Sık sık esnemek bedenimizin bize gönderdiği bir “imdat” çağrısı olabilir mi?
Esnemekten bıktığınız ve esnemekten kendinizi alıkoyamadığınız zamanlarınız oldu mu? Bazen uykumuz geldiği için esner ve artık yatağımıza doğru gitmenin doğru karar olduğunu düşünürüz.
Çoğumuza göre esnemek, bedenimizin bize uykusunun geldiğini söyleme şeklidir. Peki, gerçekten böyle midir? Uykumuz geldiği için mi esneriz?
Esneme vücudun oksijen oranının düşmesi ile meydana gelir. Yani bir nevi oksijen ihtiyacını gidermek üzere ağız istemsizce açılır ve içeriye daha fazla hava alır. Bu durum uyku ile ilişkili görünse de, aslında uykuyu bastırmak için ortaya çıkmaktadır. Yapılan araştırmalara göre insanlar günde en az 1 ila 15 defa esnerler.
Esnemeyi beyindeki hipotalamus dediğimiz bölge meydana getirir. Hipotalamus duyguların ifade edilmesinde etken olan merkez olduğundan duygularla ilişkilidir. Yani gergin olduğumuzda, stres altında olduğumuzda, olumsuz ve negatif düşüncelerle meşgul olduğumuzda, vücut rahatlamak ve bu gerginlikten kurtulmak isteyeceği için esneme meydana getirir. Bu bedenin kendini sakinleştirme çabasıdır. Beraber olmaktan keyif alamadığımız ama yine de yanında oturmak zorunda olduğumuz insanlarla konuşurken esnememiz bu yüzdendir. Muhabbet konusu artık ilgimizi çekmemeye başladıysa, sıkıldığımız için esneriz.
İletişim kurduğumuz kişi olumsuz ve yıkıcı bir yapıya sahipse esnemeye başlayabiliriz. Çünkü zihnimiz olumsuz bir etki altına girmeye başlamıştır ve bundan şikâyet etmektedir. Bazen görürüz ki biz esnediğimiz zaman başkaları da esner. Bunun olması çok doğaldır, çünkü esnemek bulaşıcıdır.
Esnemek bir tür reflekstir. Bu reflekse empatik refleks diyebiliriz. Aynı gülümsemeye benzer. Bir insana gülümsediğinizde karşınızdaki kişi de size gülümseyecektir. Esneme esnasında da aynı şey olur. İnsanlar yüz hatlarımızdaki bu değişiklikleri görür ve etkilenirler. Bu da esneyen diğer kişinin hemen ardından esnemesine yol açar.
Eğer gün içinde çok sık esniyorsanız (1-15 kereden fazla), bu vücudunuzun size gönderdiği bir “imdat” çağrısı olabilir. Bedeniniz azalan serotonin ve dopamin oranını dengeleyebilmek için yeteri kadar oksijen alamayan otonom sinir sistemi (sempatik sinir sistemi), devamlı sizi esneterek daha fazla oksijen almaya çalışacaktır.
Nefes teknikleri ile ve doğru nefes almayı öğrenerek vücudunuzun ihtiyacı olan oksijeni sağlayabilirsiniz. Vücutta benzin görevi gören oksijen, vücudumuza yeteri kadar girmediğinde beyin kimyamızın dengesi bozulur. Gerekli hormonlar yeteri kadar salgılanmaz ve depresyona girebiliriz, stresli gergin ve agresif olabiliriz. Yanlış zamanlarda yanlış tepkiler verecek hale gelebiliriz. Düşünmek istemediğimiz şeyler düşünmeye başlarız ve basit olayları zihnimizde büyütürüz.
Programlı bir çalışma ile bu durumdan kurtulmamanız için hiçbir sebep yok. Bedeninize ve zihninize, nefes teknikleri ile kalıcı olarak sağlıklı huzurlu ve mutlu olmayı öğretebilirsiniz.