Pazartesi, 04 Temmuz 2016 13:10

Adalar’da Sualtı: Denizanaları tehlikeli mi, pis mi, zehirli mi?

Ögeyi değerlendirin
(6 oy)
Büyükada denizanası (Aurelia aurita) Büyükada denizanası (Aurelia aurita) Fotoğraflar: Ateş Evirgen

Marmara Denizi’nin, özellikle İstanbul çevresindeki denizlerin çok temiz olduğu söylenemez. Hemen hemen her yerde ve her zaman deniz üstünde çeşit çeşit organik ve inorganik madde başıboş akıntıya kapılmış halde bulunur ve sonunda bu maddeler kıyıda veya herhangi bir yerde toplanırlar. Ama bunların arasında hiç eksik olmayan canlılar vardır. Bunlar da ‘denizanaları’dır. Bu nedenle de hemen hemen herkes için denizanaları tiksinilen canlılardır. Ayrıca genel bir inanış, denizanalarının zehirli olduğudur. Peki, gerçek böyle midir?

Bundan birkaç yıl önce bir dalış gezisi için Pasifik Okyanusu ortasındaki Palau Cumhuriyeti’ne gitmiştim. Okyanus ortasındaki bu bölge özellikle bir sualtı fotoğrafçısının aradığı her şeyi bulabildiği bir yerdi. Ancak, sualtıcılar için bu bölgeyi dünyanın herhangi bir yerinden farklı kılan en önemli özelliği buradaki “Denizanası Gölü”dür.

03 palau deniz anasi golu 840x

Palau’daki bu denizanası gölü, Endonezya’da bulunan bir benzeri dışında dünyada başka benzeri olmayan bir göldür. Ve Palau’ya dalışa gelen her dalgıcın bir defalık da olsa buraya dalış yapmadan gitmeyecekleri bir yerdir. Aslında bu göl, çeşitli yarık ve tüneller ile denize bağlantısı olan Eli Malik Adası’nda bulunan bir deniz gölüdür. Bu gölde çevre denizlerinde görülmeyen evrimleşmiş iki denizanası türü bulunur.  Bunlar Moon Jellyfish (Aurelia sp.) ile Golden jellyfish (Mastigias sp.) tür denizanalarıdır. Göle girildiğinde özellikle Golden Jellyfish tür denizanalarının öylesine büyük bir popülasyonu ile karşılaşılır ki, dalış yaparken elinize, kolunuza, bacaklarınıza hatta yüzünüze onlarcası sürünür. Bu canlılardan en ufak bir çekincemiz ve tiksintimiz olmadan adeta içlerinde dalış yaptık. Çünkü bu denizanaları son derece temiz bir çevrede yaşam sürüyorlardı ve zehir barındırmayan türlerdi.

Denizanaları, denizin en karakteristik ve tanınmış canlılarındandır. Balıklar, yengeçler, ahtapotlar ve diğerleri gibi. Yüzmeleri son derece estetik ve ilham vericidir. Avatar filmini seyretmiş olanlar bunu hatırlayacaklardır. Bunun yanında birçok ülkede besin olarak tüketilirler de! 

Ancak denizanalarının tehlikeli canlılar olduğu çok rahatlıkla söylenebilir. Birçok türü zehirlidir. Bu birbirinden renkli canlıların en önemli ortak özelliği zehirli bir organel olan nematokiste sahip olmalarıdır. Nematokistler, içlerinde zehir barındıran minik kapsülcüklerdir.

Bu kapsüller tetiklendiğinde içlerinde ters dönmüş bir çorap gibi istiflenmiş kılcal tüpü tıpkı bir zıpkın gibi fırlatır. Bu olay doğadaki en hızlı olaylardan biridir. Bu hızlanma bir tabanca mermi çekirdeğinin hızlanmasından 10 kat fazladır. Bu yüksek hız ve sivri uç sayesinde temas noktasında bir basınç üretebilir.

Denizanaları nematokist denen bu zehirli organellerini kullanarak avlanabilir, kendilerini koruyabilir ve bulundukları yere tutunabilirler.  Hatta bazı tropik denizlerde yaşayan türlerinin bu zehiri insanlar için öldürücüdür. Bu özellikler, tümünü olmasa bile denizanalarının büyük bir çoğunluğunu zehirli ve tehlikeli canlılar sınıfına rahatlıkla sokar.

02 sedef adasi denz anasi chrysaora sp 280xPeki denizanalarını pis canlılar olarak görebilir miyiz?

Böyle düşünmek çok doğaldır, çünkü en azından İstanbul denizlerinde, özellikle kıyılarda su yüzeyinde biriken çöplerin arasında çoğunlukla denizanaları görülür. Bu da bu canlılara olan peşin hükmün ana nedenidir. Denizanalarına pis canlılar denemez. Ancak, denizlerdeki kirlilik onların besin kaynağını oluşturur. O nedenle kirli sahillerimizde popülasyonlarının artması, onları kirli bölgelerde görmemizin ana nedenidir. Aslında martıların, karabatakların son yıllardaki popülasyonlarının artışının nedeni de budur. Onların besinlerindeki bu artıştır. İstanbul’da örneğin martılar, denizden aldıkları besinden çok daha fazlasını insanların günlük atıklarından, çöplüklerden sağlamıyorlar mı? Ancak denizanalarının bu nedenlerle binlercesinin bir araya gelmesi, oluşturdukları yığınlar, balıkçıların ağ atımını zorlaştırır, zarar verir, bazen de fırtınaların etkisiyle karalara vurup, çürüyerek kötü kokuya neden olurlar.

 Ülkemiz sularında on beşe yakın denizanası türü yaşam sürer. Bunların bir kısmı zehirli, bir kısmı hafif derecede zehirlidir. Bir iki tür ise hiç zehir barındırmaz. Denizlerimizdeki tüm türlerin dört beş adedi Marmara Denizi’nde de görülür. Prens Adaları çevresinde denize girenlerin, kıyılarda denize bakanların gördükleri denizanalarının hemen hemen tamamı Aurelia aurita tür denizanasıdır. Çok hafif zehiri vardır, hatta zehirli sınıfına bile girmezler. Sadece göz bölgesine değdiğinde yanma yapabilir. Kısaca özellikle adalar civarında denize girenlerin çevresinde bulunan, belki vücutlarına sürünen denizanası muhtemelen bu tür olacaktır. Bu canlıyı, denizlerdeki herhangi bir balık, bir yengeç, bir denizkestanesi gibi görmek gerekir. Korkmak, çekinmek, tiksinmemek gereken canlılardır. Bu tür arasında seyrek olarak gözüken bir tür daha adalar denizinde son yıllarda görülmeye başlandı. Bu tür de Chrysaora sp.’dir. Diğer türün aksine ağız çevresinde dört adet uzun ve kenarları kıvrımlı ağız kolları bulunur. Bu tür de hafif zehirli bir türdür. 

Sonuçta, deniz anlarının pis canlılar olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zehirli türleri nedeniyle tehlikeli canlılar sınıfına girerler. Ancak adalar çevresinde görülen en yaygın türün, tehlikesiz bir tür olduğunu bilmemiz gerekir. Aynı Palau’nun denizanaları gibi. 

Denizanalarının zehirlerini etkisiz hale getiren bir ilaç veya yöntem henüz bilinmemektedir. Bununla beraber zehirlenmenin ilerlemesini durdurmak ve şikâyetlerin bir an önce geçmesini sağlamak mümkündür. Zehirli bir denizanasının dokunaçları deriye yapışıp kalır. Bu dokunaçlarda bulunan nemetokistlerin önemli bir bölümü henüz açılmamıştır. Açılmamış nematokistlerin açılması zehirlenmenin şiddetini arttırır. Bu yüzden henüz açılmamış nematokistler mümkün olduğu kadar açılmaları engellenmelidir.

Bunun en güvenli yolu deniz suyu kullanmaktır. Deniz suyu ile uzaklaştırılamayan dokunaçlar kredi kartı veya bıçağın sırt kısmı gibi cisimlerle sıyrılarak veya cımbızla dikkatlice tutularak uzaklaştırılabilir. Bu durumda ovma, kaşıma veya tatlı su ile yıkama nematokistlerin yoğun şekilde açılmasına neden olduğu için bu gibi uygulamalardan kaçınılmalıdır.

Bazı kimyasalların nematokistlerin açılmasını engellediği gösterilmiştir. Örneğin sirke nematokistlerini etkin şekilde etkisiz hale getirir. Bu nedenle ilk yardımda sirke uygulaması, standart tedavinin bir parçasıdır.

Denizanası zehirlenmelerinin çoğunda önde gelen şikâyet ağrıdır. Ağrının giderilmesi için en etkili ilkyardım, sıcak uygulamasıdır. Etkilenen bölgenin 20-40 dakika boyunca 43-45 derece santigrat sıcaklığındaki suya batırılması vakaların çoğunda ağrıyı kontrol altına almak için yeterlidir. Suyun sıcaklığı derece ile kontrol edilemiyorsa “elin içinde tutulabildiği, tahammül edilebilen en yüksek sıcaklık” ölçü olarak kullanılabilir.

 

 

Son değişiklik Pazartesi, 04 Temmuz 2016 20:30
Yorum yapmak için oturum açın