Çevremizdeki herhangi birine “Anemon” nedir diye sorsak, pek çok ülkede yetişen, ülkemizde de özellikle İzmir, Aydın ve Antalya bölgelerinde doğal olarak bulunan, renkli çiçeklere sahip bitkileri, “Şakayık” diye sorduğumuzda da, ilkbaharda muhteşem renkli çiçek açan, bazı türlerinin çiçeklerinin güzel kokan süs bitkilerinden bahseder. Ama bir dalgıca Şakayık veya Anemon denildiğinde, kırlarda, bahçelerdeki çiçekler hiçbir şekilde aklına bile gelmez. Gerçekten de çiçekler kadar şık, bitkiler kadar bulundukları yerde sabit yaşarlar. Ama bu görünüşleri aldatıcıdır, onlar bitki değil, tersine basit yapılı, etçil hayvanlar. Buna karşılık, gerçekten renkli yapıları ve bitkiyi andıran kolları ile bahçelerdeki güller gibi deniz diplerini renklendiren canlılar. Hatta bu nedenle hâlâ bazı bölgelerde “Deniz Gülü” ismiyle de tanınırlar.
“Şakayık” ve “Anemon”, deniz dilinde aynı canlılara verilen isimler. Halk arasında önceleri “Şakayık” yaygın olarak kullanılırken günümüzde daha çok “Anemon” ismi ile anılır oldular. Bunda dalgıçlarımızın artık dünya denizlerine daha fazla açılmalarının ve tropik denizlerin önemli aktörleri olan anemonlar ile çok daha fazla karşılaşır olmalarının rolü büyük.
Tropik denizlerde fotoğraf çeken sualtı fotoğrafçılarının en önemli konularından biri “Palyaço Balığı” olarak da bilinen ve son yıllarda “Nemo” animasyon karakteriyle çocukların kalbinde taht kuran balıklardır. Çok hareketli, sevimli, göze hoş gelen renklere sahip oldukları için bu isimle de bilinmeleri yanında daha çok “Anemon balığı” olarak tanınırlar. Buna neden, bu balıkların bir anemon ile birlikte yaşam sürmeleri ve tam anlamıyla bir “Ortak Yaşam” sürdürmeleridir.
Simbiyotik yaşam olarak da isimlendirilen canlıların bu davranışları, birbirine benzemeyen iki veya daha fazla sayıda canlının, daima karşılıklı yarar sağlama zorunluluğu olmaksızın, geçici veya sürekli bir şekilde yürüttüğü birlikte yaşam biçimidir. Ancak, Anemon ile anemon balıklarının bu ortak yaşam ilişkileri doğanın en dikkat çekici, çarpıcı davranış örneklerinden biri. Çünkü anemonların göze ilk çarpan, çiçek yapraklarını andıran, onlara renk veren, güzelleştiren dokunaçları aslında çevresindeki deniz canlıları için ölümcül bir tuzaktır. Tüm tentaküller yakıcı ve küçük canlıları felç edebilen kapsüller ile donatılmıştır. Anemonlar bu dokunaçlar ile balık ve diğer deniz canlılarını avlayıp, dokunaçların hemen altında gövdenin üst tarafında bulunan ağızlarına götürerek onlarla beslenirler. Ama asıl ilginç olan da budur. Herhangi bir balık için ölümcül bir tuzak olan anemonlar, farklı türleri bulunan bir cins balığın hiç zarar görmeden yaşamlarını sürdürdükleri şartları oluştururlar. Bu balıklar anemonların zehirli kolları arasında yaşarlar. Nasıl oluyor da bu balıklar hiç etkilenmeden bir anemonun tentakülleri arasında, onunla birlikte ömrünün sonuna kadar yaşayabiliyorlar?
Onları başka balıklardan, sualtı canlılarından farklı kılan ne?
Aslında “anemon balıkları” kuyruk yapıları nedeniyle iyi yüzebilen balıklar değildir. İyi yüzemeyen bir balık da diğer balıklar için kolay bir yemdir, ya kamufle olmak, ya da saklanmak zorundadır. Birçok iyi yüzücü olamayan balık da çıplak gözle görülemeyecek kadar ortam ile uyum sağlayıp kamufle olurlar. Anemon balıkları ise çok daha farklı bir yöntem uygulayarak hayatları boyunca onların çevresinden ayrılmayarak, tehlike halinde tekrar onun kolları arasına kaçıp gizlenme davranışını geliştirmişler. Bunu da gövdelerini kaplayan ve sadece kendi cinslerine özgü bir mukus tabakası ile başarıyorlar. Bu balıklar yumurtadan çıktıktan kısa bir süre sonra tüm gövdelerini kaplayan bu mukus tabakası sayesinde kısa sürede anemonun zehrine karşı bağışıklık kazanacak şekilde evrimleşmişler. Sonuçta, ortaya tropik denizlerin seyrettikçe doyulamayacak görüntüleri ortaya çıkmış. Bir yaşam boyu, karşılıklı bir çıkar birlikteliği; tehlike anında bir anemon balığı ailesinin gizlendiği, buna karşılık balıkların avlarından arta kalanlar ile de beslenmesini sürdürebilen anemonun arkadaşlığı! Ama ne yazık ki bu arkadaşlığı, birlikte yaşamı yerinde görebilmek için dünyanın herhangi bir yerindeki mercan resiflerinde dalıyor olmak şart. Veya bir deniz akvaryumunun önüne oturmak da bir başka yol. Ama her ikisini birlikte yapıyorsanız aradaki farkı çok iyi görebilirsiniz. Akvaryumda, ne anemon ne de anemon balığı denizde, doğal ortamlarında olduğu kadar sağlıklı, neşeli, renkli görünüme sahiptir. Onların deniz akvaryumlarındaki birlikteliği, bir ortak yaşamdan çok bir kader birliğidir sanki. O nedenle ben bir sualtı fotoğrafçısı olarak, bir deniz sever, doğasever olarak deniz akvaryumlarının önünden bile geçmek istemem. Bir güzelliği değil, bir esaret yaşamını izlemek gibi gelir bana hep. Onlar binlerce türün bir arada yaşadığı bir eko sistemin parçası olarak yerlerinde kalmalıdır, onların doğal ortamları mercan resifleridir.
Ancak anemonların yaşam bölgeleri sadece tropik denizler değildir. Birçok türü dünyanın tüm denizlerine yayılmıştır. Hatta kutup denizlerinde bile yaygındırlar. Gerçekten de soğuk sularda anemonların çok daha fazla türü yaşam sürer. Çok uzağa da gitmeyelim. Adaların herhangi bir yerinden suya girip dalsak bir anemona rastlamamız çok uzun sürmez. İstanbul adaları çevresi birçok anemon türünün yaşam alanıdır. Bunların bir kısmı deniz tabanındaki kumları, kimi kayaların üzerini, kuytusunu, bazıları da kovuk ve mağaraları kendilerine yaşam alanı seçmiştir. Bazen de belirli yerlerde büyük koloniler oluştururlar. Bu büyük kolonilerden biri de Büyükada’nın Viran Bağ tarafındaki Güvercin Çatlağı dediğimiz mağaranın önündeki derinliklerdedir. Belki yüzlerce Sagartia Sp. tür anemon yaklaşık 18 metreye kadar kayaların üzerini kaplamış adeta deniz dibinde bir çiçek bahçesi oluşturmuş. Bir sualtı fotoğrafçısı için de bu güzel bir fırsat. Karşımızda bu muhteşem biotop dururken bizim aradığımız neydi? Gözlerimiz, sinaritleri, uskumruları, Lipsozları arıyorsa, onlar çoktan gitti, ama denizde yaşam değişmiş, hala tüm hızıyla devam ediyor ve bizler buna tanık oluyoruz.
Adalar denizinde tüm anemonlar her yerde böyle gruplar halinde de görülmezler. Örneğin Anemonia viridis tür uzun tentaküllü, gri-yeşil rengin hakim olduğu anemon, tüm Prens Adaları çevresinde görülebilen tür. Denizlerimizde simbiyotik ilişki sürdüren tek anemon türü de budur. Bir tür karides’in (Periclimenes aegylios) ve Anemon Kayabalığının (Gobius bucchichi) zaman zaman birlikte görüldükleri anemon türü budur. Bir diğer ilginç bir anemon türü de Dometes Anemonu (Actinia equina) adı verilen türdür. Bazen yeşil renkli olanlarına rastlanmakla birlikte çoğunlukla domates kırmızısı renginde dikkat çekici canlılardır. Gün ışığında, ortamın aydınlık olduğu zamanlarda tüm tentaküllerini içinde toplar ve tam bir domates görüntüsü alır. Bu nedenle bu isim onun için gerçekten çok uygundur. Bazen su seviyesinde, iskele bacaklarında da görüldüğü olur. Ama kalabalık görüldükleri yer Büyükada’daki Güvercin Çatlağı’dır. Bazen kırmızı renkli olanların yanında yeşil renkte olanlarına da orada rastlanır.
İster Şakayık densin ister anemon, ister tropik denizlerde olsun ister Büyükada’nın yeşil sularında, onlar çetin deniz altı yaşamının en iyi temsilcileri arasında olan canlılar. Güzel, renkli, narin, sakin, zehirli, tehlikeli ve yeri geldiğinde acımasız olan avcılar.