Cuma, 16 Haziran 2017 17:37

Ankara’dan esintiler

Ögeyi değerlendirin
(2 oy)
Albukrek ve Araf evleri Albukrek ve Araf evleri Fotoğraflar: Viktor Albukrek

Sevgili Okurlar,

Geçenlerde, Anadolu Kulübü’nün olağan genel kurul toplantısında oyumu kullanmak üzere ve bilhassa Ankara Çankaya Belediyesi’nin “28. Ankara Uluslar Arası Film Festivali” kapsamında, Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda gösterilmeye değer bulduğu, Arkeolog ve Sanat Tarihçesi Sayın Enver Arcak’ın ‘Hermana’ adını verdiği belgeselin ilk gösterimine hazır bulunmak için Ankara’ya gittim. Nitekim gösterilen belgeseller arasında en fazla seyirci çeken, ‘Hermana’ belgeseli oldu.

“Hermana” kelimesinin manası Sefaradça, abla, hemşire, kız kardeş, bacı olup, Ankara’nın eski Yahudi mahallesinin dar sokaklara sarkan cumbalı evlerin pencerelerinden, hanımların karşılıklı dedikodu yapmak veya pişireceklerin yemeğin tarifini sorup öğrenmek için seslenişlerini ifade etmektedir.

Milattan iki asır evvelinden beri Ankara’da, Romalılardan kalma ve ‘Romaniyot Yahudisi’ olarak adlandırılan Yahudi kavimlerin varlığını biliyorsak da, esas kalabalık Yahudi topluluğu, beş asır kadar evvel, çoğu Portekiz’in Albuquerque yöresinden gelen ve atalarımın da dâhil olduğu Sefarad Yahudileridir. Osmanlı İmparatorluğu topraklarına geldiklerinde, şimdiki Ankara kalesinin eteklerinde yerleştiler ve Ankara dışındaki Osmanlı Yahudileri tarafından, seyyahların çapa-demir atma manasına gelen Angralı veya Engürlü olarak adlandırıldılar.

1934 yılında çıkarılan 2525 sayılı soyadı kanunu sonrasında, Albuquerque eşrafından olan Albukrek’lerin birkaç kolu, Paker, Ender, Elyazar soyadlarını benimsediler. Dolayısıyla, bugün, dünyanın dört bir köşesinde rastlanabilen bu tür soyadı taşıyan Yahudilerin kökü, Ankaralı Albukrek’lere dayanır.

Kanunun çıktığı günlerde Beybabam Ankara’da bulunmadığından, soyadımız değişmedi. Ne yazık ki, geçenlerde görüştüğüm Ender soyadlı genç bir hanım, kendisinin bir Albukrek olduğunu bilemedi.

Arcak Bey, gerek Ankara ve İstanbul’da (ben dâhil) görüştüğü eski Ankaralılarla ve gerekse İsrail’e kadar giderek, şehir şehir dolaşarak Ankara’dan oraya göç etmiş Yahudileri bularak yaptığı söyleşileri kayda aldı. Bunlardan yola çıkarak, kurguladığı belgeseliyle Ankaralı Yahudilerinin varlığını ve bilhassa harap olan eski yerleşim bölgelerini gündeme getirmiş oldu.

Helenistik dönemden Osmanlı’ya kadar tarihsel gelişimini, var oluşlarını aktardıktan sonra yirminci yüzyıla odaklanarak, cemaatin sosyal ve ekonomik hayatlarının ve daha önce anlatılmamış tarihini sundu.

Belgesel Ankaralı Yahudilerinin varlığını ve bilhassa harap olan eski yerleşim bölgelerini gündeme getirmiş oldu.

gosteri sonrasi 280xGösteri sonrası

Aynı film, 13 Mayıs Cumartesi günü, İstanbul’da, Bankalar Caddesi’ndeki eski Osmanlı Bankası Binası’nın, Salt Galata Salonlarında gösterildi. Meraklı bir seyirci topluluğunun takip ettiği belgeselin ardından, yönetmen ile ‘soru cevap’ oturumu gerçekleştirildi.

Kısa bir aradan sonra da İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Yahudi Toplulukları Çalışma Birimi (YATOÇ) tarafından ve Salt’ın işbirliğiyle organize edilen, bilhassa çok değerli akademisyenlerin iştirak ettiği, “Bir Varmış Bir Yokmuş: Ankara Yahudileri” paneli oturumu açıldı.

Bülent Bilmez moderatörlüğündeki oturumda, Ömer Türkoğlu, Rifat Bali ve Murat Koraltürk görüşleri ve ardından, “Çağdaş Türkiye’de Azalan Azınlık” problemi de görüşüldü.

Ankara Yahudilerinin İttihat ve Terakki’ye daha yakın olduklarını, fakat devlet yönetimine fazla sokulmadıklarını, hırdavat, cam ve zücaciye ticareti yaptıklarını, 1915’lerde yüzde yirmi olan azınlık nüfusunun, 1925’lerin Yeni Türkiye’sinde yüzde ikiye düştüğünü; teferruatlarıyla belirtilen siyasi ve ekonomik kararlardan ötürü azalmalarına sebep olan olaylar etraflıca açıklandıktan sonra, azınlık addedilen topluluğun, nüfusumuza oranla şimdilerde yüzde birden az olduğu belirtildi.

***

‘Hermana’ sunumunu ve belgeselde sözü geçen Ankara Yahudi Mahallesi’ni merak edenler ve bilhassa ataları Portekiz kökenli olan Sefarad Yahudileri ve tüm Ankara’yı sevenler, Sanat Tarihçisi ve aynı zamanda ailece Arkeolog olan Sayın Enver Arcak’ın kaleminden aşağıdaki satırları, ilgiyle okuyacaklarını umarım.

Aynen aktarıyorum:

“Ankara, Cumhuriyet öncesi altın yıllarını Roma Dönemi’nde yaşamıştı. O zamanki resmi adı, Tektasagon, Neocoros, Lamportante, Metropolis Sebaste, d’Antoniania, Ankyra olan günümüzün gri renkli şehri Ankara’da Yahudi cemaatinin varlığı ta o zamanlara dayanır.

Anadolu’daki Yahudi varlığının ne kadar eskilere dayandığının kanıtlarından biridir Ankara Yahudileri. Cemaatin çoğunluğu zaman içinde İstanbul’a, Arjantin’e, Amerika’ya, İsrail’e göç etmiş. Onlardan kalansa, sonları geçen yüzyılda yaşanmış anılar.

1927 doğumlu yazar Beki Bahar, Ankara’da geçen bu anılara şahit olmuş ve 2003’te çıkan ‘Efsaneden Tarihe Ankara Yahudileri’ kitabıyla bunları paylaşmış. Sadece bir nesil öncesinde yaşananları canlı tanığından öğrenmek isteyecekler için güzel bir kaynak.

Ankara’nın geçmişinden kalan renklerden biridir Yahudi Mahallesi. Ulus’un caddelerinden Anafartalar ve Denizciler’in çevrelediği bölgede bulunan yapılar bugün oldukça harap vaziyette olsa da, buradaki yaşanmışlığı izlerinden hissetmek mümkün. Dar sokaklarda cumbalarıyla fırlayacak gibi duran evlerin asimetrik pencerelerinde, oluklu damlarında, kiremitten saçaklarında ve mahallenin çeşmesinde bir şeyler kendini hissettiriyor.

İlk göç kuşağından İsrail’e gidenler, her yıl düzenledikleri Ankara Günü’nde buluşup, bir parkta eğleniyorlarmış. Kutlamalar, Seymen kıyafetleri, bozacı, şerbetçilerin canlandırıldığı skeçlerle, eski günler anılıyormuş.

Yakın zamana kadar tebeşirinin, tahtasının görülebildiği, merkezi Paris’te bulunan “Alliance Israélite Universelle” isimli kuruluşun açtığı okul, Eskicioğlu Camii’nin karşısındaymış. Kız okulu olarak başlamış 1924’de karma eğitime geçilmiş. Okulun Ermeni, Müslüman öğrencileri de varmış.

Osmanlı’da Avrupa’daki getto tarzı, duvarlarla izole edilmiş Yahudi mahalleleri olmamıştır. Ankara’daki Yahudi Mahallesi’nde de camii sinagog yan yana, çeşmesi, hamamıyla tipik bir Osmanlı mahallesiymiş. Buranın yakınlarındaki kilisesi, şed bağlayanlarıyla kozmopolitan bir yapıya sahipmiş Ankara.

ankara sinagogu 280xAnkara Sinagogu içi

Resmi adı Sakalar olan mahalle, öncelerinde; İstiklâl, Yeğenbey, Hacendi Öksüz, Hoca Hindi olarak isimlendirilmiş. Mahallenin sinagogu halen ayakta. Ancak, yükseltilmiş duvarlarından görmek ne mümkün!

Anafartalar Caddesi’ndeki bir binanın terasına çıkıp yapıyı uzaklardan görebildim. Sinagogun hemen karşısında, mimarisi Ankara evlerine benzemeyen tarzda dip dibe duran iki evin sahipleri Bonomo Araf ve Haymaçi Albukrek imiş. Albukrekler’in arka bahçesinde “ruda” denilen güzel kokulu, nazardan koruduğuna inanılan küçük yapraklı sedef otları yetişirmiş. Bu iki evin arka cephesindeki harika balkonları ve halen kapanmamış alabildiğine açık manzarasını sinagogu, görmek için çıktığım terastan bakınca fark edebildim. Her iki ev de 1904’de sinagogu yenileyen İtalyan mimarın eseriymiş.

sinagogun tavan susleri 280xSinagogun tavan süsleri

Halen faaliyet gösteren Şengül Hamamı’nda yapılan sefalar, mahalle düğünleri, millî ve dinî bayram kutlamalarıyla cıvıl cıvıl bir yermiş burası. Sonraları yapılmış yüksek çirkin Ulus binaları mahallenin güneşini çalmış. Mahalleye karabasan gibi çökmüş Anafartalar Lisesi, mimari dehşet ödülünün en güçlü adayı(!). Bina mahallenin evlerinden bazılarının istimlâk edilmesiyle inşa edilmiş.

Mahallede bir gece Yasef Ruso’nun evinde kalan Atatürk, kuşkusuz burada konaklamış olanların en ünlüsü. Atatürk’ü Ankara’da görmeye gelen ablası Makbule Hanım da burada misafir edilmiş.

Bir dönem yaşamışlar arasında, Sabri Çağlayangil, Ali Çetinkaya, Tunalı Hilmi gibi isimler var. Gündüzleri bir ıtriyatçıda çalışan, akşamları Sıhhiye’deki Bomonti Gazinosu’nda sahne alan şarkıcı Dario Moreno’nun bu mahallede yaşadığı öğrenmek benim için en çarpıcısı oldu. Kısa bir süre burada yaşayan şarkıcı ünlenince İzmir’e taşınmış.

ecdadimin evleri 280x

Otuzlarda Yenişehir’de yapılmaya başlayan evler cazibe merkezi olarak mahalleden taşınmaları başlatır. Sağlık Bakanlığı civarı, İncesu ve Fidanlık yerleşilen yeni mekânlar olur. Sakarya Caddesi’nde açılan balıkçılarla beraber Karadeniz’den balıklar, balık kamyonlarının peşinde martılar gelir Ankara’ya. Martılar gelir mahalleli gider... Yaşanan toplumsal değişimlerle beraber taşınmalar göçlerle yetmişli yıllarda son kalanlar da terk eder mahalleyi. Sonraları Kavaklıdere’ye doğru uzanan taşınmaların bir sonucu olarak 1962’de Tunus Caddesi’nde bir binanın giriş katı Sinagog’a dönüştürülür.

İlk göç kuşağından İsrail’e gidenler, her yıl düzenledikleri Ankara Günü’nde buluşup, bir parkta eğleniyorlarmış. Kutlamalar, Seymen kıyafetleri, bozacı, şerbetçilerin canlandırıldığı skeçlerle, eski günler anılıyormuş.

onarilacak binalar 280x

Buranın sahte ve sırıtık bir restorasyona maruz kalmasını hiç istemem. Her ne kadar yapılar harap bitap durumda olsa da, burası halen gerçek. Gençlik Parkı, Ankara Palas gibi Ankara’nın simge yerlerinin yapımına katkıda bulunmuşlar vardı mahalle eşrafında. Burayı unutmayıp Sinagog’un tamirine maddi destek sağlayanların isimleri teşekkür plaketlerinde yer alıyor.

Sahteleştirmeden yapılacak bir koruma/yenileme projesi burayı izbe halinden kurtarabilir ve geleceğe Başkentin bir kültür mirası olarak sunulabilir. Her bir yerden mahalleyi örümcek ağı gibi saran en ciddi görüntü kirliliğine sebebiyet veren, elektrik/telefon kablolarını düzeltmek iyi bir başlangıç olacaktır.

Arkeolog ve Sanat Tarihçisi

Enver Arcak

 

Değerli araştırmacımızın yazısı ve belgeseliyle göstermek istediği, unutulmaya mahkûm edilen Anadolu Uygarlıklarından biri olan Ankara Yahudi mahallesinin bugünkü durumudur.

Bu kadar mükemmel izahıyla Sayın Enver Bey’in feryatlarını, can kulağıyla dinleyen olacak mı?

Nice Enver Arcak gibi, kaybolmuş değerlere değer verenlere...

 

baskentin sefaradlari 1Basında Ankara Sefaradları
baskentin sefaradlari 2Basında Ankara Sefaradları
 
Son değişiklik Cumartesi, 17 Haziran 2017 03:55
Yorum yapmak için oturum açın