Nedir bu içimdeki özlem?
Bilmez miyim, anlamaz mıyım?
Bilirim de nasıl söylerim?
Özlemin yok mu başka? derler.
Dilin kemiği yoktur denir ya,
Kemiği de olsa, ne fark eder?
Kemikleri gevşetirler
Dil sahibini değil,
Eli eleştirir.
Özledim, onu özledim.
Bir balığı özledim.
İstavritim, mezgitim
Palamutum, lüferim
Kırlangıçım kefalim
Mercanım benim.
Balığın nesi özlenir?
Yemini oltaya takıp avladığımı mı?
Martıların takibini
Denizin kokusunu mu?
Yoksa bir tek atıp
İştaha gelip
Neşe bulduğumu
Neşe dağıttığımı mı?
Hayır
Ben balık adabını özledim
Çavelaların balık aşkını
Canlı balığı temizlemeyen
Balığı çizmeden mangala atan
Balıkçıyı
Uskumruyu gözünden anlayan
Mırlanı renginden tanıyan
Kalkanın dişisini seçebilen
Istrangilozu bilen müşteriyi
Özledim.
Hangi balık nasıl pişer
Balıkla hangi içki içilir
Hangi meze yenir.
Balığın yanağını, dilini
Bıçağı ile yiyen
Balık yemenin zevkini çıkaran
İnsanları özledim.
Lakerdayı bilmeyen
Çiroza şaşkın bakan
Likorinos’a sarı balık diyen
Bilmeli ki
Rakı sohbet isterse
Balık da sofra ister.
Örtüsü, kadehi, bıçağı
Salatası, rokası
Kırmızı turp ile soğanı
Tabakları süsler.
Balık aşkla yenir
Gönül ferahlığı ile
Sevgi ile muhabbetle yenir.
Hele hicazdan bir nağme
Şu yüreğe dokunursa
Balık sohbetle bütünleşir.
Bir yuvanın sıcaklığından
Başka bir yerde
Sofrada balık varsa
Orası bir su kenarıdır.
Denizin yanı veya
Doğanın ruhunuzu okşadığı yerdir.
Eğer o sofra
Sokakta, trafiğin tam içinde
Şehrin göbeğinde ise
Otobüs yolcularının
Bakışları üstünüzde
Egzoz kokuları ciğerlerinizde ise
Balığın kılçığıdır yenen
O sofraya benzemeyen masada.
Balığın adabına hakarettir.
Bilmezler mi ki
Balık nimettendir
Nimettendir.