Covid-19 sürecinde konferanslara fiziki olarak katılmak imkanı nerdeyse bitti. Yüzyüze yapılan işyeri ziyaretleri de azaldı. Ama onların yerine, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, internet üstünden zoom – webex - teams gibi uygulamalar üzerinden toplantıları düzenlemek çok gelişti. Oradan oraya koşuşturmak çok yorucu oluyor ama ortaya çıkan iyi örnekler de gösteriyor ki, gelecekte Covid-19 tehlikesi azalsa bile durumun böyle süreceği anlaşılıyor.
Eskiden yurtiçi ve yakın coğrafyalarda yapılan mesleki konferanslara gitmeye çalışırdık.
Viyana 2018 Electrify-Europe konferansındayız. Gün içinde konferans alanında misafirler, termik santral yatırımcıları müteahhitleri, ekipman alıcıları satıcıları ile görüşüyoruz, konuşuyoruz. 1987 yılında Amerika'da MIT termodinamik hocasının geliştirdiği, akademik bir çalışmadan piyasaya çıkmış, bugün 29’ncu revizyonunu yaptığımız termik santral yazılımlarını pazarlıyoruz. Avrupa kıtasındaki tüm şirket danışmanları ülke temsilcileri bir araya gelmişiz.
Akşam güzel bir Viyana lokantasında yemeğe davetliyiz. Yemekte benden başka İspanyol, İtalyan, Çekya, Fransa, Almanya ve Rus üyelerimiz var. Yemeği düzenleyen ve masrafları şirket adına ödeyen Amerikan patronumuz da masada bulunuyor.
Önce mevcut termik santral tasarım yazılımlarındaki gelişmeleri konuştuk, sonra yenilenebilir enerji yazılımlarının, fosil yakıtların geleceğini sorguladık. Hepimiz konuşmaları kafamıza yazıyoruz, birbirimizden yeni şeyler öğreniyoruz.
Yemekte Rus arkadaşımız bir gün önce dedesinin Viyana yakınlarındaki mezarını ziyaret ettiğini söylüyor. İkinci büyük savaşta Viyana yakınlarında bir esir kampında savaş esiri olarak kalmış ve orada hayatını kaybetmiş. Savaşta ölen askerler için bir anıt yapılmış.
Yemek masasına bir derin hüzün çöküyor. Sonra Alman üyemiz kendi hikayesini anlatıyor. Alman temsilcimizin dedesi de büyük savaşta Viyana bölgesinde asker imiş. Rus orduları yaklaşırken tüm ailesini alıp Almanya'ya kaçmış. Aradan yıllar geçiyor, düşman dedelerin torunları Viyana'da bir iş yemeğinde buluşuyorlar, işbirliği yapıyorlar, birbirlerine satış pazarlama için destek oluyorlar.
Benim dedem 1890 doğumlu Mülazımı-Sani Abdullah Bey birinci büyük savaşta Filistin Hicaz bölgesinde savaşmış. Savaş bitince 1918 yılında kendisini Üsküdar jandarma karakol komutanı olarak bulmuş. Kuvayi Milliye kuvvetlerine katılmış. Sakarya savaşında kasığından mermi yarası almış. Büyük taarruzda İzmir'e giren süvari komutanlarından biri imiş. 1944 yılında kaybetmişiz. Sandığından çıkan İstiklal madalyası bizde duruyor. Allah rahmet eylesin.
İkinci büyük savaşta savaşan ülkeler arasında bizim ülkemiz Türkiye yoktu. Dedelerimiz babalarımız yaşadılar, ürettiler, ülkemizi büyüttüler, bugünlere getirdiler. Avrupa ülkelerinin savaşçıları birbirlerini öldürürlerken, biz bu işlere hiç karışmadık.
Sıcak savaşın kazananı yoktur. Çevre ülkeleri 2000'li yıllara kadar bizim arka bahçemiz, pazarımızdı. Petrol doğalgaz alıyor, buhar kazanları satıyorduk, her şey satıyorduk. Çok iyi para kazanıyorduk. Bu pazarların hepsi bitti. Herkesle aramız bozuldu. Tüm komşularımız ile iyi tekrar iyi ilişkiler kurmamız ve sürdürmemiz lazım. Dışilişkiler uzun soluklu politikalar ile sürdürülür. Milletlerin dostlukları değil, milli çıkarları vardır.
Çevre ülkelerinde endüstriyel tesis inşaatı, termik santral projeleri yapıyorduk, ilişkiler değişince bu işler kapanmaya başladı, çevre müteahhitlik hizmetleri, bu coğrafya ile ilgisiz ülke şirketlerine gitmeye başladı. Büyük müteahhitlik şirketlerimizin ellerinde iş kalmadı. Yeni işler için Afrika'nın güneyindeki uzak ülkelere gitmek zorunda kaldılar.
İyi yetişmiş yabancı dil bilen elemanlar aileleri ile beraber yurtdışına temelli gittiler, göç ettiler. Elde avuçta iyi eleman kalmadı. Yabancı ortaklar ayrıldı, ortak girişim şirketleri kapandı, finansman imkanları bitti artık, kalmadı.
Ülkenin değişime ihtiyacı var.
Dünkü düşmanlar iki kuşak sonra dost arkadaş müttefik olabiliyorlar. Viyana lokantasında bir akşam yemeğinde nereden nereye geldik.
Büyükada, 4 Temmuz 2021