Pazartesi, 15 Temmuz 2019 22:36

Evsizler

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

evsiz cocuk 2 280x

Dikkat ettiniz mi son yıllarda İstanbul’da evsizler nasıl da çoğaldı... Oraya buraya konuşlanan Suriyelileri saymıyorum, gerçek anlamda evsiz olup belki de yıllardır sokaklarda yaşayanlardan söz ediyorum. Genci, yaşlısı, hırlısı hırsızı, delisi, akıllısı, hapçısı, otçusu, ayyaşı, ayığı... Her türlüsü var, her türlüsü. Eskiden yani çocukluğumda, pek rastlanmazdı öyle sokaklarda uyuyanlara. Koca bir semtte bir tane ya olur ya olmazdı. Onlar da mahalleli tarafından gözetilir kollanır ille de karınları doyurulur, karda yağmurda bir apartman boşluğu, bir dükkân, bir bahçe köşesi ayarlanırdı. Genelde acıklı bir hikâyesi olduğu bilinir ya da tahmin edilir, merhamet gösterilirdi. Hele adalarda, öyle bir kavram bile olduğunu pek sanmıyorum. Belki de bize öyle gelmezdi zira o yıllarda, sandalında uyuyan bir dolu balıkçı, sıcakta balkona, bahçeye hatta kapı önüne yatak serip yayılan bir dolu ada sakini olurdu. Her adayı bilemem ben tabii ama Burgaz’da böyleydi. Manav Hüseyin amcanın kardeşi karpuz tezgâhında, hamal Çemiş bizim kapının önünde uyurlardı mesela. Annem onu pek kollardı, arada su verir, yemek verir, rüzgârlı havalarda üzerine battaniye bile verirdi. Yağmurda yok olurdu, herhalde vardı ona göre bir yeri. Ama Çemiş sonradan adada ev aldı. Ne diyeyim... Kazanır ama yemezdi yani gerçek anlamda evsiz bile sayılmazdı.

Şimdilerdeyse Amerika’da pek popüler olan “homeless” kavramı ülkemizde, özellikle İstanbul’da iyice özümsenmiş görünüyor. Ben çok bakarım bunlara hatta biraz takarım da kafama. Bir ara hafiften feylesof tavırlı yaşlıca bir adama fena takılmıştım. Yatağı yorganı, birkaç kap kacağı, çaydanlığı piknik tüpü falan vardı. Bizim oralarda araba girmeyen basamaklı bir sokakta yaşardı. Zaman zaman konuk ağırladığını bile gördüm. Sanki evi yurdu vardı da terk etmiş gibiydi. Sokak köpekleri sokulurdu yamacına, soğuk havalarda. Sonra yok oldu. Yok olunca nereye giderler? Hiçbir fikrim yok. Var mı bizde de evsizleri barındıran kurumlar? Bilmiyorum. Bir zamanlar da Taksim civarında çok rastladığım, küçük bir el arabası ve bir köpeği olan evsiz bir adam vardı. O gün boyu dolanırdı. Bir gün sel sağanak bir yağmurda rastladım, köpeğinin sırtına bir muşamba koymuş, kendi ıslanıyordu. Öyle etkilenmiştim ki...

Şişli’de ana caddede dolanan bir çılgın vardı, gazeteye gidip gelirken sık rastlardım. Pantolonunu iple bağlamış, kir pas içinde, kimselerle konuşmaz, bazı krize girer, orta yerde pantolonunu indirip avaz avaz bağırarak eğilir, poposunu ona buna gösterirdi. Dedim ya çılgındı. O da yok artık, bir yere kapattılar zahir. Kurtuluşta bir kapı girişine sığınmış bir genç vardı, elinde plastik bir bardak hep bir şeyler içerdi. İlk bakışta kafa çekiyor gibi görünürdü oysa içtiği çaydı. Manik bir şekilde çay bağımlısıydı. Bir ara da Ermeni bir çocuk dolandıydı dillere. Orada burada sürünüyor da cemaat neden sahip çıkmıyor diye. Ben onunla da ilgilendim sahip çıkmadılar değil, hatta toparlayıp Yedikule Hastanesi’nin huzurevi kısmına da götürdüler. Ama oradan kaçtı, yine sokaklara döndü. Niye? Çünkü içki sorunu vardı, hastanede buna izin yoktu.

evsiz cocuk 3 280x

Los Angeles’te bir kadına rastlamıştım, o da kafayı yemişlerdendi, varı yoğu koca bir market arabasındaydı, uygun bulduğu yere yayılıyormuş. O kadar fena halde dağıtmıştı ki kendini, dayanamadım fotoğrafını çektim, küfür etti. Bulursam koyarız belki buraya. Bir kere de Paris’te bir evsize rastladım. İşte o son derece kaliteli bir evsizdi. Güzel bir uyku tulumu, büyük bir torbada özel eşyaları hatta elinde tableti vardı. Şimdi bunca örneği nereye bağlayacağım, bakın.

Bir ay önce uykumun kaçtığı bir gece sabaha karşı, pencereden baktığımda caddenin ortasındaki ağaçlıklı bölümde, park etmiş arabaların arkasında, battaniyeye sarılmış başı sonu belli değil bir kitle çarptı gözüme. Arkasındaki demir parmaklığa asılı heybe gibi bir şey de vardı. Ne atmışlar acaba oraya diye düşünerek tekrar yatağıma döndüm. Birkaç saat uyuduktan sonra gözümü açar açmaz pencereye koştum. Hala oradaydı ama dışarıya doğru cılız bir kol uzanmıştı. Amanın! Orada biri yatıyordu. Gittim geldim baktım, derken birden yok oldu. Ertesi akşam gene oradaydı bu kez altında beyaz bir şilte vardı. O şilte yan sokakta çöpe atılmıştı hatırladım. Bizim oranın demirbaşı gibi bir sarhoşumuz vardır, ya naralar atıp sağa sola küfürler savurur ya yere ha düştü ha düşecek gibi 30 derece açıyla eğik sessizce durur. O olamaz. Bir de gidip gelirken sık sık rastladığım az ileride, sürekli bir basamağa tünemiş dünya yıkılsa göremeyecek gibi uyuşmuş genç bir çocuk var. O olmalı dedim.

Tam o yattığı yerin karşısına gelen alışveriş ettiğim büfeye sordum. Yok dediler bu iyi bir çocuk, öyle içkisi uyuşturucusu falan yok. Yirmilerinde var yok bir şey... Oldu mu bana şimdi hepten dert. Ben saat başı penceredeyim. Geldi mi? Gitti mi? Ne yiyor ne içiyor? Hatta çaktırmadan bir iki fotoğrafını da çektim. Efendim, akşam geliyor sırtında getirdiği yatağını seriyor, üzerine örtü yayıyor, heybesinden yastığını çıkarıyor sırt çantasını demire asıyor, ayakkabılarını çıkarıp, odasına girer gibi şilteye basıp oturuyor. Çıkınını açıyor, sandviçini yiyor, suyunu içiyor. Valla bir ay falan sürekli kolladım ben bu çocuğu. Civar esnafıyla sohbet ediyor, çöp çıkaran kapıcılara koşup yardım ediyor, karşıdan karşıya geçen yaşlıların koluna giriyor ve de kâğıt mendil, çiklet falan satıyor. Sabah oldu mu toparlanıp gidiyor. Nereye gidiyor? O yatağı nereye bırakıyor? Tuvaletini falan nerede yapıyor? Hiç derdim yoktu, dert oldu. Sonuç olarak yalnızca dert ediyor ama yardım etmeye korkuyor insan. Kadın olunca... Yalnız olunca... Filan falan.

Şimdi artık yok. Bir gün belediye toparlayıp götürmüş. Sözde şikayet etmişler. Niye? Kimseye bir zararı yoktu ki. Nereye? Bilinmez. Belli ki öyle uygun yerlerimiz pek yok. Çünkü bir iki kere daha geldi sonra. Şilteyi almışlar elinden. Yerde yattı. Ama artık yok. Kim bilir nereye konuşlandı... Neydi onu sokaklara düşüren şey? Ah ah İstanbul sokakları insana kitap yazdırır. Valla bir yeyin bin şükredin gençler, başınızda çatınız, sofranızda aşınız varsa, neyiniz eksik olursa olsun. Dünyada bunlar da var.

 

Son değişiklik Salı, 16 Temmuz 2019 21:04
Yorum yapmak için oturum açın