“Denizatının dişisi suda yumurtlamaz, onları erkeğe verir. O da karnındaki bir kesede saklar onları. Erkeğinin kuyruğunun altında bir kese vardır, dişisi gelip yumurtalarını bu keseye boşaltır. Erkeğin tohumları bu yumurtaları döller, yumurtalar bu kesede çatlar ve küçük yavrular kendi besinlerini kendileri sağlayacak duruma gelinceye kadar bu kesede yaşarlar. Denizatında doğurganlık erkeğe özgüdür. Yavrularını erkek dünyaya getirir. Denizatının bu özelliği, onu diğer balık türlerinden ayırır. Mitolojik bir yaratığı andıran estetik görünümü benzersizdir.”
Denizatları bolca avlanmakta, satılmak ya da ilaç yapımında kullanılmak üzere kurutulmaktadır. Aşırı tükenmesi nedeniyle bazı türleri yok olmuştur.
Denizatı bütün denizlerde bulunur ve küçük kabuklularla beslenir. Vücudu çok küçük olduğundan yenilecek kadar eti yoktur; onu ancak merak dürtüsüyle amatörler avlar. Eskiçağ halkları denizatını ilaç olarak kullanırlarmış.
Karekin Deveciyan’da Denizatı (Denizaygırı)
Syngnatthidae ailesinden (Teleostei, Kemiklibalıklar) olmasına rağmen, bu hayvan hiçbir şekilde balığa benzemez. En büyük denizatları, on dört santimetre kadar uzunluktadır; buna karşın hayvan, görkemli ve soylu görünüşü ve bir Arap adına benzeyen başı nedeniyle Türkiye’de olduğu gibi diğer ülkelerde de denizatı (denizaygırı) diye de anılmaktadır.
Yedigen şeklindeki gövdesi, sarıyla karışık açık kahverengi olup, bir kabuk gibi onu sarıp koruyan sert bir madde ile kaplıdır. Yüzgeci olmayan kuyruğunun ucu bir saat yayı gibi spiral şeklindedir. Denizatları bu kuyruklarından, denizin dibinde bitkilerin etrafına sarılmakta yararlanır, hatta bazen iki denizatının kuyrukları birbirine sarılır.
Başının üstünde olduğu gibi sırtının üstünde de birbirinden ayrık ve yeleye benzeyen çok sayıda telcik vardır ve bunlar birinci sırt yüzgecini oluştururlar. İkinci sırt yüzgeci kuyruğa yakındır, göğüs yüzgeçleriyse kulaklarının yanındadır, çift ve mikroskobik olan karın yüzgeçleri ise tam makatın üstünde bulunur.
Ölümsüz bir eser: Türkiye’de Balık ve Balıkçılık
Osmanlı bürokratı olan Karekin Efendi Deveciyan’ın 1915’te kaleme aldığı özgün eseri henüz aşılamadı.
1910-1917 yılları arasında İstanbul Balıkhanesi Müdürlüğü ve daha sonra da balık işleri başmüfettişliği yapmış olan Karekin Efendi Deveciyan’ın (1867, Harput- 1964, İstanbul), İstanbul’da, 1915’te Osmanlıca, 1926’da ise Fransızca çevirisi yapılan “Türkiye’de Balık ve Balıkçılık” adlı eseri Türkiye’de balıkçılık konusunda yazılmış en önemli eserlerin başında gelir.
Türkiye’de balık ve balıkçılık alanındaki ilk çalışmadır. Kitabın değerini tarihçi Reşat Ekrem Koçu ünlü eseri İstanbul Ansiklopedisi’nin dördüncü cildinde şu sözlerle teyit eder: “Balık ve Balıkçılık milli kütüphanemizde benzerlerine ender rastlanan muazzam eserlerdendir; kendi mevzunda ise tek eserdir.”
(Türkiye’de Balık ve Balıkçılık, Karekin Deveciyan, Çev. Sosi Dolanğlu, Aras Yay. İstanbul, 2006.)