Pazar, 05 Aralık 2021 12:56

Adalı'dan: Lodoslu günler

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)
Adalı'dan: Lodoslu günler Kapak fotoğrafı: Semra Askeri Uzuner

Doğanın saati tıkır tıkır işliyor. Küçük sapmalar olsa da, rutin değişmiyor. Saatli Maarif Takvimi, bu nedenle kendinden emin, fırtına günlerini basar takvim yapraklarına, ta bir yıl öncesinden. 29 Kasım-1 Aralık arası bu günlerdendir. Bu yıl da yanıltmadı. 29 Kasım Pazartesi günü sabah saatlerinde başlayıp salı öğleden sonraya kadar devam eden, hızı zaman zaman 100 km’ye yaklaşan fırtına, deyim yerindeyse yıktı geçti. Adalar da her lodosta olduğu gibi, fırtınadan etkilendi. Özellikle de Büyükada.

“Benim lodosum asla katil olamaz.”

Lodos ve Adalar deyince, 2003 Burgaz yangını düşer aklıma. Bir lodoslu günde, adanın güneybatısındaki çöplükte başlayan yangın tüm ada ormanını yakmıştı ya hani…

Ne çok şey yazılmıştır lodos üzerine. Şöyle bir karıştırdım da, önce sevgili Necmi Abinin (Tanyolaç) yazısı düştü önüme. İşte tam da Burgaz yangınından hemen sonra, Gözcü’deki köşesinde yazmış, biz de Adalı dergisinin 2003 Kasım sayısına, ardından da “Martılı Kahve” kitabına taşımışız.

“Marmara'nın değil yedi denizlerin en güzel adası yandı. Burgazada, günlerdir ‘Kara kara düşünüyor.’ Gerçekten o yemyeşil cennetin efsanevi ve gizemli yüzünü böyle görmek insanın içini yakıyor. Burgazada yandı. Geriye yanık doğa kokusuyla, hatıralar ve alevlerden kurtarılabilen yanık cennet kaldı. Arkadaşım Refik Durbaş. Burgazada yangınını hüzünlü bir ifadeyle şöyle anlattı: ‘Sait Faik bir yerlerde adasına ağlıyordur... Rüzgar ve lodos en candan arkadaşlarıydı Sait Faik'in, dün onunla birlikte herkes yandı. Altınsarısı akşamüstleri ve zargana balığı dahi...

Burgazada üzerine bugünlerde ne söylense içinden yanık ormanın iniltileri geliyor. Lodosun bir gün Ada'yı yakacağını ‘Usta’ya söyleseler, herhalde şöyle derdi: ‘Benim lodosum asla katil olamaz.’…” (Necmi Tanyolaç, Martılı Kahve, Adalı Yayınları)

Necmi Abimizi de, bir kasım günü (27 Kasım 2013) kaybettik. Üzerinden 8 yıl geçmiş. Dolu dolu geçen bir ömür. Ortak yaşanmış yüzlerce anı. Hangisini yazsam ki…

Martılı Kahve, 2004’te birlikte kurduğumuz Adalı Yayınları’nın ilk kitabıydı. Kitabın önsözünde şöyle yazmışım: “Necmi Tanyolaç ile son bir yıldır Vakıf Yönetim Kurulu’nda yan yanayız.. Tüm Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte sıkı çalışıyoruz. Adalı Dergisi için, Adalar’da yapılacaklar için, her hafta birkaç kez görüşüyoruz. Adalı Yayınları’nın yola çıkış kararının verildiği ilk Yayın Kurulu toplantısında da birlikteydik. Hep birlikte ilk yayınımızın adını koyduk: ‘Martılı Kahve-Necmi Tanyolaç’.. Adalar Vakfı Yönetim Kurulu toplantısında bu ilk adım sevinçle karşılandı. Toplantıda Necmi Abi, kitabın telif hakkını Adalar Vakfı-Adalı Yayınları’na bıraktığını da açıkladı. Olağanüstü bir gönül zenginliğiyle... Vakıf Başkanı Aykut Mutlu, kitabın, Adalı Yayınları’nın güçlü ilk sermayesi olacağını söyledi Ve ekledi: ‘Eminiz çok satacak. Hem Adalar’da, hem İstanbul ve Türkiye’de’...”

Adalı Yayınları 18’inci yılını tamamladı. 18 yılda Adalar’a toplam 70 eser kazandırmış olan bir kurum, Necmi Abinin bu ilk kitabıyla, kitabın yarattığı can suyuyla doğup büyümüş ve bugüne taşınmış oldu. Nur içinde yatsın.

“Ay Karanlığı”

… “Rüzgârlar, meteorolojik toplantı yapacaklarmış...

Poyraz;

“Aman“demiş, “lodos”un haberi olmasın!...

“ Niye?” diye sormuşlar: 

“Neden olacak?.. O gelir gelmez su koyuverir de ondan”…

Gazetelere, televizyonlara bol bol haber çıkartan, İstanbullular ile, hedef tahtası belediyenin canına okuyan ani kardan sonra gelen lodos, neler yaptı gördük.

Önce rüzgâr, sonra fırtına, arkasından yağmur...

Lodos bu rahat durur mu?.. Gelin de poyraza; “haklısın!” demeyin.

İnsanlar lodos yüzünden helva gibi oldu. Romatizmalıların, ağrıları azdı, migrenliler dayanılması baş ağrıları içinde acı çekip durdu.

Lâf aramızda; bu yazıyı yazarken hüküm süren lodosun ılık havasından yararlanıp yakıt tasarrufu yapan fakir fukara, sırtını kış güneşine vererek kemiklerini ısıtıp duruyordur. Onlar lodostan herhalde memnunlardır.

Necmi Abiyi anarken Akgün Tekin’i unutmak olmaz. Hem Adalı dergisine ve hem de Adalı Yayınları’na ilk harcı koyduklarımız arasındaydı Akgün Tekin de. Bab-ı Ali’nin emektarlarındandı. Necmi Abiyle birlikte çalışmışlar, aynı tedrisattan geçmişlerdi. Akgün Tekin’i de bizimle tanıştıran Necmi Abi idi. O’nu çok erken yaşta, 67’sinde kaybettik. Adalar üzerine yazılarını “Ay karanlığı” kitabında toplamıştık. Yukarıdaki satırlar da bu kitaptan.  (Akgün Tekin, Ay Karanlığı)

“Lodos gelmek üzere”

Kasım ve lodos aklımıza neler neler düşürdü, ah bilseniz.

Doğumunun 115’inci yılında (23 Kasım 1906) Sait Faik’i anmadan olmayacaktı. Necmi abi yukarıya aldığımız yazısında yer vermiş ya demeyin.

Burhan Arpad’ın, 1983’de kaleme alınmış yazısını dergimizin bu sayısında bulacaksınız.

Ama olağanüstü öykücülüğüyle tanıdığımız Sait Faik’in, lodosa dair bir şiirini buraya almasak eksik kalacaktı. Buyurun:

Lodos gelmek üzere, hava bozmak niyetindedir.

Eski iskelenin demir aksamındaki zehirli midyeden yiyenlere

Hiçbir şey olmadı.

Büyük balıkçının -büyük sihirbaz gibi- çok yemek şartiyle

Yenmesine müsaade ettiği günden beri

Sıska çocuklar çelikli ve zehirli midye yiyorlar

Ve hiçbir şey olmuyorlar.

Bir başka balıkçı: “Zehir midyede değil midededir” dedi.

Mideleri ve bünyeleri zehirsiz insanlar

220 ekmek çıkaran fırının önünde bekliyorlar

Taze ekmeklerle midyeleri külün üstünde hafif pişirip

Yemeye hazırlanıyorlar.

Akşam ne güzeldir bizim iskelede

Balık çıkmadığı, lodos esmediği gün

Midyenin zehirlisinden korkmayanlar için

Sait Faik Abasıyanık, Bizim İskele, Yeni Mecmua, sayı 94, 14 Şubat 1941)

Son değişiklik Salı, 07 Aralık 2021 13:07
Yorum yapmak için oturum açın