Sizlerden ve çok sevdiğim, keyifle okuduğum Adalı Dergisi’nden biraz uzak kaldım. İnternet sayfasından Dergimizi takip eden veya yolda rastlayıp da yazılarımı soranlar beni inanılmaz mutlu ettiler.
Uzak kaldım çünkü sorumluluklar, sanatsal çalışmalar, günlük hayatın getirdiği stres, ufak tefek geçici rahatsızlıklar, bir mutluluk furyasının bana verdiği rehavet ve buna bağlı olarak huzur verici bir yorgunluk denizinde boğulup kaldım.
Mutlu olmak bazen hiç de zor değil. Sizi ne mutlu eder veya nasıl bir mutsuzluk içindesiniz, yeter ki onun bilincinde olabilecek güçte olsun insan. Yeter ki yüce Tanrımın sizi nelerden, kimlerden koruduğunu fark edip şükretmesini bilsin insan ve kolay bulup nimet sandığı dünyevi şeylere bağımlı kalıp kendisini tüketmesin ve kimsenin esiri olmasın. Öğrenmenin yaşı yok derler, doğrudur çünkü ben şunu yaşadım ve gördüm ki ufak şeylerden anlık bile olsa mutlu olup şükretmesini bilen kuluna, Tanrı bir ışık gösteriyor.
Sevgili okuyucularımızdan uzak kaldım fakat Kınalıada’dan uzak kalmadım çünkü istesem de kalamam. Ada benim içime nakşedilmiş ve ben adalıyım demekle kimliğimi Adadan söküp aldığım değerlerle süslemedim. Adalıyım deyip kendime ilaveten bir önem de vermiyorum, verdirmiyorum çünkü benim buna ihtiyacım yok. Ben eğer adalıysam ki bu Adada ikamet etmekle, Adayı diline dolamakla da olmuyor, evet ben eğer adalıysam Adaya yakışır bir fert olmalıyım.
Adalı olmak bir kültürdür ve bu kültür eğer yara aldıysa, adalıyım diyen hiç kimse buna güvenmesin. Adanın temelinde asalet var ve Ada toprakları yüreği temiz, aklı çalışan, çağdaş insanların hatıraları ile can bulur. Bu öyle bir güçtür ki gün gelir Ada, insanını da reddeder.
Yaz geldi. Okulların geç kapanması, sınavlar ve Ramazan ayı dolayısı ile Adamız Haziran ayında hala tenha ve biz adeta eski Ada günlerini yaşıyoruz. İnsanların birbirini tanıdığı, mutluluklarını ve acılarını paylaştığı o güzel günleri unutmak mümkün mü?
Geçen gün sokakta hiç tanımadığım bir hanım bana iyi günler diledi. İşte kalite budur.
Günaydın, afiyet olsun, teşekkürler, hoşça kalın, iyi akşamlar vs. vs. ne güzel sözlerdir bunlar ve her nedense belirli bir kesimde pek çok kullanılmaz. Sizlerden rica etsem ve eski adalılardan başlayıp birbirimize selam versek, iyi yazlar dilesek, bu ricama katılır mısınız? Bir gülümseme ile birbirimize iyi enerji verebilsek, karşılığını hemen bir tebessümle alırız.
Selamlaşmak medeniyettir. Ne yazık ki, medeni olmak da zamanımızda artık ayrıcalıktır.
Yaz geldi. Ben deniz mevsimine başladım. Yaz maceraları, mehtapta kadeh tokuşturmalar, tekne gezileri ada sefaları, yaz aşkları ile sınırlı kalmasın. Ya şerefinizle işin içinden çıkın veya beceremeyeceğiniz işe uygun kişi ile yola çıkın.
Şu anda gök gürlüyor. Bardaktan boşanırcasına bereket yağıyor. Havayı güzel bir koku sardı. Toprak kokusu ıhlamur çiçeği kokusuna karıştı. Yine gök gürlüyor. Evde adeta kaplan kesilen kedimiz birden sakinleşti. Pamuk kedi olabilmesi için böyle bir korku geçirmesi gerekiyormuş.
Yağmurun bereketi herkesin üstüne yağsın. Ülkemize, tüm insanlığa ve tabii ki adalarımıza uğur, bereket getirsin. Şu günlerde Prens Adaları ile ilgili kulağıma fısıldanan kötü haberler geçersiz olsun. Doğa kanunudur, yağmur yağa, güneş açar. Yağmurun sesi tüm güzel insanlara umut vaat ediyor. Tüm umutlar yeşersin, bulutlar dağılsın, tüm yurtta huzur, barış, kardeşlik duyguları içinde el ele, yürekten yüreğe, medenice, dostça ve insanca yaşayalım.
Sevgi ile kalın.