman olma zorunluluğunu şart koşmuşlardır. Ülke topraklarının yüzde yetmişi ormandır. Doğayı korumak ve ekolojik sistemin bozulmaması adına yaptıkları bu uygulamalarla insanlar temiz bir havayı soluyor ve kaynakların korunması ile sürdürülebilirliği sağlıyorlar. Aynı zamanda sigarayı ilk yasaklayan ülkedir. Şehir planlamaları bütünsel bir güzelliğe sahip, taşıt trafiği gibi sorunları da olmadığından en gelişmiş kenti olan Thimphu’da bile hiç trafik ışığı yok. Bunun yanı sıra geleneklerine yabancılaşmamak için modernlik dalgasından uzak durmuş hatta televizyon gibi yenilikleri bile ülkeye çok uzun zaman sonra sokmuşlardır. Yasalar ile kendi geleneklerini koruma altına almış ve hala geleneksel kıyafetleri günlük hayatlarının parçasıdır. Çevreyi ve geleneklerini korumak adına az ama değerli turist gelmesi açısından ise her turist için günlük 200 dolar ziyaret bedelinin ödenmesi şart koşulmuştur. Dini ritüelleri, geleneksel törenleri ve yerel halk kutlamaları da yaşamlarının büyük bir parçasıdır. Din asla bir propaganda aracı değildir. Dini özgürlükleri vardır, dolayısıyla dini çeşitliliğin olduğu bir yerdir. Budizm ilk sırada yer alır. İkinci dinleri ise hinduizm’dir. Bunun yanı sıra sağlık, eğitim gibi ihtiyaçlar tamamen devlet tarafından sağlanmakta (tercihe bağlı olarak özel kurumlar da var) dolayısıyla kamunun sorumluluğundadır. Okula gitme oranı ve bununla beraber okuma yazma oranı da oldukça yüksektir. Eğitim dili İngilizcedir. Son olarak geçimini tarım sektörü ile sağlayan Bhutan Krallığı’nın hedefi 2020’e dek tamamen organik gıda üreten tek ülke olmaktır. Tarımda suni gübre, böcek ilacı gibi organik olmayan maddeler kullanılmamakta böylece insan sağlığı ve doğa korunmaktadır. Gördüğümüz gibi politikaların tümü hem insanı hem doğayı koruyan, dolayısıyla geleceğe dönük uzun vadeli politikalardır.
Gayri Safi Milli Mutluluk değişkenlerinin uygulanması ile insanlar hak ettikleri gibi yaşamlarını sürdürüyorlar. Yapılan politikalar ve insanlara verilen değer mutluluğun bireysel olmaktan çıkıp toplumsal bir boyuta ulaşmasını sağlamıştır. Yalnızca maddi yönden değil, hayatın farklı yönlerinden tatmin sağlayıp mutluluğa ulaşıyoruz. Para ile saadet olur mu? Milli mutluluk sağlanmadığı sürece mümkün değil. İnsanların sağlıklı olmadığı, zorunlu ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmadığı, kaynakların hızla tükendiği, ekolojik sistemin bozulduğu, kendi ülkelerinde sürgün gibi yaşadığı bir dünyada paranın insanlar için hiçbir değeri yoktur. Toplumsal refah ve sürdürülebilir büyüme için Bhutan örneğindeki gibi milli mutluluk değişkenlerine önem verilmelidir. Ancak o zaman ilerleme ve gelişim mümkündür.
KAYNAKÇA
http://econlib.org/library/Bentham/bnthPML.html
http://t24.com.tr/haber/oecd-zengin-ulkeler-daha-mutsuz,244475
http://www.grossnationalhappiness.com/gnh-2010/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Bhutan#Ekonomik_g.C3.B6stergeler
https://www.theguardian.com/world/2012/dec/01/bhutan-wealth-happiness-counts
http://www.yesilist.com/yuzde-yuz-organik-tarimi-hedefleyen-ulke-butan/
der. Devrim Dumludağ, Özge Gökdemir, Levent Neyse, Ester Ruben. İktisatta Davranışsal Yaklaşımlar. Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, 2015. 1.Baskı.
http://www.independent.co.uk/life-style/health-and-families/healthy-living/is-bhutan-the-happiest-place-in-the-world-6288053.html