Sayı 181 - Temmuz 2020

Sayı 181 - Temmuz 2020

Hareketli günler içinde...

Kapak fotoğrafı: Nilgün Refiğ Pala

Açıldık açılacağız derken, Haziran’ın başından sonra tüm ülkeyle birlikte Adalar da sonuna kadar açıldı. Ülkede pandemi yeniden tırmanışa geçti. Sıcaklar basacak, salgın etkisini yitirecek diye beklerken, olmadı. Vaka sayısı kontrol altına alınmış değil. İkinci dalga gelecek mi derken, birincisinden kurtulamadık.
Çalıştay’ın toplu ulaşım ve faytonlar masaları en çok tartışmanın yaşandığı masalar olmuştu ve bu masalardan çıkan sonuçlar Çalıştay’ın sonuç bildirgesine ve notlarına da aktarılmıştı.
Ama gelenek Adalar’da yaşadı. En çok da Büyükada’da. Çünkü Adalar'a motorlu taşıtların girmesi yasaktı. Ancak polis arabası, ambulans, belediyenin çöp kamyonu gibi motorlu araçlar vardı Adalar’da, yolcu ve eşya taşıması hep at arabalarıyla yapılıyordu. Artık öyle değil.
Her dönem kendi kültürünü yaratıyor. Adalar şimdi yine güzel. Ne yapalım keşke o Rumlar kalsaydı onlarla birlikte yaşamasını becerebilseydik. Bizim kabahatimiz o konuda çok. Onların kıymetini bilemedik, o farklılığın kıymetini bilemedik.
Bugün dünyanın birçok bölgesinde doğal ve kültürel hayatın ekolojik dengesini daha fazla bozmadan sürdürülebilirliğini sağlamak için motorlu araçların nasıl azaltılacağı, giderek hayatımızdan çıkarılacağı ciddiyetle tartışılıp adımlar atılırken bizim İstanbul Büyükşehir Belediyemiz (İBB), Türkiye'deki tek motorlu araçsız yerleşim olan Adalar'ı "yasal kılıf uydururarak" motorlu araçlar cehennemine çevirmektedir.
Adalar’da yazlık sinema heyecanı yeniden canlandırılıyor. ‘Çekirdek çitleyerek yıldızlar altında film izleme keyfi’ yakında Büyükada fayton meydanında...
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bir iştiraki olan İSTAÇ İstanbul Çevre Yönetimi Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Sn. Eyyüp Demirhan'a iletmiş olduğumuz soruları ve yanıtlarını okuyucularımızla paylaşıyoruz.
Biliyorum ki, düşünme ve konuşma, tartışma alışkanlıklarımızı kesinlikle gözden geçirerek işe başlamalıyız. Bir yanda, anlık tepkimizle şöyle, sonra başka bir yerde böyle konuşarak, hırpalayarak bu sorduğum konulardan hiçbirine yanıt veremeyiz. Ama vermenin dışında da hiçbir yol görülmüyor galiba.
Yaşadığı dönemde bu kadar ünlü olmayı başarabilmiş başka bir kadın şair yeryüzünde yoktur dersek acaba çok mu iddialı bir söz söylemiş oluruz diye düşünüyorum ama ne kadar düşünsem de onun adından başka bir ad aklıma gelmiyor.
Dünyada komplo teorileri almış başını gidiyor, kendi ülkemizin insanı ise hiçbir zaman en doğrusunu bilmiyor, tehlikenin boyutunu asla kavrayamıyor. Sıcak veya serin bir eviniz, akan suyunuz ve iki lokma aşınız varsa şükredin deyip konuyu kapatabilirim ama hayatımın son çeyreğinin böyle geçme ihtimali epey ürkütüyor beni.
Sohbetimiz sırasında insanların çok tercih ettiği ama çoğunlukla hakkı olan saygı ve ilgiyi göstermediklerine inandığım bu "Gündelikçilik" mesleği ile ilgili ufkumu açan öyle şeyler duydum ki inanın her işi bırakıp ben de bu mesleği seçeyim istedim.
Kıyıya paralel, beyaz badanalı yemyeşil bahçe içinde zakkumların süslediği unutulmuş tek katlı bir ev. Bu evin sahibi; adalıların gönlünde taht kuran uzun yıllar tüm sevenlerine İstanbul Radyosu’ndan seslenen Eşref Şefik’ten başkası değildir...
Maden İlçesi ile Marmara Adası arasındaki benzerlikler sadece binlerce yıllık tarihleri, sömürülen yeraltı kaynakları ile sınırlı değil. Mit ve efsaneleri de benzer birbirine.
Kişisel olarak herkesin hayatında bir dönüm noktası var. Bir mutluluk tüm geçmiş acılarınızın etkisini hafifletebilir. Bir endişe kavurur içinizi, bir vefasızlıktan vurgun yersiniz. Yersiz olsa bile, şüphe karartır dünyanızı. Değer verdiğiniz kişi sizi kendinize küstürürse, içiniz viraneye döner.