Çarşamba, 03 Haziran 2015 07:54

Büyükada’dan çıktık yola: Zanzibar

Ögeyi değerlendirin
(1 Oylayın)
Mercan adası Zanzibar’ın göz alıcı renkleriyle sahili Mercan adası Zanzibar’ın göz alıcı renkleriyle sahili

Baharat adası Zanzibar ve Kilimanjaro’nun eteklerinde Arusha

Şubat ortasında 2 haftası Etiyopya, 1 haftası Tanzanya, üç haftalık bir gezimiz oldu.

Büyükadalı arkadaşım Sadun ve ben. Ekibimiz iki kişi.

Herhangi bir seyahat acentesinin turuna katılmadık. Etiyopya’da yerel bir tur operatöründen destek aldık ama Zanzibar adası ve Arusha’dan oluşan 1 haftalık Tanzanya gezisinde buna da ihtiyaç duymadık. Her şeyi internet üzerinden hallettik.

Aslında Tanzanya’da bizi çeken Zanzibar Adası oldu. Baharat Adası Zanzibar. Birçoklarımız gibi adı kulağımıza aşina.

Küçük ama bir o kadar da renkli, turizm açısından da epey önceden gelişmiş ada.

Seyahat acenteleri Tanzanya turlarına pek bir ağırlık veriyorlar son yıllarda. Önce Kilimanjaro Havalimanına uçup, oradan Afrika’nın en zengin doğal parklarından ünlü Serengeti’ye (safari), kimileri Kilimanjaro yürüyüşü ya da çıkışına katılıyor, ardından da Zanzibar’a geçiyorlar.

Tanzanya, Afrika’da son yılların gözde turizm ülkelerinden biri. Orta Afrika deyince akla ekvator kuşağındaki ülkelerde yapılan safari turları geliyor. Bu kuşaktaki çok sayıdaki doğal park, Afrika’nın vahşi hayvan varlığının, en çok da büyük 5’lerin en yoğun bulunduğu bölgeyi oluşturuyor.

Tuzlu suda büyüyen Mangroove ormanıTuzlu suda büyüyen Mangroove ormanıBu bölgenin içinde iki doğal park var ki, bunlardan biri Kenya’nın Masai Mara’sı, diğeri de Tanzanya’nın Serengeti’si. Yılın Temmuz-Ekim ayları arasında bu iki doğal alan arasında, yeryüzünün en büyük göçü yaşanıyor. İşte safari severler, bu dönemde (yağmur mevsiminin bittiği Eylül-Ekim aylarında) akın akın bu bölgeye, bu olağanüstü hareketliliği izlemeye geliyorlar.

Diyeceksiniz ki, bu dönem dışında ne oluyor? O müthiş hareketlilik yok ama hayvan varlığı bu defa geniş otlaklarda sürdüğü için safari turları devam ediyor.

Bizim gittiğimiz dönem, göç dönemi değildi. Ben daha önce Güney Afrika Kruger parkta, dört gün cip sırtında hayvanların peşinde koştuğum için, yeniden aynı türden bir maceraya bir iki günümü ve nereden baksanız 400-500 dolarımı harcamak istemedim. Sadun zaten baştan, bana safari deme demişti.

Bunun yerine, Sudan-Tanzanya hattının en büyük kabilelerinden biri olan Masailerin yaşamlarını izleyecek bir turu tercih ettik. (Kenya’nın ünlü doğa parkı Masai Mara’ya da adını veren bu kabile üyeleri geniş otlakların bulunduğu bu verimli sulak alanlarda yaşıyor, küçük tarım ve hayvancılıkla geçiniyorlar.)

Afrika’nın çatısı Kilimanjaro da benim çok ilgimi çekmişti ama bu dağa ister trekking, ister zirve için olsun en az 4-5 gün ayırmak gerekiyor ki, bizim böyle bir zamanımız yok. Belki başka sefere...

Tanzanya’da en çok nereyi mi sevdik?

Stone Town şehir merkezinde Sultan SarayıStone Town şehir merkezinde Sultan SarayıZanzibar Stone Town ile Masai köy turunu. Bu turun ödülü, uzaktan da olsa Afrika’yı kuzeyden güneye kesen Rift Vadisi ile Kilimanjaro’ya uzaktan da olsa bakmak oldu. Her ikisi de unutulmayacaklar arasına girdi.

Zanzibar öte yandan balık adası. Hem yemelik, hem de izlemelik. Ada baştan sona mercan. Karada neresini kazsanız, mercan kayalıkları çıkıyor. Ve bu mercan kayalar Zanzibar’ın en önemli yapı malzemesi. Hem de yıllardır. Stone Town’daki evlerin tamamı bunlarla yapılmış, yapılmaya devam ediyor. Denizde oluşumu süren rengârenk mercanlar ve balık çeşitliliği müthiş bir görsellik. Ama biz yeme noktasında biraz hayal kırıklığı yaşadık. İyi bir lokanta dışında balıktan tat alamadık. Balık pazarı turumuz ile bu pazarın barbekü versiyonu fiyaskoyla sonuçlandı. Bu nedenle Türkiye’ye gelir gelmez ilk işim Beşiktaş balık pazarına uğramak, hem gözümü, hem damağımı şenlendirmek oldu.

Kısa kısa Tanzanya üzerine gözlemler

zanzibar 4 280xBiz Tanzanya’da, Zanzibar ve Arusha çevresi dışında bir yeri dolaşmadık. Sahip olduğumuz fikir sınırlı. Bu sınırlı gözlemden çıkardığımız, yoksul ama gelişen bir ülkenin turistik bölgeleriyle ilgili bir sonuç oldu. Zanzibar’ın %99’u Müslüman. Zaten bir zamanlar ayrı ve bağımsız bir ülkeymiş.1500’lerde Portekiz sömürgesiyken, sonra Umman Sultanlığı’na bağlanmış. Şehre Arap havasını veren de bu dönem olmuş. Mimariden kültüre, müzikten dine Umman etkisi ağırlıklı. Zanzibar’ın 70 yıllık İngiliz sömürge yönetiminden de söz etmek lazım. Zanzibar ve Tanzanya’da trafik soldan akıyor. İngilizce çok yaygın olarak, sokaktaki vatandaş tarafından konuşuluyor. Zaten okullarda resmi dil olarak, yerli dil Swahili ile birlikte İngilizce de öğretiliyor. 1963’de, kısa bir süre bağımsız kaldıktan sonra 1964’de ana kara Tanganika ile birleşmişler ve ülkenin adı Tanzanya’ya dönüşmüş. Zanzibar, şu anda kendi devlet başkanı, parlamentosu, partileri olan özerk statüye sahip. 1996’ya kadar Tanzanya’nın başkenti Dar es Salaam iken, bu tarihten sonra ülkenin ortalarındaki Dodoma başkent olmuş. Tıpkı bizim Ankara-İstanbul gibi. Biz Dar-Es Salaam’a indik ama ne gelişte ne dönüşte şehri gezmek, dolaşmak gibi bir şeye niyetlenmedik. Hem zaman sorunundan ama daha çok da gezilip görmeye değer fazla bir şey bulunmamasından.

Etiyopya gibi kadim bir ülkenin başkenti Addis bile çok etkilemedi ya bizi. Dedik ki galiba Afrika’nın genç ülkelerinin hemen tamamının başkentlerinin öyle kayda değer önemi yok. Sıradan, birbirinin aynı. Sadece gelişmişlikleri farklı o kadar...

Tanzanya diğer kara Afrika ülkeleri gibi yoksul demiştik ya, kişi başı milli gelir 1500 dolar. Yüzölçümü bizden büyük. Yaklaşık 1 milyon km2. Nüfus ise 40 milyon civarında. Zanzibar, Zanzibar ve Pemba Adası ile birlikte 1 milyondan fazla nüfusa sahip. Muhtemelen, bu iki adada milli gelir Tanzanya ortalamasının epey üzerinde.

zanzibar 5 280xZanzibar’ın %99’ı Müslüman iken, Tanzanya genelinde bu oran üçte bir Müslüman, üçte bir Hıristiyan, kalanı da yerel dinler olarak dağılım gösteriyor.

Zanzibar ve Arusha bölgesinde turizm epey gelişkin. Zanzibar’da çok sayıda lüks otel ve tatil köyü var. Arusha çevresinde de, lodge tarsi oteller. Otellerin bir bölümü doğa parklarının içinde.Doğa ve hayvan varlığı ile iç içe.

Kilimanjaro dağı, Norongoro, Serengeti doğa parkları ziyaretçi ilgisinin yoğunlaştığı yerler. Ülkeye 1 milyon civarında yabancı ziyaretçi geliyorsa, onların büyük bölümü bu iki yöreyi geziyorlar ağırlıklı olarak. Turizm mevsimi Ağustos-Mart ayları arasında. Nisan-Temmuz arası yağmur mevsimi olduğu için yollarda hareket etmek bile zor.

Tanzanya önceden vize istemiyor. Kapıda vizenizi alıyorsunuz.

1 haftalık Tanzanya turumuzun 4 gününü Zanzibar’da, 3 gününü de Arusha’da geçirdik.

THY İstanbul’dan Tanzanya’nın Dar-Es Salaam kentine direk uçuyor. Dar-Es Salaam havalimanından Zanzibar adasına da 6-19 kişilik pır pır uçaklar sefer yapıyor. Topu topu 25 dakikada Zanzibar’a iniliyor. Zanzibar’a Dar’dan hızlı feribot seferleri de var ama deniz bu belli olmaz. Zaten fiyatları arasında da çok fark yok.

Kısa kısa Zanzibar üzerine

Stone Town sokaklarındaStone Town sokaklarındaZanzibar’a ilk kez gidecekseniz, adanın tarihi merkezi Stone Town’da kalmanızı öneririz. Ama niyetiniz, deniz kum güneş ise, o zaman adanın doğu sahillerindeki resort otelleri tercih edeceksiniz.

Biz adanın merkezi olan Stone Town’da küçük bir butik otelde kaldık.

Zanzibar 2650 km2 büyüklüğünde. Bizim Adalar’dan çok büyük. Batısından doğusuna araçla 1,5 saatte gidiliyor. Trafiğe takılırsanız daha da uzuyor. Yollar, özellikle merkez çevresinde, araç, insan ve motosiklet karmaşası. Tam bir kaos. Hafta sonlarında bizim ada gibi. Adanın kıyıları sanki farklı iklim. Doğu sahilleri, o upuzun kumsalların ve otellerin uzandığı tipik mercan adası görünümünde. Bitki örtüsü seyrek, palmiye ağırlıklı. Belli ki az yağmur alıyor. Adanın ortası tropikal. Tam bir yağmur ormanında gibi. Binlerce ağaç ve bitki türü. Rengârenk. Deniz yükseldiğinde adanın ortalarına kadar gelen deniz suyu, yağmur ormanlarıyla içi içe çok farklı bir bitki örtüsü yaratmış. Mangroove ormanları diyorlar buna. Görmeye değer. Adaya özgü kırmızı sırtlı colobus maymunları da Zanzibar ormanlarının en önemli ve korunmaya alınmış varlığı.

Batıdan, Stone Town’dan adanın plajlarına, doğuya seyahat sırasında bütün bu farklılıklar izlenebiliyor.

Stone Town, tıpkı bizim Adalar gibi, yoğun ve bugünün mimarisini oluşturan yapılaşmaya 1800’lerin başlarında açılmış. Öncesinde, yine bizim Adalar gibi balıkçı köylerinin bulunduğu bir adaymış.

Stone Town, baharat ve köle ticaretiyle zenginleşmiş. 1840 yılında, Umman Sultanı Seyid Said bin Sultan El-Busaid sultanlığının başkentini Umman‘daki Muskat‘dan, adadaki Stone Town şehrine taşımış. Ayrıca İran ve Hindistan’dan gelip yerleşenler de olmuş. Adanın yerli Swahili halkıyla birlikte topluluklar oluşturmuşlar. Şehrin mimarisine de bu topluluklar damgasını vurmuş. Buna bir de, 1890’larda adayı işgal eden Britanya Krallığı’nın etkisini de eklemek gerek.

Stone Town, House of Wonders (1883). Şimdi müzeStone Town, House of Wonders (1883). Şimdi müzeStone Town (Swahili dilinde eski şehir) daracık sokaklarında binlerce yapıyı barındırıyor. Şehir ticaret zengini o parlak yılların ardından yıpranmış bir görünümde. Şimdi turizm ile yeniden derlenip toparlanıyor. Toparlanma kıyıdan içerilere doğru adım adım ilerliyor.

Biz, adanın doğusuna bir günlük seyahat dışında üç günümüzü de şehirde, sokaklarında, kıyılarında geçirdik. Sıkılmadık, büyük de keyif aldık.

Her cadde, her sokak ve meydan yeni keşiflere açılıyordu çünkü. Asıl adı Farrokh Bulsara olan Queen grubunun solisti Freddie Mercury’nin doğduğu ev bunlar arasında mesela. Ya da Zanzibar prensesi Salme’nin ilginç yaşam öyküsünün anlatıldığı müze...

Zanzibar’dan Arusha’ya yine pırpır uçaklarıyla yaklaşık 1,5 saatte uçtuk.

Bir ara Dar es Salaam’dan otobüslerle mi yapalım bu yolculuğu dediğimiz oldu ama işin zorluğunu ve yoruculuğunu düşününce vazgeçtik. Doğru yaptığımızı, seyahat izlenimlerini paylaşanlardan öğreniyoruz.

Bir başka sayıda, bir başka adaya...

Gezmek güzel şey...

 

Son değişiklik Pazartesi, 08 Haziran 2015 16:42
Yorum yapmak için oturum açın