Salı, 29 Eylül 2020 18:24

Maymunluk mu derdiniz?

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Yağmurlar başlar, hava soğur, patilerimize bir lokma ile değil huzur vererek yardımcı olalım. Onları hor görenlere hatta öldürenlere inat hayvanlarımıza can vermek için uğraşanlara yardımcı olalım, her Adaya kalıcı bir veteriner tayin edilmesi için gereken girişimlerde bulunalım.

İlkokul yıllarımda yaz tatilimizi değerlendirmek amacı ile annelerimiz iki kardeş arkadaşımla beni İzmir Fuarını gezdirmeye karar verdiler.

İstanbul vapuru ile denize açıldık ve gece vakti Çanakkale Boğazını geçtik. İzmir’e vardığımızda faytona binip gezdiğim Kordon boyu, devasa ağaçlar bana çok farklı gelmişti. Kadife Kale ve Karşıyaka plajını çok sevmiştim.

Fuara gideceğimiz gün askılı basma elbisemi giydim. Annem uzun saçlarımı ördü ve ben başıma hasır şapkamı geçirip, hasır çantamı da elime alıp arkadaşlarımla fuarın bulunduğu parka doğru yola koyuldum. Ne kadar ferah şehirmiş İzmir dedim ve zaten parkın girişini görünce hayranlığım bin kat arttı. Parkı gezmek, havuz kenarında serinlemek, şaşkın bakışlarla standları gezmek ve bin bir çeşit satılık eşyayı beğeni ile izlemek beni mutlu etmişti. Tüm bu heyecanlara ilâveten çok cici iki kız kardeşle birlikte olmak ve yıllarca sakladığım parlak bir bileziğe sahip olmak beni bir kat daha cıvıl cıvıl bir kız çocuğu yapmıştı. O bileziğin mücevherini de taktım ilerleyen yaşlarda ama ne yazık ki onu da kaybettiğim şeyler listesine ekledim.

Bir çay bahçesi anımsıyorum. Tahta sandalyelere oturmuş yorgunluktan şişmiş ayaklarımızı dinlendiriyorduk ki bir telaş başladı, bir gürültü duyuldu. Mutlu yüzler bir yöne doğru ilerliyordu, çocuklar neşe içinde koşuyor, yaşlı insanlar hızlı adımlarla sanki bir yere yetişmeye çalışıyordu. Biz de merak edip onları takip ettik. İnce tahtalara tutturulmuş kâğıttan bayraklar dağıtıldı. Herkes elde bayraklar, bir karşılamaya hazırlanıyordu. Cumhurbaşkanı İzmir Fuarını ziyarete gelmişti. Fuarda neşe vardı.

Yalova’daki küçük hayvanat bahçesinden sonra İzmir Fuarındaki hayvanat bahçesi bana inanılmaz şaşkınlık yaratmıştı. Yakından görünce kocaman hayvanlardan korkmam gerekirken ben o yaşıma kadar ancak resmini görmüş olduğum o canlı hayvanlarla konuşmak istemiştim.

Maymun

Şempanze cinsi maymunları izlerken onların gözlerine ve çevikliğine hayran kalmıştım. Aralarından gezinenler ve kayalar içinde sakin sakin oturup ellerindeki yiyecekleri kemirenler vardı. Yanımda duran muzip bir genç bir şempanzeyi yakınına çağırmayı başardı. Şempanze atlaya zıplaya gencin yanına geldi. Maymuna bir el uzandı, şempanze belki de kendisine uzatılan çöpü muz sandı ve öylece bir an hareketsiz kaldı, akabinde hızla evine doğru gitti ve hemen gencin yanına geldiğinde çok belirgin bir öfke ile gencin yüzüne iki bisküvi fırlattı. İzleyenlerin tepkisi farklıydı, gülenler, şaşıranlar, üzülenler, azarlayanlar bile oldu. Ben sessiz kaldığımı çok iyi anımsıyorum. Küçücük beynimle olayı çözümlemeye çalıştım. Duygusallık doğuştandır sonradan kazanılmaz nitekim aklıma gelen sorulara cevap bulmaya çalıştım. Niçin, nasıl, ayıp mı? Günah mı? O yıllarda sorular bir çocuğu ürkütür, doğru cevabı bulmak zaten olanaksızdır.

Olayı izleyenler maymunluk dediler. Siz buna maymunluk mu dersiniz? Ben öyle düşünmedim. Olaydan kocaman bir ders çıkarmıştım: Aldatmak kötü şeydir. Yıllar geçti ve ben aldığım bu dersi tecrübelerimle işledim, süsledim ve dedim ki aldatmak karakter bozukluğudur, ruh fakirliğidir, zayıflıktır, beceriksizlik, güçsüzlük, mantıksızlıktır. Ya hayvanları aldatmak? Onun da savunulacak yanı yok. Hiçbir canlı kendisine yapılanı unutmuyor ve bir şekilde teşekkürünü sunuyor ayrıca cevabını da veriyor. Hayvanlara yapılan kötü muamelenin dönüşümü bazen çok acıklı da olabiliyor.

İnsanları, sonra da hayvanları aldatmaya kalkınca ilk başta kendinizi aldatmış olursunuz. Aldatmak ne sizi ne karşınızdakini ne de vicdanınızı rahatlatır.

Sonbaharın gelişi ile sayfiye yerlerinde yaz boyu beslenen, korunan hayvanları da böylece kandırıp kış boyu kaderlerine terk etmek de duyarlı insanların vicdanını sızlatıyor. Hayvan sevgisi içten gelen bir duygudur ve asla gösteriye dönüştürülmemelidir. Hayvan sevmek vicdan, özveri meselesi, organizasyon ve imkân meselesidir. Hayvan sevsin deyip de torununun yanına bir kedi alıp iki ay sonra sokağa bırakmak da çocuğa terk etmeyi öğretmektir. Yollara yemekleri döküp kirletmek, insanları hayvanlara karşı olumsuz etkilemektir. Hayvanlara değişik eğitim yöntemleri uygulanır. Kulaktan dolma, veterinere danışmadan besi değeri kendi gelişimine uymayan yiyeceklerle hayvan beslenmez, ancak doyurulur.

Adalar İlçesinde bizi bu yıl en çok üzen hayvan da kadersiz atlarımızdı. Atlar ve eşeklerimiz bize hayat boyu hizmet etmişken biz onları göz ardı mı ettik? İhmal mı ettik? Nerelerde yanlış yaptık ve aramızda nasıl anlaşmadıksa birden kör düğüme dönüştü her şey, ne geçmişe ne geleceğe çevirdik yüzümüzü. Önceden gereken önlemler alınmadığından sonradan alınması gereken kararlar hepimizi üzdü ve ben faytonları da kaybettiğim şeyler listesine kattım. Keşke tek kaybettiğim, özlediğim, gözyaşı bile dökmeden ağladığım şey onlar olsaydı, keşke kalbime gömdüklerim değil de gözümden düşenlerin listesini yapsaydım.

Empati Derneği Logo

Şimdi ne olacak? Empati Derneği ve bilinçli çalışan, hayvan sevgisine zaman ayıran, emek veren altın yüreklere rağmen Adalar İlçesinde köpeklerle ilgili gittikçe büyüyen bir sorun var. Ana karada bazı ilçelerde yan yana yere serilmiş perişan ötesi köpeklerin sorunlarının nasıl çözülebileceği hakkında öneriler sunmak ve uygulamak ancak yerel halkın ve Belediyelerinin sorumluluğu altındadır.

Adalarda köpeklerin doğal kontrol altında olması ile sanki ümit kapıları yüzümüze kapanmamıştır. Yara kangren olduktan sonra üzülmek neye yarar? Köpeklerin Sivri Adaya götürülüp topluca telef edildiği yılı unutmuyoruz değil mi?

Barınak sözü herkese ters geliyor fakat kış aylarında köpeklerin aş bulacağı, barınabilecekleri, bakımlı bir yere sahip olmaları hem onları hem vicdanları rahatlatır ve zaten insanlar yollara yemek artıkları ve kasaptan topladıkları kocaman kemikleri yollara dökeceklerine kış barınaklarına götürseler, köpekleri zaman zaman salıvermek de mümkün olur çünkü köpek alışkanlıklarına düşkün ve itaatkar hayvandır, aşını bulacağı yeri terk etmiyor. Kedilere de el birliği ile hiç mi bir şeyler yapılamaz.

Köpeğin doğasında boğmak ve boğduğunu yememek varsa bunu yapmamasını sağlamak da insanların elinde olsun. Tavuklar, hindiler, kazlar, hayvan değiller mi? Ya kedilerin günahı ne? Kış gelince bir sıkımlık canları köpeklerin dişleri arasında son buluyor. Kediler kaderlerine boyun eğmiş sosyal hayvandır ama birlik olup kimseye saldırmazlar, canlarını acıtmayana hiç dokunmazlar.

Yağmurlar başlar, hava soğur, patilerimize bir lokma ile değil huzur vererek yardımcı olalım. Onları hor görenlere hatta öldürenlere inat hayvanlarımıza can vermek için uğraşanlara yardımcı olalım, her Adaya kalıcı bir veteriner tayin edilmesi için gereken girişimlerde bulunalım. Empati Derneğine mama yardımı yapalım.

Hayvanların ahı tutar derler, oysa biz onların dualarına layık insanlarız.

Son değişiklik Salı, 29 Eylül 2020 20:25
Yorum yapmak için oturum açın