Bugün nağmelerdeyim, şarkılarda, türkülerdeyim. Tüm makamlar, Klasikler, Poplar, Romantikler, Nostaljikler, portrenin üstünden kle dö fası, kle dö solu ile nota nota iç dünyama eşlik ediyorlar. Piyano tuşları, kanun telleri, gitarlar, kemanlar, flütler, bir kontrbas, bir arp, bateri gibi tüm enstrümanlar, tüm orkestralar benim için çalıyor ve müzik içime giriyor, aklımı çeliyor, ruhumu benden çalıp uzaklara, taa uzaklara, o ulaşamadığım, düşünüp de aydınlatamadığım düğümleri çözmeye götürüyor.
Gecenin sessizliğinde, mehtabı dinliyorum bir şarkıda. Mehtap karanlık, mehtap matem,
mehtap hüzündür sen olmayınca.
Tatlı tatlı esen bir rüzgârla birlikte duyduğum klasik müzik düşüncelerimi dağıtıyor, gözlerimi kapatıp iç dünyama kilitlenip hüznümle sarmaş dolaş kalıveriyorum, öylece sessiz ve sakin.
Aniden hareketli bir müzik, bomba gibi patlıyor kulaklarımda. Dünya hali bu, bu hayat yaşanmalı, bu hayat yaşatmalı. Neşemi buluyorum, müziğe eşlik ediyorum ve böylece evrene pozitif enerji yolluyorum.
Ya bu şarkı, bu solist? Unutulmayan nağmeler. Unutulmak çok hazin, ya unutulmamak, hatırlanmak ama hatırlandıkça yürek sancısı ile değil gönülden özlenmektir güzel olan. Bu nostaljik nağmelere umut bağladım. Güzel bir dilek en güzel duadır.
Müzik, içimin derinliklerine inmişken, kederimi, hüznümü, sevgimi, aşkımı, yüreğimin bir köşesinden çağlayanlar gibi hayatıma akacak neşemi, sevincimi şarkılara dökeyim. Bugün ben şarkı söyleyeyim.