17 Ekim 2017 salı günü Kahire’de henüz gün doğarken uyanıyoruz. Tahrir Meydanı’nda yer alan otelimiz Steigenberger’deki sabah kahvaltısının ardından saat 07.00 uçağı ile siyahi Afrika’nın kapısı olarak anılan ve Nubya dilinde kayık anlamına gelen Assuan şehrine doğru uçuyoruz.
Antik Mısır’daki soluk kesen gezintimize Yukarı Mısır’dan, yani güneyden, Assuan kentinden başlıyacağız. Gemimizle Nil nehri üzerinden seyir ederek, kuzeye doğru çıkacağız. Luksor kentine varıp oradan uçakla yeniden Kahire’ye döneceğiz.
1 saat 25 dakika süren uçuş sonrası bizi bekleyen otobüsümüze binerek önce Assuan barajını görüyoruz. Barajın meydana getirdiği Nasır gölü, dünyanın 2. büyük Baraj gölü olup, Mısır’ın gelişmesine büyük katkıda bulunmuş.
Daha sonra 4 gün boyunca Nil nehri üzerinde konaklayacağımız Sonesta Moon Goddess gemisine transfer oluyoruz. Yerleşme ve kısa bir dinlenmenin ardından bazılarımız Abu Simbel Tur’una katılıyoruz. Diğer arkadaşlarımız baharatları ile ünlü Assuan şehir merkezine giderek şehri turluyor, zerdeçal, kimyon alıyor ve kahve keyfi yapıyor.
Assuan’ın 300 km güneyinde dünya antik tarihinin en muhteşem tapınaklarından birini görmeye gitmek üzere 45 dakikalık bir uçak seyahati yapıyoruz. Mısır gezimiz boyunca havaalanlarında sıkı güvenlik kontrollerinden geçtik, sık sık ayakkabılarımızı çıkarttırdılar ve sıkı aramaya tabi tuttular.
Böylece Kahire Müzesi’nde rehberimiz Beşir’in verdiği bilgiler çerçevesinde ilk tapınak gezimiz başlamış oluyor.
Prehistorik dönemde başlayan antik Mısır tarihinde, insanlar kabileler halinde yaşıyor ve kırmızı başlık giyen kuzeyliler ile beyaz başlık giyen güneyliler birbirleri ile sık sık kavga ediyorlardı.
Akrep Kral lakaplı Narmer bunları birleştirdi ve bir imparatorluk kurdu. (Eski, Orta ve Yeni İmparatorluk dönemleri.)
Yeni imparatorlukta sınırlar, Nubya, Filistin, Sudan, Girit, Kıbrıs’a kadar genişledi. İlk kadın firavun Hachepsut ve sonrasında firavunlar: Tutmosis, Akhenaton, Tutankamon ve daha sonra, Seti ve 2. Ramses döneminde Altın Çağ yaşanmıştır. Bu firavunlar döneminde pek çok tapınak inşa edilmiştir.
Mısır’ı sonradan sırası ile Persler, Makedonlar istila eder, son kraliçe 7. Kleopatra’nın ölümü ile de Mısır’a Romalılar egemen olur.
1799 yılında İskenderiye de bulunan Rozetta taşı üzerinde yer alan: Mısır hiyeroglifi, Hristiyan Kıptilerin kullandığı Demotik yazı ve Yunanca olmak üzere MÖ 196’da 3 dilde yazılmış olan kararnamelerden, Yunanca ile yazılanlara dayanarak, ünlü Fransız dil ve Mısır bilimcisi Jean François Campollion, Mısır hiyeroglifini deşifre etti. Böylece Antik Mısır tapınaklarında ve papirüslerde yazılan bilgiler okunabildi.
Bu siyah renkli taşın orijinali bu gün British Museum’da olup, bir kopyası Kahire Müzesi’nin girişinde bizi karşılamıştı.
Abu Simbel tapınağı, baraj sularının altında kalacağından Unesco yardımı ile müthiş bir iş çıkarılarak 200 m uzağa taşınmış. Dış yüzeyinde tapınağı yaptıran Altın Çağın en ünlü hükümdarı, firavun 2. Ramses’i tahtında otururken gösteren devasa 4 heykeli, iç duvarlarında Kadeş Savaşı’nın hiyeroglif yazı ile anlatımı bulunuyor. Yılda 2 kez 21 Şubat (doğum günü) 21 Ekim’de (taç giyme günü) güneş ışınları ( yarım saat kadar) sıra ile en sağdan tanrılar tanrısı Amon, güneş tanrısı Ra ve 2. Ramses’in heykellerini aydınlatırken en soldaki karanlıklar tanrısı Ptah’a ulaşmaz. Ve karanlıklar tanrısı karanlıklar içinde öylece kalıverir.
Yanı başında 2. Ramses’in eşi Nefertari için yaptırmış olduğu tapınağı da gezerek uçakla Assuan’a dönüyoruz.
Öğle yemeğimizi teknemizde yedikten sonra, Nil Nehri üzerinde, upuzun direkleri, boyundan büyük kocaman bembeyaz yelkenleri olan ve Nil nehrine pek de yakışan Felukalar ile Ağa Han adasının çevresinde dolaşıyoruz. Sonra, Nasr Baraj gölünün altında kalmaktan kurtarılan bir diğer önemli tapınak olan güzeller güzeli tanrıça İsis’e adanmış ve son Mısır pagan tapınağı olan Philae tapınağını geziyoruz. 6. yy’de tapınak kiliseye çevrilmiş. Duvarlarında kobra yılanı başlığı ile İsis ile hem eşi hem de kardeşi olan Osiris ve çocukları şahin başlı Horus üçlüsüne ait sahneler betimlenmekte. Antik Mısır’da firavun olmak için kardeşinden biri ile evlenmek şarttı (bu evliliklerden pek çok sakat çocuk doğmuştur). Böylece sülaleler iktidarda kalmayı sürdürebiliyorlardı.
Antik Mısır’da Tanrılara eşdeğer tutulan firavunların isimleri bir oval dikdörtgen içine alınıp hiyeroglif ile yazılıyordu. Ve bunlara Kartuş adı veriliyordu. Yerel rehberimiz Beşir, hanımlar için kartuş kolyeler önerince biz de siparişimizi veriyoruz.
Gemiye dönüyoruz. Akşam yemeğimizi yiyor ve folklor gösterisini izliyoruz.
5. sabah gemimiz yola çıkıyor, mola veriyoruz ve çatladığı için bitirilmemiş dikilitaşın bulunduğu granit taş ocaklarını geziyoruz.
Tapınak gezilerimiz sırasında turistik eşyalar satan dükkânların satıcıları alışveriş alanlarında bir an bile peşimizi bırakmıyorlar. Daha önce uyarıldığımız üzere sıkı bir pazarlığa giriyor, söylenilen fiyatın en az yarısına ya da dörtte birine Nubya işi şallar, gömlekler, masa örtüleri alıyoruz. Mısır’da satıcılar taciz derecesine varıncaya kadar ısrarcı, maalesef yapışkan tabir edilen türden, milliyetimizi soruyorlar, Türk olduğumuzu öğrendiklerinde hep şu cümleyi tekrarlıyorlar; yavaş yavaş, Hasan Şaş. Bir tanesi peşime takılıp adının Ahmet Şaş olduğunu söylüyor, dayanamayıp kırılıyoruz gülmekten...
Akşam hava kararmaya yüz tutmuşken sarı lambalar ile aydınlatılan Kom Ombo tapınağını geziyoruz. Tapınağın sol tarafı tanrı Horus’a, sağ tarafı ise timsah başlı Nil tanrısı Sobek’e adanmış. Eski Mısır’ın son tapınaklarından biriymiş. Bu tapınağın duvar resimleri arasında tıp tanrısı İmhotep önünde kendisinden şifa dileyen kral ve bir doğum sahnesi ile Eski Mısırlıların kullandığı cerrahi aletler, ecza ve steril kaplar var. Kutsal günlerin resmedildiği takvim de var. Tapınağın arka tarafında büyük bir timsah mezarlığı ve mumyalanmış timsahlar bulunmakta.
19 Ekim 2017 perşembe yani 6. günümüzde gemimizdeki sabah kahvaltısının ardından faytonlar eşliğinde en iyi korunmuş tapınaklardan biri olan Edfu tapınağına gidiyoruz. Karnak’tan sonra ikinci büyük tapınak Edfu. Kapıda tanrı Horus’u simgeleyen görkemli bir şahin heykeli var. Tapınağın duvar yontularında Horus ve Hathor’un evlenmesi, Nil nehrinin taşması üzerine yapılan eğlenceler (eski Mısır’da Nil’in taşması, bereket anlamına geliyordu) resmedilmiş. İçinde kutsal parfüm laboratuvarı, Tanru Horus’u son yolculuğuna çıkaran ve törenlerde kullanılan ahşaptan kutsal gemi de var. Buradaki kopyasıymış, aslı Paris’de Louvre müzesinde bulunmaktaymış, rehberimiz böyle anlatıyor.
Yine satıcılar ile köşe kapmaca oynuyoruz tapınak çıkışında. Aslında bizi rahat bıraksalar belki daha keyifli, daha çok alışveriş edeceğiz. Faytona binişimiz sırasında faytonun önüne atlayan bir satıcıdan, sırf ezilmesin diye 40 dolardan 10 dolara indiği gömleği alıyoruz, biraz daha sabretseydik 5 dolara bile alabilirdik.
Bu arada Kahire’de gördüğümüz tıknaz, kısa boylu Mısırlılara nazaran uzun elbiseleri içinde ince uzun bedenleri, zarif yüz hatları, kapkara parlak gözleri ile çikolata renkli Afrikan Nubyalıların daha sevimli olduklarını fark ediyoruz. Hayal gücümüzü kullanarak bazılarını Akheneton veya Tutankamon’a, bazılarını 2. Ramses’e benzetiyoruz. Halktan kadınların çoğu maalesef peçeli olduklarından yüzlerini göremiyoruz. İçlerinde güzelliği ile ünlü bir Nefertari var mı, bilemiyoruz...
Akşamüstü gemimizin güvertesinde çay içerken nehrin üzerinden bembeyaz yelkenleri ile felukalar geçiyor, renkler sarı, mor, turuncuya dönüşüyor.
Nil’de gün batımını izliyoruz..
Devamı var