Herkesin elektrikli araç dediği İETT’nin Prens Adaları’ndaki yolcu taşıma araçlarına ben Cici-Bici derim. Her şeyleri ile hoşuma gidiyorlar. Zaman zaman Kınalıada’da günlük yürüyüşümü kısıtlayıp araca biniyor, biraz da eğleniyorum. Evimi bulana kadar hoş vakit geçiriyorum. O kısacık sürede inanın tek sahnelik komedi izliyorum.
İnsanları memnun etmek ne kadar zorlaştı. Sanki memnuniyetlerini belli etmekten de çekiniyorlar çünkü ne kadar hata bulsalar, olanı ne kadar yetersiz bulsalar kendilerinin o kadar daha çok bilgili ve görgülü olduklarına inandıracaklarını sanıyorlar. İnsanları mutlu etmeye uğraşmayın zira çok yorulursunuz. Günümüz insanı nelerin kendisini mutlu edeceğini bilemiyor. Başkasının mutluluğundan bir parça çalmak istiyor.
Durakta araç bekliyoruz. Araç geliyor ve bazı aceleci kişiler yolcuları itiştirip illâki istedikleri tarafta oturmak istiyorlar. Araç doluyor gerçi ama kalkış saatine birkaç dakika var. “Hadi paşam gidelim” veya “Bekle biraz kartımı doldurayım” Vakit olunca seve seve bekliyoruz fakat olmayınca hareket saatine uyum göstermek gibi bir mecburiyet olduğunu insanlara anlatmak zor oluyor.
Güzergâhı bildiğim için insanlara hangi sokakta ineceklerini soruyorum ki inişlerde zorluk olmasın. Bazen cevap vermiyorlar ama ben kızmıyorum ki aksine gülüyorum. Birden bir ses şaşkınlık yaratıyor: “Müsaade lütfen, ben hep burada otururum”
Bir hanım, annesi ile araca binmek istiyor. İkisinin de ellerinde torbalar var. Ada kartı basmaları lâzımken, birinde kart var, diğerinin elinde İstanbul kartı görüyorum. Kartlardan biri de yüklü değil. Tatlı bir münakaşadan sonra şoförümüz Rebeka’nın, kart basmak yerine para ile geçiş yapma tekliflerini kabul ettiremeyince hanımlar nihayet aralarında anlaşıp yaşlı anneyi arabaya bindiriyor, kızı da yürüyerek evin yolunu tutuyor. Bir başkası çok şikâyetçi “65 yaş üstü arabayı kaldırdılar, bu araba ondan hemen doluyor.” diye söyleniyor. Oysa araba o gün tamirdeymiş diye duydum.
Maskelerimizin takılmış olmasına çok dikkat ederek yola çıkıyoruz. Araba Korkut Mahallesine çıkarken yokuşta zorlanıyor. Şoförlerimizin hepsi çok kibar, çok efendi insanlar. Arabayı birkaç dakika dinlendirmeye alıyorlar. Bu kez pürüz arayan kişiler imalatta hata buluyor, çözüm üretiyorlar. Evine 30 adımlık düz yolu yürümeyip arabayı tekrar durduran insanlara da şaşırıyorum.
Yokuş çıkarken yaşlı teyze birden heyecanlanıyor. “Bizim sokağı geçtin galiba evlâdım”. “Teyze sen hangi sokakta oturuyorsun” “Bilmem ama sen beni şu alt sokağın köşesinde indir. Geri al biraz, geri, geri” “Evini biliyor musun ?” “Ben gidemem evlâdım, bak elimde poşet var. 80 yaşındaki insana eziyet ediyorsun. Günahtır.” Genç bir bey, teyzeye yardım edip evine götürüyor.
Yolda çocuklar bazen Cici-Bicileri kovalıyorlar. İnanın şoförler araba sürerken bir taraftan da çocuklara trafik dersi veriyorlar. Kedilere ve her sokak başından geçerken azami dikkat sarf ediyorlar fakat köpekler rahatlarına daha düşkün, lütfedip yerlerinden zor kalkıyorlar.
Bir hanımefendi de taksilerden şikâyetçi. Arabaların emre amade yolcu beklemelerini istiyor. “10-15 tane daha taksi alsın Belediye” diyebiliyor. Kendisine Adalar Belediyesi’nin bazı konularda eşgüdümlü çalıştığını ve Adaların Cumhuriyet Caddesi’ne benzetilmemesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Eşi benimle hemfikir ve zaten Adamızın akülü araç, bisiklet vs. trafiğinden son derece rahatsız olduğunu, yollarda zor yürüyebildiğini söylüyor. Ömür biter, bu münakaşa bitmez.
Bir öğlen vakti Cici-Bicilere biniyorum. İki çocuklu Fransız bir aile ile yan yana oturuyorum. Kadın eşine, araca binerken sürücüye neden selâm verilmediğini soruyor, çocuklarına kimseyi rahatsız etmemelerini öğütlüyor, annesine kısık sesle, eve yaklaşırken kendisine haber vereceğini söylüyor. Beş kişilik aile seslerini yükseltmeden, çocuklar ağlamadan sızlamadan yanımızdan güler yüzle ayrılıyorlar.
Bu sene de böyle geçti diyor, seneye Cici-Bicilere biniş ve inişleri kolaylaştıracak bir basamak eklenmesini ve akülülerle oynanan oyunların artık sona ermesini ve Sit alanı Prens Adalarının bu gereksiz ve tehlikeli trafikten kurtulmasını diliyoruz.