Cuma, 16 Haziran 2017 17:38

Kardeş Adalar: Hydra

Ögeyi değerlendirin
(1 Oylayın)
Hydra'nın korunaklı limanı ve çevresini saran kırmızı kiremitli evleri Hydra'nın korunaklı limanı ve çevresini saran kırmızı kiremitli evleri Fotoğraflar: Cengiz Pala

Yorgo Seferis’in şiirlerine, Henry Miller’in romanlarına konu olmuş, Leonard Cohen’in aşk şarkılarına ilham vermiş, pek çok film için mekân seçilmiş, Yunanistan’ın şık ve romantik adası Hydra ile “Kardeş Adalar” turumuza devam ediyoruz. Atinalıların sayfiyesi Hydra adası, motorsuz, egzozsuz yaşam için son sığınaklardan biri ve bu haliyle bana 45-50 yıl öncesinin Büyükada’sını hatırlattı.

katirlar esekler kediler x280Katırlar, eşekler ve kediler Hydra limanının vazgeçilmez dekoru

Saronik adalarından biri olan Hydra’ya 13 Mayıs sabahı Pire limanından kalkan hidrofil tekne ile bir buçuk saatte ulaştık. Adanın merkezi olan Hydra kasabası U şeklindeki limanın çevresine kurulmuş. Kasabanın sırtını dayadığı yamaçlarda görkemli konaklar dikkat çekiyor. Rıhtıma çok yakın konumda bir saat kulesi ve arkasında bir kilise ile müze var. Yelkenlilerin dizili olduğu limanda yolcu ve yük taşımacılığı için 5-6 katır bekletiliyor.

Adada konaklamak için, Büyükadalı çevre gönüllüsü ve deneyimli dalgıç Serço Ekşiyan’ın tavsiyesine uyarak, kuzeni Hilda’nın işlettiği Phaedra Hotel’de yer ayırtmıştık. Hydra, liman çevresiyle sahil şeridi dışında neredeyse tamamen dik yokuş ve merdivenlerle kaplı ve araba, motosiklet ya da fayton kullanımına elverişsiz olduğundan, bavullarımız bizi karşılayan görevli tarafından el arabası ile 7-8 dakika yürüme mesafesindeki otele götürüldü. Eski bir İstanbullu olan ve 30 yılı aşkın süredir Hydra’da yaşayan Hilda Eksian bizi çiçek bahçesini andıran otelinin kapısında güzel Türkçesi ile karşıladı. Otelin 19. yüzyıldan kalma binası daha önce bir halı fabrikasına aitmiş, sonra restore edilip özenle döşenmiş. Otel ismini, başrollerinde Meline Mercouri ve Anthony Perkins’in oynadığı, konusu Paris, Londra ve Hydra’da geçen 1962 yapımı “Phaedra” adlı filmden almış.

 
spilla plaji x280Hydra'nın kayalık Spilia plajı çevresi atlama meraklılarına göre
hydra begonvilleri x280Naoussa'nın dar sokakları...
adanin dik merdivenleri x280Adanın dik merdivenlerle ulaşılan eski konaklarını keşif için sabahın erken saatlerini seçtik
 

liman x280Limanın orta yerinde bir saat kulesi, çevresinde kafe ve barlar, arka planda ise bir kilise ve müze var

Hilda’dan otel ve ada hakkında bilgi aldıktan sonra öğle yemeği için yakındaki küçük meydanda dut ve çam ağaçlarının gölgesinde müşterilerini ağırlayan Xeri Elia Douskos lokantasının yolunu tuttuk. Birkaç kelime Türkçe de bilen Arnavut bir garson masamızı İzmir köfteyi andıran salçalı köfte, imambayıldı, kırmızı biber dolması, Yunan salatası, mücver ve cacıki ile donattı. Lokantanın bulunduğu bu meydan bir zamanlar müzisyen, şair ve yazar Leonard Cohen’in gözde mekânıymış. Geçtiğimiz Kasım ayında kaybettiğimiz Cohen, 1960 yılında büyükannesinden miras kalan parayla, Hydra’dan 1500 dolara ev almış. Cohen, büyük aşkı Norveçli Marianne ile Hydra’da tanışmış ve birliktelikleri 10 yıl sürmüş. “So Long Marianne” şarkısını tutkuyla bağlandığı ilham perisi için yapmış, “Bird on a wire” şarkısını ise, evi satın aldığında ne elektriği ne telefonu olan Hydra’ya çağın nimetleri gelip kablo bağlantıları için direkler dikildiğinde, tellere konan kuşlardan esinlenerek yazmış.

hydra yamaclari 280xHydra'nın yamaçlarını süsleyen 1780 yapımı kırmızı kilise ve bitişiğinde sarı badanalı Koundouriotis Milli Tarih Müzesi

Meydana açılan sokaklarda kısa bir turun ardından limana yakın plajları keşfe çıktık. Önce limana inince sol tarafta kalan Mandraki plajına kadar yürüdük. Sonra sağa yönelip kayalar üzerine kurulmuş ve önünden denize girilebilen Spilia kafede mola verdik. Hava sıcak ve güneşli, küçük plaj turist doluydu. Limana girip çıkan gemi ve yatlar dalgaya neden olduğundan denize girmeyip manzaranın tadını çıkardım. Otele döndüğümüzde, Hilda bize bir arkadaşının hediyesi olan ve resepsiyon odasının baş köşesini süsleyen semaverinde çay demliyordu. Adada arıtılmış deniz suyu kullanıldığını ondan öğrendik. Yunan adasında demleme çay içmenin keyfine vardıktan sonra çevreyi keşfe koyulduk.

Yaklaşık iki bin kişinin yaşadığı adanın yerleşim olmayan büyük bir bölümü uzun çıplak kayalıklardan ibaretken, merkez kasaba ve çevresi yeşil dokuya ve zengin bir bitki örtüsüne sahip. Evlerin hemen hepsi kırmızı çatılı ve beyaz badanalı, birçoğunun eski kapıları sökülüp birbirinin aynı ve evin eskiliği ile tezat oluşturan yeni kapılar takılmış. İki üç katlı evlerin bahçelerini asmalar, incir ve zeytin ağaçları, begonviller, yaseminler, mor salkımlar süslüyor. Yol kenarlarındaki zakkumlar, gelincikler, sarı papatyalar, yabani çiçekler arı ve kelebek kaynıyor. Sokaklarda kedi bolluğu dikkat çekici. Her yerde kulağınıza eşek ya da horoz sesleri çalınıyor.

tarihi arsiv muzesi 280xTarihi Arşiv Müzesi taş bir konakta kalıcı ve geçici sergilere ev sahipliği yapıyor.

Limanın sağ tarafında 1708-1865 yıllarına ait 18 bin orijinal doküman, el yazması ve ticari kayıtın, 1821’deki bağımsızlık savaşını tasvir eden yağlıboya tabloların, yerel kostümlerin, ahşap oyma eserlerin, denizcilik haritalarının ve silahların sergilendiği, ayrıca 6 bin kitaplık bir kütüphaneye sahip Tarihi Arşiv Müzesi var. Hemen arkasında tarihi surlar yükseliyor ve hem surlarda hem de sahilde denize çevrilmiş siyah toplar dikkat çekiyor. Limana hakim yamaçlarda rustik mimarisi ile göz alan malikaneler Cenovalı ve Venedikli mimarlarca inşa edilmiş ve adanın tanınmış kaptanlarınca konut olarak kullanılmış. Tombazis malikanesi Atina Güzel Sanatlar Fakültesi’nin bir bölümüne ev sahipliği yapıyor. Adaya Erasmus’la gelen gençler burada sanat eğitimi alıyor.

Hydra 18. yüzyılda pek çok geminin inşa edilip, amiraller ve kaptanlar yetiştirilmesi ile yükseliş dönemini yaşamış, bu sayede oluşan deniz gücü Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bağımsızlık mücadelesinde rol oynamış. Bağımsızlık savaşının önemli figürlerinden, 1852’de ölen Lazaros Koundouriotis’in evi müze haline getirilmiş, kendisinin ve ailesinin eşyaları, geleneksel giysileri ve portreleri sarı badanası ile dikkat çeken bu evde sergileniyor.

Ada, 1950 ve 60’lı yıllarda Henry Miller, Leonard Cohen, Brice Marden, Axel Jensen gibi tanınmış sanatçı, yazar ve entelektüellerin dikkatini çekip, Sofia Loren, Melina Mercouri gibi sanatçıların başrolünde oynadığı filmlere mekân olunca gitgide artan bir ilgiye maruz kalmış, özellikle yaz aylarında kozmopolit bir yapıya bürünmüş. Her şeye rağmen adanın en büyük şansı, çöp kamyonları ve itfaiye araçları dışında motorlu araç ve motosiklet kullanımına izin verilmemesi, böylece hem egzoz hem de gürültü kirliliğinden korunması. Tıpkı çocukluğumun Büyükada’sı gibi. Hydra’yı görüp de, kamu eliyle motorlu araçla doldurulduğu yetmezmiş gibi bir de türlü türlü akülü araç istilasına maruz bırakılan Büyükada için kederlenmemek ne mümkün!

kamini koyu 280x Kamini, merkeze yürüme mesafesinde sevimli bir koy

Hydra’da merkeze uzak mezralara ve plajlara deniz taksi ve dolmuşları ile ulaşım sağlanıyor. Biz de adadaki ikinci günümüzde Four Season Hydra butik oteli önündeki Plakes plajına yürüyerek gidip deniz taksi ile limana döndük. Bu plaja giden yolda görülmeye değer bir koy olan Kamini ve daha ilerde eski ve güzel bir taş köprü var. Plajda tanık olduğumuz bir olay da siyah beyaz renkli ve kırmızı gagalı bir ördeğin denizde kendisine fazla yaklaşan bir çocuğun üzerine hamle yapıp onu sahile kadar kovalaması. Bir anda plajda heyecan yaratan ördek işletmeci tarafından yakalanıp kümesine götürülünce herkes rahat bir nefes aldı.

Adada yeme-içme üzerine pek çok denenmeye değer mekân var. Bunlardan biri olan ve limana yakın arka sokaklardan birinde yer alan İl Casta adlı İtalyan restoranında Napoli tarzı yemek ve mezeler sunuluyor. Limandaki Alpha Bank’ın yanındaki sokaktan girince karşımıza çıkan Amalour Cafe Bar gençlerin buluşma mekânı. Aynı yolun ilerisindeki Bratsera Hotel’in geniş bir avluda yer alan bar ve restoranı da ambiyansı ile davetkar. Limanın sağ tarafında ilk karşımıza çıkan Omilos Restoran ile Spilia kafenin hemen arkasındaki Sunset Restoran ise konumları ile muhteşem bir manzaraya karşı yemek yeme şansı sunuyor.

saldirgan ordek x280Plakes plajında bir çocuğu kovalayan ördek çalışanlar tarafından yakalanıp böyle götürüldü

Hydra rafine zevklere hitap eden butikleri ile aynı zamanda alışveriş meraklıları için bir cennet. Otelimizin sahibesi Hilda’nın kardeşi Alin de limanda bir butik ve kafe işletiyor. Alin’den adada eskiden süngercilik yapıldığını, günümüzde turizm ve balıkçılığın başlıca geçim kaynakları olduğunu, adada hastane bulunmakla beraber önemli vakalarda hastaların Atina’ya götürüldüğünü öğrendik. Alin, butiği Gold Corner’ın biraz ilerisinde yine Leonard Cohen’in müdavimi olduğu bir barı işaret etti. Cohen’in adanın popülerleşmesinde oynadığı role karşın, adada kaldığımız 48 saat boyunca hiçbir yerden onun müziğinin yükseldiğine duymadık. Gezdiğimiz diğer adalarda bolca kulağımıza çalınan Yunan ezgileri de Hydra’da ikinci plandaydı.

Saronik adalarının incisi Hydra, kesinlikle görülmeye değer, tabi bol merdivenli dik yokuşlarını inip çıkmak için sağlam bir kalbe ve deforme olmamış ayak ve dizlere ihtiyaç var. Bu nedenle Hydra’yı keşfetmeyi yaşlılığınıza bırakmayıp öncelikli ziyaret edilecekler listenize katın. Festivaller ve etkinliklerle zenginleştiği yaz aylarında aşırı kalabalıklaştığından ilkbahar ve sonbaharda tadını çıkarmak en iyisi, tıpkı bizim Prens Adaları’mızda olduğu gibi!

 

 

 

 

 

Son değişiklik Cumartesi, 17 Haziran 2017 06:41
Yorum yapmak için oturum açın