Çarşamba, 03 Haziran 2015 08:49

Müziğin gücü

Ögeyi değerlendirin
(1 Oylayın)
Müziğin gücü Fotoğraflar: Viktor Albukrek

Değerli Adalı Okurlarım,

Evvelki kış Fransa’dan kiraladığımız bir otomobil ile Nice şehrini gezerken akşam yemeği için yakınındaki Cannes şehrine uzandık. Arabayı park edecek bir alan ararken, birden kendimizi Cannes film festivallerinin yapıldığı meşhur binanın otoparkında bulduk.

Viktor-Nimet Albukrek, Halim Bulutoğlu ve Nedim Hazar - BüyükadaViktor-Nimet Albukrek, Halim Bulutoğlu ve Nedim Hazar - BüyükadaBaşımı kaldırıp ışıl ışıl yanan muhteşem binaya hayranlıkla bakarken, yanımda bulunan eşim Nimet’e dedim ki: “İster misin, figüranlık yaptığımız Nedim Hazar Bey’in belgesel filmi, Avrupa’da bir festivalde gösterilir ve davet alır ve tekrar Avrupa’ya gelir ve tekrar bu akıllı beyaz arabayı kiralar ve tekrar...” sözümü bitirmeden paparayı yedim: “Böyle hülyalara kapıldığına göre, ihtiyarlamaya başladığını kabul et artık! Nereden de yumurtlarsın olmayacak şeyleri? Uyan rüyalarından, bırak bu palavraları ve şimdi acele bir restoran bul da, bir an evvel tuvalete gidelim.”

Elli altı yıllık eşimden gelen bu cevap, gayet normal idi, fakat... İstanbul’a döndüğümüzde bir mesaj bulduk: “Nedim Hazar’ın yapımı ‘Bizim Adalar’ dokümanter filmi, önümüzdeki Mart ayında Nürnberg Türk-Alman film festivalinde gösterilmeye layık görüldü ve reklam afişi olarak Viktor Bey’in Nimet Hanım’la dans eden fotosu seçilerek panolara bastırıldı ve yayımlandı. Açılışa davetlisiniz.”

-Ya Ablacığım, gördün mü Güzelim, rüyaları, hayalleri yaşamak da varmış!

Tabi ki gittik, Hülya Koçyiğit gibi başka yıldızlar da vardı. Filim Nürnberg’den başka Essen’de de gösterildi, bizi Köln’e de götürdüler. Davetler, gösteriler, kokteyller, konuşmalar, yemekler her şey şahane idi.

Nasıl oldu da bu filme figüran olduk, anlatayım:

bizim adalar 3 280xGezi olayları sonrasında NTV’den ayrılan Burgazadalı Nedim Hazar Bey, Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu ile Adalar Müzesi kurucusu Halim Bulutoğlu’na giderek, Adalar ile alakalı dokümanter bir filim yapmak istediğini bildirdi.

Yazmış olduğum ‘Bir zamanlar Büyükada’ kitabımı yayınlayan Bay Halim Bulutoğlu, Nedim Bey’e röportaj yapılacaklar arasında adımı da ilave ettirdi. Anadolu Kulübü’nde toplandık, tanıştık, konuştuk, çekim için benden onay aldılar ve evime gelecekleri gün için randevulaştık.

O gün eve beklediğimden çok fazla adam geldi. Salona daldılar, ilk işleri mobilyaları yerinden oynatmak oldu. Odaya bol ışık girmesi için balkonlar, panjurlar, perdeler sonuna kadar açıldı. Yetmedi, fazla ışık temini için koca ayaklı projektörler kuruldu.

Herkes koşuşuyor, çekim için planlar ayarlanıyor, ortalıkta bir telaş, ki sormayın, ben terlemeye başladım, bir hanım kız, saçlarımı düzeltiyor, bir diğeri iki yakama mikrofon butonu takarken maşalarıyla cildimi ısırıyor, gıdıklanıyorum! Eşime “lütfen renkli bir elbise giyin!” diyorlar.

Birileri bana ‘tıraş olsanız iyi olur’ derken bir diğeri ‘yok tıraş olmayın, surat parlarsa pudra gerekecek, böylesi daha iyi,’ falan filan... Her kafadan alışık olmadığımız değişik sesler.

Nürnberg - Festival salonuNürnberg - Festival salonuÇekim başladı, rejisör, prodüktör, senarist, reji asistanı, danışman, farklı açılardan çekim yapan kameramanlar, fotoğrafçı, stajyerler, ışıkçılar, ayrıca koşuşan patron Nedim Hazar Bey ha bire emirler yağdırıyor. Hava sıcak, durmadan su içiyoruz, her taraf açık, terliyoruz, cereyan da var, şimdi üşüyoruz, acayip bir durum... Patron: ‘Olmadı, bu sahneyi bir daha çekeceğiz’ diyor. ‘Işık az geldi!’ ‘Konuşmalar bozuk çıktı!’ ‘Renkler flu!’ ‘Sokakta arabalar geçti’, ‘Kayıta sesleri girdi!’ ‘Balkonu kapatalım!’ ‘Yok açalım’ ‘Ha bir daha’, ‘ha bir daha’! Benim tansiyonum bir yükseliyor, bir iniyor, nerdeyse bayılacağım. Herkesi evden kovacağım geliyor, ama ayıp olur! Dişimi sıkıyorum.

Ve sonra öğreniyoruz ki bütün bu telaş, ekrana aksedecek birkaç saniyelik görüntü içinmiş.

Tevekkelli değil, artistler sinir hastası olup tımarhaneye düşerlermiş! Bu iş, uzaktan sanıldığı kadar kolay değilmiş! O gün anladık bunu, ama bu yaşta artist olacağız! Geri çevrilir mi? Dayanacağız ve dayandık.

Birkaç gün sonra, havadan çekim için, flaykam’cılar geldi. Fly- Cam cihazları, altlarında film kamerasını taşıyan insansız küçük helikopterlerdir. Telsizle verilen komutla uçurularak, istenilen yöreye gönderiliyor, bilgisayar vasıtasıyla yerdeki operatör de cihazın havadan gördüğü manzarayı, sokakta kurduğu tezgâhtaki bilgisayarda aynen görüp, beğendiğini kayıt ediyor.

Müthiş makineler! Fakat motorları lokomotif sesine benzer felaket yüksek ses çıkarıyor. Mahalleli alışılmadık bu acayip sesten dolayı evden fırlayıp cihazların etrafını sarıyor, seyrediyor, eğleniyor. Sordum: “Bu cihaz uzaklaşırsa bir yerlerde kaybolmaz mı?” “Hayır!” dediler, çünkü ayarlanan çevre menzilin hududuna vardığında, içindeki bilgisayar sayesinde, havalandığı noktaya geri dönermiş!

Eşimle dans ettiğim aynı Almanca baskısı afişlere, 21 Ağustos 2014 Lale Sineması gösterisi için Türkçe yazılar eklenerek Büyükada’nın sokak panolarına asılmıştı. Bu sayede mesailerini sokaklarda geçiren adamızın vefakâr çöpçü ve arabacıları, eşimle beni, geleceğin parlak yıldızlarından sanarak sokakta her karşılaştığımızda özel bir ilgiyle selam vermeye başlamışlardı.

Filmin adı, gezi olaylarından esinlenerek başlangıçta, ‘Adalar Bizim’ olarak duyurulmuştu. Nitekim her ne kadar hedef, İstanbul Adalarının tanıtımı idiyse de, Adamızdaki beton aşkı uğruna yeşilin yok edilmesi olaylarının belgeselde işlenmesi gerekliydi. Çünkü ağaç katliamı, tüm adalıları üzen acı bir durumdu. Belgeselde, ada halkının değişik kesimlerinden seçilen kişilerle yapılan röportajlarla, kişiler ön plana alınmış oldu ve filmin adının bu defa: ‘Adalar Biziz’ olacağını öğrendik. Nitekim Burgazada sokaklarının ağaçlarına yapıştırılan ilanlarda filim bu isimle tanıtılıyordu ve filmin taslağını Burgazada’nın Cennet Bahçesi’nde bu isimle seyrettik.

Özel bir geceydi. Ses montajı henüz bitmemiş olduğundan, Nedim Bey anlatımları canlı olarak mikrofondan yapıyordu. Sert esen poyrazdan dolayı üşümemek için ayaklarımızı biri birine sürterken, koca ekran da rüzgârdan durmadan dalgalanmakta, görüntüler, suratlar yamuklaşmaktaydı. Gösteri, 2013 yılının soğuk bir eylül sonu gecesine rastlamıştı. Bitiminde ise, şiddetli alkışlamalar sayesinde iyice ısınmış olarak, olayı ızgara köfte ve kırmızı şarapla kutlamıştık.

Nedim Hazar Bey sanatsal kabiliyetini göstererek filminde, adalarımızın tüm doğa güzelliklerini görüntüledi, havadan çok güzel deniz ve ada manzaraları çekti. Bu kareleri, zaman zaman, kişilerin çarpıcı konuşmaları arasına serpiştirdi. Böylelikle bir dinamizm yaratmış oldu. Filmine bir de felsefe kattı: Adalarda yaşayan halkın, aşk ve sevgiyi ön planda tutarak, dünyanın güzelliklerini yükseklerden gören kuşlar gibi hür ve mesut yaşadıklarını anlatabilmek için, antik Grek şairlerinden Aristofanes’in ‘Kuşlar’ adlı eserinden pasajlar ekledi.

O günlerde filmin adı ‘Bizim Adalar’ olmuştu.

Geo Schaller - Nedim HazarGeo Schaller - Nedim HazarBitmiş olarak filmi ben ancak davet edildiğimiz Nürnberg Festivali’nde, 2014 yılının Mart ayında Almanya’da yaşayan Türk kolonisi ile birlikte seyrettim ve orada, seksen yıldır iki gözümle görerek bildiğim adalarımızın renklerini bir başka güzel buldum. Bir kere daha Adalarımızın, Ulu Tanrının yarattığı en güzel tabiat harikası olduğuna inandım. Bunu bilhassa filmin sonunda, nemli gözlerle ayakta alkışlayan gurbetteki vatandaşlarımızın duygularında hissettim.

Duygularımızı harekete geçiren yalınız görüntüler değildi. Müzik ve şarkıların da payı büyüktü. Nitekim filmi daha da değerlendiren, değişik karakterdeki sahne sekanslarına homojenlik getiren, filmine süreklilik (conduite) kazandıran, Nedim Hazar Bey’in Ege denize has Balkan melodileri ile eski ada şarkılarını harmanlayarak arkadaşı Alman asıllı kompozitör Geo Schaller ile birlikte yarattığı unutulmaz fon müzikleriydi. Bence bu iki adamın müziği, müthiş bir başarı!

Müziği, ustalıkla mükemmel bir şekilde gereken yerlere oturtmanın yanı sıra, merak uyandıran esrarlı sahnelerde, sessizliği de çok güzel kullanmasını bildi.

O günkü gösteride, filmin adı, haklı olarak “Bir Müzisyenin Gözünden Bizim Adalar” olarak değişmişti.

Filmde Nedim Bey, akordeon ve gitar çalıyor, güzel sesiyle şarkı söylüyor, Flütist Herr Geo Schaller ise saksafon dâhil her türlü üflemeli çalgıyı kullanıyor.

Aynı bir melodiyi, alaturka’dan caz’a, pop’tan batı müziği orkestrasının klasiğine kadar çeşitli kalıplara uyarlayarak değişik aletlerle çaldırtması, fevkalade bir olaydı.

Nedim Hazar Bey unutulmayacak bir sanat eseri yarattı! Adı da tam yerinde!

Bu filmiyle, müziğin gücünü bir kere daha ispatlamış oldu! Nice yeni filmlerine...

 

Son değişiklik Pazartesi, 08 Haziran 2015 21:39
Yorum yapmak için oturum açın