Salı, 04 Ocak 2022 10:23

Buyurun Size Yepyeni Bir Yıl

Ögeyi değerlendirin
(1 Oylayın)

 

Başlığı atınca “Hadi bakalım kolay gelsin” diyerek başlamak geldi içimden. İşte size hiç kullanılmamış yepyeni bir yıl. İyi dilekler, umutlar, kazanç hayalleri, aşk beklentileri, bilumum ‘belki’ler ve ‘inşallah’lar… Artık bozdurun bozdurun harcayın. Ta ki bir önceki yıldan hiçbir farkı olmadığını fark edene kadar. Her yıl yeni baştan yaşarız bunları, oysa hepimiz pekala biliriz ki bir günden diğerine hiçbir şey değişmez. Süregelmekte olan her şey nasılsa öyle devam eder. Bir şeyler değişirse de onların gelen yeni yılla hiç ilgileri yoktur, hatta belki de biz değişmişizdir. Ama alışmışız bir kere, şartlanmışız ummaya, yeni olandan yenilik beklemeye. Geçirdiğimiz iki kötü yılın, yılbaşı gecesinden sonra pat diye yerlerini taptaze iyi bir yıla bırakacağını sanıyoruz. Olur mu öyle şey? 1 Ocak itibariyle ne covid biter, ne pespayelik, ne pahalılık, ne geçim derdi…

Bu yazıyı yazarken daha yılbaşı gecesine birkaç gün var, ben yarın 4. aşımı olacağım, nasıl etkileneceğimi bilmiyorum. Öncekiler gibi hiçbir sorun yaşamadan atlatmayı umuyorum ama ne de olsa biraz korkuyorum. İşte bu kadar. Başka da bir şey düşünemiyorum. Bir arkadaşım dedi ki bu aşı işine de bolca hile dolap karışmışmş. Senin seçtiğin aşı olmayabiliyor, günü geçmiş aşı falan kullanılabiliyormuş. Sen korunduğunu sanırken boş ve etkisiz bir şeyle kandırılmış olman bile mümkünmüş. Vallahi ne diyeyim bilmem ki… Her şey olabilir, insanımız kaypaklığı o kadar özümsedi ki riske atılanın insan hayatı olması kimsenin umurunda değil. İşimiz Allah’a kaldı demeye bile dilim varmıyor. Çünkü bence Allah insanoğluna çoktan “Ne haliniz varsa görün” dedi. Öyle ya o kadar akıl fikir vermiş, kullanamıyor her şeyi ondan bekliyoruz madem…?

Aşı karşıtlarına ne diyeceğimi bilemiyorum. Nedenine de aklım ermiyor. Amerika’da yaşayan kuzenim çoluk çocuk, torun tosun sıra sıra covid olmuşlar, inat ve ısrarla aşıyı reddediyorlarmış. Pes dedim valla. İnsanlık bildik bileli salgınlarla başa çıkabilmek için aşıya başvurmadı mı? Aşıyla vücudumuza çip takılacağını söyleyenlere de gülüyorum artık. Yahu dünyanın en önemli insanı olsan ne yazar… Artık herkesin cebinde telefon yok mu? Nasılsa her an izlenmiyor muyuz?

Birkaç gün önce, birçok insanın bildiği, bilmeyenlerin şimdi öğrendiği ilk Ermeni kanalı olan Luys TV için bir söyleşi programına katıldım. Şimdi bunlar, kimi programları kendi yerlerinde çekiyorlar, kimileri için de ilginç mekanlarla anlaşıyorlar. Bu kez Fulya’ya yakın ilk defa gittiğim, varlığını bile bilmediğim bir otelin, hoş dekorlu bir salonunu kullandılar. Neyse, çektik bitti. Ertesi gün telefonuma bip bip bir mesaj geldi “Bilmem hangi otelden memnun kaldınız mı?” diye. Hadi bakalım, buna ne diyeceksiniz. İnanın herhangi bi otel personeliyle karşılaşmadığımız gibi ana kapıdan bile girip çıkmadık. Yani bizi kanal çalışanları dışında kimseler görmedi. Nereden belliydi benim oraya gittiğim? Yani demek istiyorum ki izlenmek için çipe mipe gerek var mı? Hiç yanımızdan ayırmadığımız telefonlarımız yetmez mi? Yahu artık kimse kaçamak falan da yapamaz ha… Biz gençlikte kimselerin ruhu duymadan nerelere sıvışırdık, şimdi nerdeee…? Birkaç polisiye dizi izleseniz zaten anlarsınız ne kastettiğimi. Hırsızın, katilin yerini şıp diye bulmuyorlar mı telefonlarından?

Neyse yılbaşı gecesine gelelim. Biliyorum yine sosyal medyada acayip eğlenceler, yemeklerle dolu sofralar, kalabalık partilerle dolu bir dolu paylaşım olacak. İplemiyorlar vallahi, kimileri hiç aldırmıyor ya da bitti sanıyor. Bitmedi dostlar, bitmedi… Tam gaz devam ediyor hala birçok can yanıyor, kayıplar yaşanıyor. Oysa ta en baştan biraz daha bilinçli ve dikkatli davransaydık bu kadar ilerleyip yayılmazdı belki de. Bana “Sen de biraz abartıyorsun” ve de özellikle “Amaan ne olacaksa olacak” diyenlere son derece sinir oluyorum. Olmasın yahu olmasın…

Hele hiç aldırmayan, maskeler kolda gezen gençleri dövesim geliyor. Sık sık söylüyorum, gene söyleyeceğim; gençlikte birkaç yılın tecrit gibi geçmesi o kadar önemli değil. Ama bizim yaşımızda hele de henüz elimiz ayağımız tutar haldeysek ve üretebilen bir yapımız varsa, önümüzde az kalmış olduğunu bildiğimiz ziyan edecek zamana tahammül etmek kolay mı? E peki, ya ölüm? Daha yapacak çok işiniz, yaşanacak çok şeyiniz varken ölüvermek? Hem de pisi pisine? Emin olun değmez. Kısa süreli özgürlükler için değmez. Eşimden dostumdan rica ediyorum; lütfen tedbirli olun. Lütfen aldırmazlık etmeyin.

Masa başına geçtiğimde bilgisayarımda kayıtlı duran eski yılbaşı öncesi yazılarıma şöyle bir göz attım. Aman efendim, neler yazmışım neler. Ta çocukluğuma gidip eski tasasız yılbaşı gecelerini ve annemin sofralarını mı anlatmamışım, yılbaşı ağacının tarihini mi deşmemişim, okul ve öğretmenlik yıllarımdaki Noel Baba’lı keyifli günleri mi anmamışım… Ve daha neler neler. Ama bu yıl için fazla sözüm yok.

Bu aşı vartasını sorunsuz atlatırsam yılbaşı gecesi ben yine, barışık olduğum kendimle yalnız olacağım. Bu yıl da. Ailesi olanlar şükretsinler. Benim artık kardeşimden başka kimsem kalmadı. Ama onunla bile olmayacağım. Allah bizi biraz daha uzun bir süre birbirimize bağışlasın diye dua edeceğim. Ve de sevdiklerim için sağlık insanlık için bu badireyi atlatma dileğinden başka bir dileğim olmayacak. Herkese mutlu yıllar.

Yorum yapmak için oturum açın