10 Eylül 2020 günü Adalı dergisinde, “Adalar’ın güzel bir binasını daha kaybetmek üzereyiz” başlıklı bir haber-yazı çıktı.
6 dönümlük çok güzel bir arazi içinde, 3 katlı kagir bir binaydı haberle birlikte kullanılan fotoğraflarda görüntülenen bina.
Yazıda binanın tarihi ile ilgili bir bilgi bulunmuyor. Bunun için de kaleme alınmamış. Acil bir durumdan söz ediyor, daha önce örnekleri görüldüğü gibi, depreme karşı dayanıksız diye apar topar yıkılması gibi bir tehlikeye işaret ediyor, acil tescillenmeli diyor yazı. Çünkü biliniyor ki, eğer kültür varlığı olarak tescillenirse, yıkılmasının önüne geçilebilecek.
Yazıyı görünce merak ettim, bu bina kimlerindir, ne zaman yapılmış, içinde kimler yaşamış diye.
Önünden geçtiğimde her zaman dikkatimi çekmiş olan binalardandı çünkü. Bu kadar geniş bir arazisi olan köşk kalmamıştı çevrede. Hamson kayalıkları diye bilinen ve denizin kıyısında yükselen o güzelim falez oluşumu ile Nizam Caddesi arasında kalan parsellerden birinin içindeydi. Uzun zamandır bir yaşantı gözlenmiyordu. Sahipleri gelmiyordu anlaşılan. Bahçe de bakımsızdı.
Arazi, 20. yy başında Hamsonlara aitti. Ama sadece bu parsel değil, şimdi Rıza Derviş Evi olarak bilinen, eski un değirmeninden neredeyse Nizam Caddesi başına kadar uzanan yaklaşık 20 dönümlük bir alandan söz ediyoruz. Sonra birkaç parsele bölündü, satıldı ve ayrı binalar yapıldı. Yapılanlar Akillas Millas’a göre 1945’lerde yapılmış ama ben 1945 ile 60’lar arası diye hatırlıyorum ve tamamı da kagir binalardı.
Konusunu ettiğimiz evin son sahibi Mehmet Kaya. Semiha Akpınar’ın Adalı Yayınları’ndan çıkan “Harita ve Planlarda Büyükada” kitapçığında, bu parsel ve ev işaretlidir. Üzerinde de Mehmet Kaya notu düşülmüştür.
Binayı yıkmak isteyen son sahipleri, evi ve araziyi yeni almış olmalılar.
Peki bina Mehmet Kaya tarafından mı yapılmış? Hayır. Ulaşabildiğimiz kayıtlara göre, binayı ilk yaptıranlar Hamsonlar. Yani bu ev, Hamsonlar tarafından adada yaptırılmış ikinci ev. Yeni Hamson Evi de diyebiliriz. Çünkü eskisi, yani kayıtlarda ve anılarda sık geçen Hamson Evi, Hamson kayalıklarının üzerinde tek katlı olarak muhtemelen 19. yy sonlarında yaptırılmış ve arsa Rıza Derviş’e satıldıktan sonra da 1952 yılında yıktırılmış. Üzerinde ev olan parseli sattıktan sonra mirasçı Hamsonlar bu yeni evi yaptırıyorlar, muhtemelen 1950’li yıllarda.
Hamsonların öyküsü
Hamson ailesinin öyküsü, Akillas Millas’a göre 19. yy ilk yarısına kadar uzanıyor. 20. yy başlarında, Cumhuriyetten önce İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiğinde görevli Mr. Hamson’i tanıyoruz. Millas’a göre “1832 doğumlu Joseph Paul Hamson İngiltere’nin İstanbul Konsolosu olarak görev yapmış.
İstanbul’da İngiliz büyükelçilik çalışanları ve aralarında İngiliz kökenlilerin de olduğu Levantenler 1856 İslahat Fermanı ve 1867 tarihli Yabancıların Mülk Edinme Yasası sonrası mülkler edinmişler. Yazlık konut olarak o yıllarda Adalar ve özellikle Büyükada revaçta. Yeni açılan Cakamo yolu ve Nizam mevkiinde, o dönemde azımsanmayacak sayıda arazi almışlar ve köşkler, konaklar yaptırmışlar. Bunların en önemlisi İngiltere Konsolosu Paul Hamson’ın oğlu Charles Edward Hamson’un. İngilizler öyle bir koloni oluşturmuşlar ki, Büyükada’nın ilk kulübü de onların adını taşıyor. İngiliz Yacht Kulübü adıyla bugünkü Anadolu Kulübü’nü oluşturan ilk binalarda faaliyete geçiyor bu kulüp. Aralarında kurucu ve hami olarak Mr. Hamson da var.
Akillas Millas, Adalı Yayınları’ndan çıkan Büyükada kitabında “1862 yılının Ocak ayında İhtiyar Meclisi’nin karar defterine, İhtiyar Heyeti’nin mührü ile tasdiklenmiş bir belgeyle, “Fabrika mıntıkası ile Kapetan Deportos Mahallesi arasındaki arsasında, Hamson’a iki küçük ev inşa etmesi için gereken müsaade verildi” diye kaydedildiğini yazıyor.
Hamson, bu kocaman arazinin, şimde Rıza Derviş yalısının arazisi içinde kalan bölümüne, hemen falezlerin üzerine şu andaki köşkten daha mütevazı tek katlı bir köşk inşa ediyor ve ailesiyle yaz aylarını orada geçiriyor.
Bu köşk, dönemin en güzel köşklerinden biri olarak tanımlanıyor. Köşkü ünlü yapan misafirlerden biri, General Townshend. 1. Dünya Savaşı başlamış. İngilizler Osmanlı ordusunu Bağdat yolunda sıkıştırıyorlar. Son dönemde Çanakkale’ye benzer bir kahramanlık destanı olarak Ak Parti yönetimi tarafından yeniden ön plana çıkarılan Kut’ül Amare’de iki ordu karşılaşıyor ve İngilizler yenilgiye uğratılıyor (29 Nisan 1916). Yükselmekte olan Britanya İmparatorluğu için büyük bir mahcubiyet, çökmekte olan Osmanlı için ise büyük bir moral. İngiliz Ordusu’nun başındaki komutan General Townshend, maiyeti ve yüzlerce askeriyle birlikte esir alınıyor. Bu haber payitahtta büyük bir sevinçle karşılanıyor.
General Townshend, İstanbul’a getiriliyor. Sarayda Enver Paşa tarafından ağırlanıyor. Kendisine “konuk” muamelesi yapılıyor anlatıya göre. İkameti için önce İngiliz Büyükelçiliği’ne ait Beyoğlu’ndaki bir bina düşünülüyor ama İngilizler bunu kabul etmiyorlar ve bunun üzerine İngiltere Konsolosu Hamson’ın Büyükada’daki malikanesinde karar kılınıyor. Öncesinde General Townshend’in 6 aylık bir Heybeliada ikameti de var ki, o da şimdilerde pek popüler olan Heybeli Sanatoryumu’nun ilk binası olarak bilinen Çam Limanı’na hakim iki katlı ahşap köşk. Townshend’in anıları üzerine yazılan kitaplarda Büyükada’daki köşk ve bahçesi de yer almakta: “General’in kalmakta olduğu evin ağaçlı ve yüksek duvarlı bir bahçesi bulunmaktadır. Bahçede kırmızı ve beyaz güller bolca mevcuttur. Evin önünde bir de polis karakolu yapılmıştır. Yemek malzemeleri bir ya da iki asker hizmetkâr tarafından İstanbul’dan motorla getirilmektedir.” Townshend, Ekim 1916’da adım attığı Büyükada’daki köşkte, esaretinin bittiği Ekim 1918’e kadar tam iki yıl kalıyor. Ne gariptir ki, Townshend’in bu iki yıllık sürgün hayatı, Troçki’ninki kadar ilgi görmüyor ada tarihimizde.
Townshend hikayesine bu kadar niye daldın, Hamsonları gölgede bıraktın denebilir. Hayır aslında, çünkü Hamsonlar da ne yazık ki ada tarihinde, adını verdiği kayalıklar kadar bile ünlü değil. Buna itirazımdandır belki bu kadar süslemem.
Hamson’un bu yazlık köşkü o dönemde o kadar ünlü ki, İngiliz Kralı VIII. Edward’ın İstanbul’u üç günlük ziyaretinde, 6 Eylül 1936 Pazar günü Atatürk ile birlikte Nahlin Yatı’na binip Büyükada’ya da gidiyorlar ve bu evde konuk edilip, birlikte öğle yemeği yiyorlar. Akillas Millas ise, “İngiltere kralı VIII. Edward’ın da, tahttan çekilmesinden sonra İstanbul’a geldiğinde, Madam Simpson’la birlikte bir müddet alt taraftaki evde Theresa Hamson’un davetlisi olarak kaldığı söylenir.” diye yazar aynı kitabında.
Baba Edward Charles Hampson, Levanten Mirası Arşivi kayıtlarına göre 7 Mayıs 1932 yılında İstanbul’da ölüyor. Bu durumda İngiliz Kralı ve eşi bu villada kızlarına konuk olmuş. Theresa ise Adalıların bildiği isimle May olmalı.
Şimdi 80’lerinde olan Adalılar, bu ailenin üyelerini hatırlıyorlar. Ailenin Hamson soyadını taşıyan üyeleri arasında Adalıların hatırladıkları şöyle: May, Cecile ve Denys.
Semiha Akpınar, Bir Ada Öyküsü kitabında Hamsonlara yer vermiş: “Hamsonlar: İngiliz asıllıydı, İngiltere Büyükelçiliği'ndendi. 2 kızı (Cecile ve May ) ve 1 oğlu (Denys) vardı. Nizam’daki Dadılar Çamlığı'ndan eski Nizam Karakolu'na kadar yolun sağ tarafı Hamsonlarındı. Bahçesi sonradan parsellenmiş ve birçok ev yapılmıştır. Hamson'un evi bugün Rıza Derviş'in evinin bulunduğu yerdeydi. En son küçük kızı May Hamson oturmuştur.”
Aynı kitapta bu defa Fethi Okyar’ın oğlu Osman Okyar’ın anılarında karşımıza çıkıyor Hamsonlar: “İlk kez 1931 yılında Nizam’da Con Paşa köşkünün civarında beyaz ahşap bir evde kiracı olarak kaldık. Babam Büyükada’yı çok sevdi. Bu arada Nizam’da bizden biraz daha ileride oturan İngiliz Hamsonlar‘la tanıştık. Evleri caddenin altında, çok güzel bir bahçe içinde idi ve denize çıkışı vardı. Kızkardeşim Nermin ile Hamsonların kızları ve oğulları ile arkadaş olduk. Sabahtan denize girmek için onlara giderdik. Kızları Cecile ve May idi. Bir de Denys adlı bir oğulları vardı. Denys balığa çıkmayı çok severdi. Ancak Türkiye’de pek fazla kalmadı, İngiltere’ye gitti ve Cambridge Üniversitesi’nde profesör oldu.”
Yine aynı kitapta Hamsonlardan söz eden Gülçin Mutlu, arazinin nereden başlayıp nerede bittiğini ve üzerinde bugün hangi evlerin olduğunu pek güzel tarif ediyor: “Hamsonlarda oturan Kolonel Woods ve Hamsonların kızı Miss May ile büyükbabam çok görüşürdü. Evleri çok büyük bir arsa içinde idi. Sonra o arsa bölündü; Çolaklar, Muhterem Kolay ve iş adamı Rıza Derviş (Devlet Bakanı Kemal Derviş’in babası) aldılar.”
Semiha Akpınar , Osman Okyar ve Gülçin Mutlu’nun söz ettiği isimler arasında olmamakla birlikte, aileden Gertrude ismi, tek katlı Villa Hamson diye bilinen evin, arazinin bir bölümüyle birlikte Rıza Derviş’e satışında gözüküyor kayıtlarda. Tek katlı ev 1952 yılında yıkılıyor ve Sedat Hakkı Eldem’in tasarımıyla şimdiki Rıza Derviş villası inşa ediliyor.
Yine kayıtlarda gözüken bir başka isim ise Terez (Theresa) Hamson. Arazinin kalan bölümü bu isme ait ve işte bizim, şimdi yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan binanın yapıldığı parselin sahibi bu isim olarak gözüküyor. Terez (Theresa), May Hamson’un ilk ismi olabilir. Çünkü bir başka kayıtta T. May Annie adı bulunuyor.
1961 yılında, bu kez Terez Hamson (May olmalı), kendi evleriyle, Rıza Derviş yalısı arasında kalan ince uzun 55 nolu parseli Ayda Özer’e satıyor. Bu parsele de, bugün üzerinde bulunan konut Ayda-Nevzat Özer tarafından inşa ediliyor.
Adalılar bu isimleri biliyorlar dedik ama aralarında en çok tanınaı ve Adalılar ile ilişki içinde olanı May. Çünkü May Hamson adına Tiraje Dikmen anılarında rastlıyoruz. May Hamson’un Bahriye Mektebi hocası Woods Paşa’nın oğlu Colonel Woods ile birliktelikleri de anılarda yer alıyor. Colonel Woods, eşini kaybettikten sonra May’in evine, yani Hamson Villasına taşınıyor.
Hamsonlar 1950’li yılların sonuna varmadan, belki de 1960’ların başında Adalar’dan ve İstanbul’dan ayrılıyorlar. Bir daha geri dönmemek üzere.