Kimi bir dala sarılır, kimi eve sarılır, kimi çok ilgi bekler, kimi ise haftalarca su vermeseniz bile dimdik ayakta durur. İnsanlar tüm bu özelliklere göre yetiştireceği bitkinin seçimini yapar. Aynı zamanda bitkilerin çiçekleri de birçok imaj yaratır zihinlerde. Herkes için farklı çağrışımlarda bulunur, çünkü birçok yere isim, şarkılara konu, şehirlere simge olmuşlardır. Anılara işlemişlerdir kokularıyla, renkleriyle... Aşıkların dilinde saza söz, kadınlarımızın elinde halıya motif olmuşlardır rengarenk.
Bazen de mitlere konu olmuşlardır. Mesela nergis çiçeğinin mitolojik bir hikayesi vardır; Bir peri ile insanın oğlu olan Narcissos’a bir dağ perisi olan Ekho aşık olur. Ancak karşılıksız aşkı Ekho’yu taşa çevirir ve kendi gibi Narcissos’un da aşk acısı çekmesini diler. Hiç kimseyi sevmeyen Narcissos bir gün bir pınarda su içerken suda gördüğü hayale aşık olur. Sevdiğine ulaşamayınca sararıp solar ve periler Narcissos’un yerinde bir çiçek bulurlar: Nergis. Hem mitolojideki yeri ve hem de kokusuyla belleklerimize işleyen Nergis gibi her çiçek, her bitki üzerine farklı anlatılar bulursunuz.
Isparta’nın lavantaları, Datça’nın badem ağaçları, Adana’nın ayçiçekleri, Gemlik’in zeytin ağaçları orada yaşayanların hikayelerinde nasıl bir yere sahipse, tıpkı Bodrum’daki gibi ada sakinleri için de begonvilin yeri ayrıdır...
‘’Ada’nın tepelere çıkan yokuşlarında mimoza, gülibrişim ağaçları, gürleşmiş hatmiler garip bir hülya sağanağı yaratmıştır. Tümü de o hafif esintiye bırakmıştı sarı, soluk pembe, beyaz ve mor çiçeklerini.‘’
Selim İleri, Hayal ve Istırap
Begonvilin yetişme alanının en kuzey sınırı Adalar’dır.
Adalar, iklimi sebebiyle botanik çeşitliliğe sahiptir. Tıpkı sarı mimoza çiçekleri gibi begonviller de adaların simgesi haline gelmiştir. Söylenenlere göre Bodrum’a sayısız katkıda bulunmuş, özellikle bir çok tohum ekmiş ve fidan dikmiş olan Halikarnas Balıkçısı olarak bildiğimiz roman ve hikaye yazarı Cevat Şakir Kabaağaçlı, Bodrum’a begonvili Büyükada’dan götürmüştür. Bazı rivayetlere göre ise begonvil Rodos Adası’ndan Bodrum’a gelmiştir. Bu sebepten Rodos sarmaşığı da denilir. Ayrıca dayanıklılığı sebebiyle on bir ay çiçeği, yapraklarının şekli sebebiyle gelin duvağı da denilir. Begonvil bir çok sokağa, şarkıya, apartmana, şiire, fotoğrafa konu olmuştur.
"Begonvil boy vermiştir şimdi
Yasemen basmıştır Bodrum’u
Kokusu geldi rüzgarın,
Bir kelebek öptü boynumu"
Sezen Aksu
Latince adı Bougainvillea olan begonvil, ismini 1768 yılında dünyayı gemi ile dolaşmaya çıkan Fransız kaşif Bougainville’den alır. Gemiye bir botanikçi ve botanikçinin asistanı Jeanne Baret isimli bir kadın da katılır. Kadınların uzun yol gemilerine binmesi yasak olduğu için kadın gemiye erkek kılığında biner. Botanikçi hastalanınca botanikçi rolünü Baret üstlenir ve begonvili ilk keşfeden kişi de aslında o olmasına rağmen Fransız kaşife mal edilir. Brezilya’da keşfedildikten sonra Fransızlar ve İngilizler, sömürgeleri ile bu bitkinin yetişme alanını genişletmiştir. Etimolojik kökenine baktığımızda aslında Bugenvil isimli bu bitkiye zamanla begonvil demeye başlamışız.
Begonvil, özellikle Adalar’da yetişeni hızlı büyür ve çok fazla çiçek açar. Susuzluğa dayanıklıdır, fazla su verilirse küser. Güçlü büyümesi için yaz boyunca budama yapılır. Budama şekline göre 15 metreye kadar tırmanabilir. Çiçekleri küçük sarı yıldız şeklindedir, çiçeklerinin etrafındaki yapraklar ise mor, pembe, beyaz, turuncu tonlarındadır. Yaprakları kuruduğunda bile rengini kaybetmez. Kış soğuklarına dayanıklı değildir. Kışı soğuk geçmeyen bölgelerde dışarıda dayanıklı bir şekilde kalabilir. Kışı atlatamadığı bölgelerde ise tek yıllık iç mekan bitkisi olarak yetiştirilir. Genelde Bodrum, Fethiye gibi Ege ve Akdeniz bölgelerimizde yetişen begonvil, İstanbul’un kışına dayanamaz ama Adalar küçük kayıplarla bu güzelim bitkiye ev sahipliği yapmaya devam eder.