Geçen günlerde eski evrakları karıştırıyordum, 1990 Mayısında Israil İstanbul Konsolosluğu’ndan aldığım vize kağıdını buldum. Bu vize kağıdı beni 28 yıl önceye götürdü. İsrail’e ilk seyahatime. Bir iş seyahatiydi, sonrası gelmedi ama paylaşmam lazım diye düşündüm.
Şimdi öyle mi bilemem, o zamanlarda İsrail vizesi İstanbul konsolosluğunda veriliyordu, İsrail Ankara büyükelçiliği vize işlerine bakmıyor, İstanbul Konsolosluğu’na başvurmamızı istiyordu. Vizeyi ayrı kağıt ile verdiler, pasaporta bir şey basmadılar.
1990 yılı başında Türk - Amerikan ortak girişim şirketimizin Amerikan ortağına İsrail Ashdod rafinerisinden bir talep geldi. Rafinerinin eskiyen paket tipi buhar kazanlarında yenileme rehabilitasyon istiyorlardı. Eskiyen ekipmanlar, brülörler (fueloil yakıcıları), valfler, pompalar yenilenecek, yeni otomatik kontrol sistemi konacak. Bu işlerin yapılabilmesi için önce yer görme yapmak gerekiyordu.
Amerikan ortağımız konuyu bize aktardı, "Ashdod Rafinerisine gidin yerinde yer görme yapın, neler gerekiyor öğrenin, bize bir rapor yazın, gönderin, teklifimizi ona göre hazırlayalım", dediler. İş bana verildi, İstanbul Konsolosluğu’ndan 10 günlük vize aldım. Havalimanında gidişte dönüşte uçağa binmeden önce çapraz sorgulama yaptılar, aynı soruları iki ayrı ekip bana sordu, cevapları kendi aralarında karşılaştırdılar, uçağa binmeme bu çapraz sorgulamadan sonra izin verdiler.
THY uçağına bindim, 2 saat sonra Tel-Aviv Ben Gurion Havalimanı’na indim. Ben Gurion havalimanından taksiye bindim, Tel-Aviv Hilton Oteli’ne vardım. Deniz kıyısında güzel çok katlı bir yapı, günlerden cumartesi. Yani Şabat günü, çalışma yok. Asansörler her katta otomatik duruyor, elektrikli bir şeyi çalıştırmak yok. Servis yok. Elektrik düğmesine basmak bile yasak. Her şey bir gün öncesinden hazırlanmış, ortaya konmuş.
Pazar günü ABD'li şirketin Tel Aviv temsilcisi beni otelden aldı, şehrin kuzeyindeki sanayi bölgesinde şirket binasına götürdü. Her konuda temsilcilik yapan bildiğimiz aracı firmalardan biriydi. Beni Ashdod rafinerisi konusunda bilgilendirdiler. Kimler var, kimlerle konuşacağım, her bir yetkili kişi kimdir, nedir, nasıl davranır, neler sorar.
Sonra Haifa'ya kadar gittik, limana bakan bir tepede oturduk, yemek yedik. Yolda elektronik bilgisayar konularında önemli bir üniversitenin önünden geçtik.
Pazartesi sabahı beni yine otelden aldılar, Tel Aviv güneyinde Ashdod rafinerisine doğru yola çıktık. Yolda deniz kıyısında yer alan 1980 yılında yapılmış 2x525 MWe kapasiteli Ashkelon ithal kömür yakan büyük termik santralin yanından geçtik. Termik santrali bizim Amerikan ortağımız inşa etmişti.1990 yılında 2x550 MWe üniteler eklendi.
Günümüzde İsrail, offshore denizaltı yataklarından doğalgaz elde ediyor, ithal yakıt bağımlılığı azaldı. Çeşitlendirme için yine bir miktar ithal kömür alıyor, ancak 2025 yılına kadar ithal kömür santrallerini kapatmayı planlıyor.
Ashdod Rafineriye vardık. Toplantı salonuna alındık. Çoğu İsrail üniversitelerinden mezun kadın-erkek uzman mühendisler karşısına çıktım. Aralarında çocukluğunda Türkiye'den İstanbul’dan İzmir'den İsrail'e göç etmiş ailelerin üyeleri vardı. Türkçe birkaç kelime aldık verdik. Ben elimdeki dokümanları dağıttım. Görüşmeler İngilizce geçti.
Paket buhar kazan tanıtmak benim uzmanlık alanım, kafamdaki ses bandı ezberden çalışmaya başladı, bir saat boyunca kazan, ekipman, rehabilitasyon, kontrol sistemleri anlattım, sorular aldım, daha çok soru sormaları için cesaretlendirdim. En çok ve en zor soruları kontrol otomasyon konularında bekliyordum, çok az soru geldi, en çok istedikleri bunlardı, belki beni zorlamak istemediler.
Sonra öğle yemeğine gittik, bol kepçe iş yemeği yedik, çorba, salata, seçmeli ana yemek, (tavuk, balık, koşer et), sebze, tatlı, meyve. Çay kahve. Hava ılık sıcak. Türklere karşı çok olumlu hava esiyordu.
Eski paket kazanları, bizim Amerikalı ortağımız imal etmiş. Bizim için bilinmedik bir şeyi yok. Öğleden sonra 20+ yıldır çalışan eski kazanları yerinde gördüm, fotoğraf çekmeme izin vermediler, not bile alamadım, "gördün, gezdin, burda yazı yazmak yok, not almak yok, fotoğraf çekmek yok, dönüşünde kafanda ne kaldıysa raporunu ona göre yaz", dediler. Tanıştığım insanların isimlerini kartvizitlerini bile alamadım. Ama ben fırsat buldukça bolca kartvizit dağıttım.
Akşamüstü temsilcimizin ofisinde genel bir derleme toplantısı yaptık. Sadece bu iş değil başka konularda başka şirketlere neler sunabiliriz? Konuştuk.
O akşam Tel Aviv konser salonunda yılın en önemli klasik müzik konseri varmış, günler öncesinden bilet almışlar, eşleri ile beraber gideceklermiş, beni saat 19 gibi otele bıraktılar, hep beraber konsere gittiler. O zamanlar 5-milyon nüfusu olan İsrail'de 3000 kişilik konser salonu varmış, bulup buluşturup masraflardan kısıp bu konser salonu inşası için uğraşmışlar. Bana da bir bilet verselerdi, beni de götürselerdi çok memnun olurdum.
Ertesi sabah taksi ile Telaviv BenGurion uluslararası havalimanına gittim, yine iki ekip ile çapraz sorgulamaya alındım. İlk ekip soruları İngilizce sordu, ikinci ekip ise mükemmel düzgün Türkçe ile konuştular. Aralarında aileleri İstanbul'da yaşamış, yaz tatillerini Büyükada'da geçiren gençler vardı. Neyse sorguyu geçtik, uçağa alındık, THY ile 2-saat İstanbul uçuşu yaptık, Ankara uçağına hemen aktarma yaptım.
Yolda yer görme raporumu İngilizce yazdım, ofiste desktop bilgisayar ile temize çektim, şirket içi dağıtım yaptım, ABD merkezine ayrıca faksladım. Talep listesine uygun teklifimizi hazırladık, gönderdik.
Bizim doğrudan İsrail de iş yapmamız, diğer Ortadoğu ülkelerinde iş yapmamızı engelliyordu. İsrail ile iş yapmama şartı Ortadoğu ülkelerinde Amerikan ve Kanada firmaları için yoktu, bize vardı. Bu yüzden rehabilitasyon işini doğrudan üstlenemezdik. İşi Kanadalı firmamıza aktardık. Onlar malzemeyi ekipmanları gönderdiler, yerli temsilcimizin yerli taşeron firmaları işçilik sağladılar, Kanada'dan süpervizör geldi. Günde 1000 dolar artı seyahat masrafları ödediler.
Benim yer görme seyahati için Amerikalı ortağımızdan masraf iadesi parası aldık, geçmiş gün ne aldık? Tam Hatırlayamıyorum, herhalde 10k$ almışızdır.
Aklımda kalanlar, muhafazakar aşırı dinci Yahudi mahallerinde saçlı sakallı siyah elbiseli özel kep başlıklı insanlar, yollarda ağır piyade tüfekleri ile yürüyen hafta sonu tatiline çıkmış kadın askerler, Tel Aviv şehir merkezinde metro yapımı yüzünden sıkışık trafik, geniş deniz kıyısı, sıcak rahat hava, güzel yemekler, güzel beyaz şarap, güzel mezeler. Fransız Rivyerası gibi bir sıcak rahat ılık ortam, kendilerini Avrupa ikliminde yaşıyor sayan, sıcak iyimser rahat insanlar.
İsrail'e bir daha gitme fırsatım olmadı, oradaki temsilcimiz ile birkaç kez yazıştık, telefonla görüştük, birkaç işe teklif verdik, ama Ortadoğu'da başka işlere girebilmemiz için İsrail'de doğrudan iş yapmamız doğru değildi, zaten pazar büyük değildi.
İlerleyen yıllarda İsrail büyük kapasiteli güneş enerjisi, offshore rüzgar yatırımları yaptı, Akdeniz denizaltı doğalgaz yatakları buldu.
İthal yakıt bağımlılığından kısmen kurtuldu, 2025 yılı itibariyle tüm ithal kömür termik santrallerini kapatmayı planlıyor.
Herkes İsrail'e gidiyor, Kudüs ve diğer şehirlerdeki kutsal mekanları geziyor, yerel insanla konuşmadan izole gezi yapıyor ve dönüyor.
Benim gezi öyle olmadı. Israil iş hayatını insanlarını işyerlerini gördüm tanıdım konuştum. Benim için çok büyük kazanç oldu.
Ankara, 05 Kasım 2018