Cuma, 16 Haziran 2017 17:42

Adalar’da Sualtı: Gidenler

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)
Deniz erişteleri ( Posidonia oceanica İstanbul’a yakın kıyılarda artık yok. Denizlerimizde de koruma altındalar. (Mordoğan /İzmir) Deniz erişteleri ( Posidonia oceanica İstanbul’a yakın kıyılarda artık yok. Denizlerimizde de koruma altındalar. (Mordoğan /İzmir) Fotoğraflar: Ateş Evirgen

Bir şehir ve onun kıyısında bir deniz!

İkisi birden değişiyor. Biri gün geçtikçe kalabalıklaşıyor, diğeri gün geçtikçe tenhalaşıyor. Birinde gidenlerin yerine yenileri geliyor, diğerinde gelmiyor. Biri kirlenirken, diğeri daha fazla kirleniyor.

İstanbul şehri ve Marmara Denizi

Halâ beraber anılıyorlar ama göz göre göre birbirlerinden uzaklaşıyorlar!

Denizlerimiz ile ilgili yazdığımız her yazımızda, her ilettiğimiz su altı fotoğrafında aslında hep bunu vurguladık. Renkli fotoğraflar sunduk, hâlâ adalarımızın yanı başındaki denizde zengin bir yaşamın olduğunu gösterdik. Ama görüntülerimize takılan canlıların bir kısmı denizlerimize yeni gelmiş, ama kalıcı olmuş, bir kısmı da eskiden olduklarından çok daha fazla bir popülasyona ulaşmış canlılar. Kısaca değişen bir deniz yaşamına tanık oluyoruz. Kalabalık bir şehir, yıpratılan bir deniz, karşımıza bu yönü ile çıkıyor. Doğa ana, insana yenilmez. Tersine onun şartları ile fazla oynanırsa, yeni bir denge kurar, ama oluşan ortamın dışında kalan bizler oluruz. Artık yeni bir dengenin kurulmakta olduğunu bize en çarpıcı olarak sunan, en kalabalık bir şehrimize kıyısı olan deniz, Marmara Denizi! Pek çok gideni oldu ve hiçbiri geri dönmedi.

09 kirmizi gorgon x280Kırmızı Gorgon’lar (Paramuricea clavata) Doğu Akdeniz’de bu şekilde geniş kolonileri sadece Türkiye Kıyıları’nda bulunurlar. (Ayvalık)

Çocukluğumda Eminönü’nde halka para karşılığı gösterilen bir fok vardı, adı ‘Yaşar’dı. Eminönü’nde her zaman bir ‘Yaşar’ vardı. Belli ki, halk onu ‘Yaşar’ adı ile tanımış, kulaktan kulağa adı yayılmış, her yolu buraya düşen geçerken ‘Yaşar’ı görmek için para öder olmuştu. Belli ki, ‘Yaşar’ bu esarete çok dayanamıyor ve ölüyordu. Ama yerini çok geçmeden yeni bir ‘Yaşar’ alıyordu. Birbirine çok benzeyen bu bireyleri halk ayıramıyordu tabii, bu nedenle ‘Yaşar’ hep karşılarındaydı. Ben de bir mavnanın içinde çıkamayacağı bir yerde, o foku yukarıdan görmüştüm ve çocuk hafızamda yer etmişti. Bu foklar nereden geliyordu? Çok uzaklardan değil, o zamanlar kalabalık olmayan bir şehrin hemen yanı başındaki denizden, Marmara’dan, hatta Adalar’dan. Hiç unutmuyorum, sanırım 1966 yılının yazıydı, 10 yaşlarındaydım. Teknemiz ile Büyükada ile Sedef Adası arasından geçerek karşı kıyıya geçecektik. İstanbul’un o yaz döneminin hâkim rüzgârı poyraz yine denizi köpürterek kendini belli ediyordu. Gittiğimiz yöne doğru denize bakarken Sedef Adası’ndan Büyükada’ya doğru, rüzgâra karşı bir sepetin ilerlediğini gördüm. Nedense o çocuk algım ile onu bir sepete benzetmiştim, dalgalara doğru ilerlemesi yine de ilgimi çekmişti, onu babama gösterdiğimde, “Fok Balığı” diye bağırdığı hâlâ kulaklarımdadır. Şimdi yunusları gördüğümüzde bu kadar heyecanlanıp birbirimize gösterdiğimiz bir denizde ben bir fokun yüzdüğünü görmüştüm. O fok ki, bugün Marmara’da değil, tüm Akdeniz’de dolayısıyla yer küremizde nesli tükenmekte olan ve üzerine titrenen Akdeniz foku’ndan (Monachus monachus) başkası değildi.
Bu olayı yaşı bizlerden daha büyük olan dalgıçlara anlattığımda “o da bir şey mi, Fenerbahçe’de fenerin açığındaki çakar var ya, işte o çakarın taşlarına çıkıp güneşlendikleri günleri biliriz” demişlerdi. İşte bu deniz bir zamanlar böyle bir denizdi. Ama foklar artık gitti buradan. Hatta nerdeyse tüm kıyılarımızdan. Nedeni, kirlilik mi? Belli bir ölçüde. Ama asıl neden kalabalıklaşan bu şehir. Bu şehrin kıyılarında ne yiyecek bulabildiler, ne de başlarını sokabilecekleri küçücük bir taşlık. Onlara hiç boş alan kalmadı. Ve bir daha dönmemek üzere gittiler.

02 yaz algleri 280xİstanbul Kıyılarında özellikle yaz aylarında algler çok yaygınlaşır. (Büyükada/İstanbul)

Yosundan korkmayan, çekinmeyen çocuk var mıdır? Biz de çocukken korkardık. Ama ne şanslıydık ki korkacak yosunlarımız vardı denizimizde. Yosun demek, bitki demek, oksijen demek. Karadaki ormanlar neredeyse, denizdeki yosunlar da o. Ama korkardık yosunlardan, içinden ne çıkacağını bilemediğimizden. Nerede yosun varsa uzak tutardık kendimizi, oradan denize girmezdik. O yosunlar da gitti. Onların kıymeti sonradan öylesine anlaşıldı ki şu an tüm kıyılarımızda koruma altındalar. Ege, Akdeniz kıyı sularının birçok yerinde dibi kaplayan ve benzerliği nedeniyle “deniz eriştesi” adı verilen bu yosunlar isimlerini mitolojideki deniz tanrısı Poseidon’dan almışlar: Posidonia oceanica. Antik çağların bir tanrı adını alabilecek derecede önemli deniz canlıları. Korkulacak değil, tapılacak canlılar dense yanlış olmaz. Bu kadar yararlı bitkiler bir daha dönmemek üzere yok oldular ve yerlerine sadece renk benzerliği olan ama yosun olmayan, aynı işlevi görmeyen ‘alg’ler geldi. Onlar yosunların aksine kirlilik ile tahribat ile yok olmuyorlar. Tam aksine kirlilik onların artmasını sağlıyor. Ama yosunlar kadar ortaya oksijen çıkaramıyorlar ve oksijenden mahrum kalan deniz dibi, gittikçe çölleşiyor, balçıklaşıyor. Bu birçok dip balığının da bu bölgeleri terk etmesine neden oluyor. Neden sinaritler yok denecek kadar az, neden uskumrular gitti, hatta dalışlarımızda her kayalık, kırmalık yerlerde gördüğümüz iskorpitin akrabası ‘Lipsoz’lar (Scorpaena scrofa) son 5-6 yıldır artık adalar denizinde görülmüyorlar. Belki de kendi akrabaları yanında en fazla oksijene ihtiyacı olan onlardı. Bu demek ki onlar da bir daha dönmeyecekler.

 
03 lipsoz 280xLipsoz’lar (Scorpaena scrofa) son yıllarda adalar denizinde görünmez oldular. (Gökova Körfezi)
04 sinarit 280xDenizlerimizin en nadide balıklarından biridir Sinaritler (Dentex dentex) artık Marmara’da yok denilecek kadar azaldı. (Gökova Körfezi)
05 yosunlar ve karagozler 280x Kayaların üzerindeki yosunlar (Padina pavonica) ve çevresindeki karagözler. Bir zamanlar Marmara Denizi ‘nin doğal görüntü- sü böyleydi. Ancak bu denizimizde artık bu canlıları bir arada görmek çok zor. (Ayvalık)
 

08 pina 280xPina’lar bir zamanlar Marmara’da çok bol görülürlerdi. Artık özellikle İstanbul kıyılarında hiç yoklar (Gökova)

Pina’ları belki yeni kuşaklar bilemez. Hele Marmara ile son yıllarda tanışan kişiler hiç bilmez. Hani şu kuma saplanmış gibi dikine deniz dibinde duran, bazı yerlerde tarlaya yayılmış gibi koloni oluşturan o kocaman midyeler (Pinna nobilis). Deniz erişteleri onların ortakları gibiydi, çoklukla erişteler arasında görülürlerdi. Ama eriştelerden sonra onlar da çok fazla direnemedi ve yok oldular. Artık onların geri gelmesini sağlayabilecek hiçbir çevre şartı yok, dikine durabilecekleri kum zemin de yok. Onları bir daha İstanbul Denizlerinde göremeyeceğiz.

Gidenleri saymakla bitmez, birçok tür köpekbalığı, kabuklular, diğer yosun türleri, yumuşak mercanlar ve diğerleri. Artık bu kalabalık şehrin kıyısındaki deniz, birçok canlı için artık yaşanabilecek bir yer değil.

Peki, gidenlerin yeri boş mu kalıyor? Hayır! Zaten vermek istediğimiz mesaj bu, fotoğraflarımızda vurguladığımız bu; yaşam, denizlerimizde hep devam edecek. Yok olan, giden canlıların yerini bir başkaları alacak. Doğanın bu dengesi ezelden beri böyle korunmuş, kurulmuş. Ancak yanı başımızdaki denizdeki durum farklı! Dengenin bozulmasının ana nedeni bizleriz. Nedeni; kalabalıklaşmamız, yayılmamız, bozmamız, kirletmemiz. Buna doğanın nasıl cevap vereceğini bilmiyoruz, bu dönüşümün sonucunun nereye varacağını bilmiyoruz, sadece izliyoruz!

 
06 sari gorgonlar 280x Sarı Gorgonlar büyük koloniler halinde görülebiliyorlar (Edremit Körfezi)
07 sari gorgonlar az 280xAncak Sarı Gorgonları ( Eunicella cavolinii) Marmara’da böyle koloniler halinde görmek mümkün değil. Bazı bölgelerde seyrek halde bulunurlar.
10 kirmizi gorgon az 280xKırmızı Gorgon’lar Marmara’da çok büyük koloniler oluştururken günümüzde artık çok az ve seyrek görülürler.
 

 

 

11 salyangoz 840x

 

 

Son değişiklik Cumartesi, 17 Haziran 2017 19:41
Yorum yapmak için oturum açın