Cuma, 16 Haziran 2017 17:44

Tecavüzün ardından

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

İğrenç bulduğum bir konuda kalemi eline alıp utangaç duygularımı kâğıda dökmek bana zor geldi.

Kınalıadalıları oldukça rahatsız eden ve gündemde çokça konuşulan konu, ada esnaflarından birkaç kişinin ikisi Kınalıadalı bir tanesi de Heybeliadalı olan küçük kızlarla, tehdit unsuru dile getirildiği için tecavüz ederek sürekli ilişkiye girmeleridir.

Öncelikle herkese şunu duyurmak isterim ki bu konu kesinlikle adalılara mal edilmemeli. Bu toplumsal bir konudur ve bu ahlaksız durum köklü adalı ailelerin içinden değil de son dönemde ben adalıyım diyebilen ve ada kültürüne hâlâ biraz yabancı kalan kişilerin arasından çıkmıştır.

Adanın taşını toprağını ve insanını tanıyan biri olarak şunu rahatça yazabilirim ki adalı gençler ki şimdi artık orta yaşın son demlerini yaşıyorlar, bırakın tecavüz etmeyi, ada kızlarını koruyan ve gözeten birer kardeşti. Aşk yok muydu? Sevgi yok muydu? Bu güzel duygular elbette ki vardı ama ufak kızlara musallat olan adalı gençlerimiz yoktu. Gerçi sonradan adamızda görünen birkaç edepsiz kişi ailelerin rahatını bozdu fakat çabuk keşfedildiler ve sonuçta ada onlardan çabuk kurtuldu.

Eski adalılar hatırlarlar, ufak tefek, seke seke yürüyen bir postacımız vardı. Her haliyle biraz dengesiz olduğu bilinirdi ama cambazhanedeki cambazın yetenekli kızına bela olacağını kimse tahmin etmemişti. Yarım akıllı postacımız adamızdan uzaklaştırıldı.

Üç küçük kızın münakaşasını bir öğretmenin dinlemesi sonucu ortaya çıkan tecavüz olayı yargıya intikal etmiştir. Keşke bir komisyon kurulabilse ve bu toplumsal konuyu tartışmak üzere ünlü psikolog ve sosyologlar da davet edilse.

Bu gençler nasıl bu hale geldi?

Sosyal Medyayı suçlayanlar çoğunlukta. Son zamanlarda o kadar çok belden aşağı konuşmalar, küfürler, yazılar, haberler hatta sapık düşünceler yayımlanıyor ki bunlar belirli yaştaki belki de eğitimini tamamlamamış, cinselliği tabu sayan aileleri ile Anadolu’da mütevazı bir hayat sürerken kozmopolit İstanbul şehrine yerleşen gençleri daha çok etkiliyor. Metropolde farklı bir kültüre intibak etmek için çabalayan bir genci büyük şehir acımasızca yok edebiliyor. İşte bu noktada eğitim ve öğretimin çok önemli olduğunu görüyoruz.

Tecavüz olayında ne aşk, ne sevgi, ne sevda vardır. Bedensel ve psikolojik sorunlar başı çekiyor.

16.05.2010 yılında fırtınaya yakalanan ve boğularak vefat eden Kınalıadalı dört gencimiz gözyaşları içinde uğurlanırken, biraz da tedbirsizlikten, düğün dönüşü içkili olmaktan suçlanmışlardı. Onlar delikanlıydı ve hızlı karar vermenin sonucunu hayatları ile ödediler. Bakalım tecavüzcü gençlerimiz bu suçun cezasını hukuken ve vicdanen nasıl ödeyecekler. İnsanın kendisini ve karşı tarafı aşağılayan bu olayda kendilerini nasıl savunacaklar. Bunların hepsi sapık mı? Sapık mı doğdular? Neyin nasıl geliştiğini anlatabilecekler mi?

Aralarında evli olan da varmış. Demek evlilikte de mutsuzlar. Mutsuz bir erkek, mutsuz bir eş ve sevgi ortamından uzak büyüyen ezik, ruh sağlığı bozuk çocuklar. Bu zavallı insanlar niçin birlikte otururlar? Yoksulluk mu, töre mi, cehalet mi?

Kızlara gelince, bir buçuk yıl gibi uzun bir müddet seks çetesine nasıl ve neden dayandılar? Aileleri nasıl şüphelenmedi? Neye kandılar veya kandırıldılar? Bari şimdi gizli kalmış isimleri de yargıya bildirsinler. Şekil ne olursa olsun, bu rezalet yaşanmamalıydı. Hiçbir erkeğin hafif veya yarım akıllı bir kıza bile tecavüz etmeye hakkı yoktur.

Gönül yaralayan, hayalleri yıkan, güven verip de kayıplara karışan, insanları kullanan, insan hayatını kısıtlayan, acı veren günahkârlara, cennet kapısı kapanmıştır. İnsan günahının bedelini ya kendi çeker ya da çekeni seyreder.

Tecavüzcülere Tanrı ne ceza verir? Sanırım vicdan muhasebesi en ağır cezadır.

 

 

 

 

Son değişiklik Cumartesi, 17 Haziran 2017 21:14
Yorum yapmak için oturum açın