KORUNAda Bültenleri

KORUNAda Bültenleri

Adalar C-19 Danışma Kurulu editörlüğünde hazırlanmakta ve Adalı Dergisi tarafından desteklenmektedir.

Pandemiye karşı dayanıklılığı artırmak için, alanının önde gelen uzman hekimlerinin de içinde bulunduğu Adalar Pandemi Danışma Kurulu, İstanbul’un en küçük ilçesi Adalar’da yaklaşık bir yıldır faaliyet gösteriyor. Kurul, geçtiğimiz Pazar günü 50’inci toplantısı yaptı. 41 haftadır, dünyadan, Türkiye’den, İstanbul’dan ve Adalar’dan haber, uyarı ve araştırmaları okuyucularla paylaştığımız KORUNAda adlı bülteni, hiç aksatmadan yayımlıyoruz. Tümüyle gönüllülükle yürütülen faaliyetler toplamı, Benan Müsellim’in Adalı dergisi mart sayısında yazdığı gibi, çok az yerde görülen son derece değerli bir örnek. Adalar Pandemi Danışma Kurulu, 14 Mart Pazar günü yaptığı toplantıda, bugüne kadarki çalışmaları değerlendirdi. Sonrasında, KORUNAda bülteninin haftalık yayınına son verilmesini, bundan böyle oluşacak gelişmelere göre özel sayılar hazırlanmasını, haftalık YouTube canlı yayınlarının çeşitlendirilerek sürdürülmesini kararlaştırdı. Dolayısıyla 41 haftadır her Çarşamba günü sizlere ulaştırdığımız haftalık KORUNAda bültenleri için son sayımızla karşınızdayız. Bugüne kadar yazı, fotoğraf ve önerileriyle katkıda bulunan tüm dostlarımıza, okurlarımıza, görüşlerini paylaşan, desteklerini esirgemeyen herkese teşekkür ediyoruz.
Türk Tabipler Birliği, Türk Toraks Derneği başta olmak üzere pek çok uzmanlık derneği ve halk sağlığı uzmanının uyarılarına rağmen “normalleşme” kararı alındı. Üzerinden daha bir hafta geçmeden bu kararın ne kadar yanlış, sözü edilen denetim önlemlerinin ne kadar yetersiz olduğu ortaya çıktı. Bir hafta geçmeden, çok yüksek riskli olarak tanımlanan ve harita üzerinde kırmızı ile işaretlenen illerin sayısı 17’den 26'ya yükseldi. Açılmanın etkisinin özellikle 2 hafta sonra belirgin hale geleceği düşünüldüğünde bizi daha kötü günlerin beklediği de aşikar. Kişisel önlemlerinizi aksatmayın, siz siz olun açılmayın...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Mart Pazartesi günü “Kontrollü Normalleşme” döneminin başladığını açıkladı. Bu kapsamda iller dört kategoriye ayrıldı. Vaka ve hasta sayılarıyla, aşılama yüzdeleri gibi kriterlerle iller düşük, orta, yüksek ve çok yüksek riskli kategorilerde toplanıyor. İçişleri Bakanı, kontrollü normalleşme döneminde denetimlerin artırılacağını söyledi. “Normalleşme” vaka ve hasta sayılarının yükselmekte olduğu bir dönemde ilan edildi. Risk kontrolünü İl Pandemi Kurulları, denetimi ise İçişleri Bakanlığı ve yerel yönetim birimleri yapacak. Ama geçmişte yaşadıklarımızın da gösterdiği gibi, bu birimlerde alana hakim uzmanlık değil, merkezi ve yerel siyaset konuşacak. Tek umut aşı. Tedarikteki ana sorun ise yerel değil, global.
Sağlık Bakanlığı'ndan paylaşılan bilgilere göre Çin’den beklenen CoronaVac aşılarından bugüne kadar 13 milyon dozunun teslimi yapıldı. Kalanıyla ilgili açıklamalar yapılmasına rağmen, takvim ve miktar kesinleşmedi. Biontech-Pfizer aşıları için 4 milyon doz için sözleşme yapıldığı bilgisi verilmişti ama bu da netleşmedi. Oxford-Zeneca, 3 dolar gibi çok düşük bir bedelli aşı olmasına karşın, temini için girişimde bulunulmadı. Rusya'nın Sputnik aşısının temin edileceği açıklandı ama gerisi gelmedi. Sağlık Bakanlığı'nın 22 Şubat verilerine göre 14 Ocak'tan bu yana 6 milyona yakın kişiye ilk doz aşı yapılmış durumda (nüfusumuzun %7’si). Bu hızla tüm nüfusun aşılanması yaklaşık 1,5 yıl sürecek gözüküyor. Vaka ve hasta sayıları kritik seviyenin altına düşürülemiyor. Bu koşullarda 1 Mart’tan itibaren kademeli normalleşme adımları atılması planlandığına göre, tek kurtuluş aşı. Bu durumda sormak gerekiyor: "Aşılar nerede?"
COVID-19 aşılaması ilk aşamada çok hızlı başladı. Ancak sağlık çalışanları kendi hastanelerinde hızla aşılanabilirken, sonraki aşamada işler çok yavaşladı ve organizasyondaki eksiklikler gün yüzüne çıktı. Elimizde yeterli aşı olmadığı anlaşılıyor, bunun dışında halka aşıya nasıl ulaşacağı, randevuyu hangi hastaneden nasıl alabileceği anlatılabilmiş değil. El yordamıyla bir şekilde randevusunu alabilenler ise bu konuda yeterli donanıma, personele ve fiziki şartlara sahip olmayan aile sağlığı merkezlerinde toplu halde beklemek zorunda kalabiliyor. Şu an günde ortalama 80 bin kişiyi aşılayabildiğimiz göz önüne alınırsa tüm nüfusun aşılanması 1000 gün (yaklaşık 3 yıl) sürüyor. Bu kadar süre daha kapalı kalmayı istiyor muyuz?
Geçtiğimiz hafta havaların iyi gitmesiyle herkes sokaklardaydı. Maske ve mesafeyi koruduktan sonra açık havadan endişe etmeye gerek yok. Dışarıda yürümek ve her türlü fiziksel aktivite iyi gelecek. Asıl tehlike kapalı ortamlar ve aile – arkadaş ziyaretleri. Uzmanlar mart-nisan aylarına ve üçüncü dalgaya dikkat çekiyor.
Resmi açıklamalara paralel olarak, hastanelerden ve sağlık meslek kuruluşlarından gelen bilgiler, vaka ve hasta sayısının azaldığını, yoğun bakım yükünün hafiflediğini gösteriyor. Aşılamalarda 2.5 milyona yaklaşıldı. Bunlar sevindirici haberler. Ancak yoğun bakım doluluğundaki gerileme durdu, vaka sayısı ise artış eğiliminde. Uzmanlar sömestr tatil görüntüleriyle, mutasyona uğramış virüs bulgularına işaret ediyor ve rehavetin arkasının üçüncü dalga olacağı, bunun da kolay atlatılamayabileceği uyarısında bulunuyor.
Vaka sayısı 30 binlerden 5 binlere düştü. Ama uzmanların dediği gibi, ilk pik noktası olan 2020 Nisan ayında da rakamlar bu civarda, önlemler ise en üst noktadaydı. Yaz rehavetinin sonuçlarını gördük. Binlerce insanımızı kaybettik. “Bize bir şey olmaz” anlayışının daha dün, kar tatili yapanlar arasındaki yansıması, önlemleri gevşetmenin ne sonuç vereceğinin de göstergesi. Toplumun %80’i bağışıklık kazanmadan bize rahat yok.
13 Ocak Bülteni’nde haberini yaptığımız Koronavirüs aşıları sağlıkçılarla başladı. 1 hafta içinde 900 bine yakın sağlık çalışanının aşılarının yapıldığı açıklandı. “Topluma örnek olmak adına ‘Siyasiler’ de ilk grupta yer aldılar.”.  İlk grubun ikinci halkası huzurevlerinde kalanlar ve çalışanları içine alacak şekilde başladı. 3 milyonluk ilk parti aşının ardı ne zaman gelecek, henüz netleşmedi. Darısı tüm topluma.
Aşıların tamamı ne zaman gelecek, hangi aşı(lar)ı olacağız, tüm ülkeye yetecek mi, aşılama planlaması yapıldı mı, uygulanabilecek mi, kaç ay sürecek, ikinci doz yapılacak mı? Pandemi önlemleri hangi şartlarla gevşetilmeye başlanacak, okulların, yeme-içme alanlarının ne zaman açılacağı belirlendi mi, bu açılımın bilimsel dayanakları oluştu mu ya da ne zaman oluşacak? Bu soruların cevabını bilen kimse varmış gibi görünmüyor. Ülkede yaşam hiç bu kadar belirsiz olmamıştı?
Yılın son günlerinde KOVID-19'a karşı aşının geliştirilmiş olması, tüm dünyaya umut verdi. Ancak birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de aşılarla ilgili sorular cevap bekliyor. Herkese yetecek aşı yokken, pandemiyi durdurmak mümkün olabilecek mi? Bir çok ülke bu soruna çözüm bulabilmek için aşı takvimini değiştirerek tek doz aşı uygulamasını veya iki hafta yerine daha uzun aralıkla yapılmasını planlamaya başladı. Bizim ülkemizde sorun daha da karmaşık; pandeminin başından beri süreci güven vermeyen şekilde yöneten, gerçek verileri açıklamadığı ortaya çıkan Sağlık Bakanlığı'nın bu tavrı aşıya karşı bir güvensizlik yaratmış durumda. Yapılan araştırmaya göre halkın sadece %44'ü aşı olmak istiyor. Ancak toplumsal bağışıklık için toplumun en az %66'sının aşılanması gerektiği hesaplandığına göre bu orana nasıl ulaşacağız? Aşı konusundaki tüm tereddütlerin en kısa sürede giderilerek tatmin edici bilimsel verilerin, güvenilir kişiler tarafından açıklanması, sürecin şeffaf ve programlı şekilde yönetilmesi pandemiyi yenmek için elzem gibi gözüküyor. Yoksa aylardır beklediğimiz ve olağanüstü şekilde kısa sürede insanlığa sunulan aşı bile bize çare olamayacak...