Türkiye’nin 70 yıllık demokrasi deneyimi, bütünüyle bir gelgitler, kesintiler ve yeni başlangıçlardan oluşan bir görüntü sunuyor.
70 yıla, 30’dan fazla seçim ve 9 darbe ya da darbe girişimi sığdırabilmiş başka bir ülke yok.
1946’da “çok partili” yaşamın ilk seçimi yapılmıştı. Ama gerçek anlamda, gizli oya ve açık sayıma sahip ilk seçimin 1950 yılında gerçekleştiği bilinir.
İlk darbe, bu ilk seçimden 10 yıl sonra, 27 Mayıs 1960’da gerçekleşti.
2 yıl geçmedi ki, 2 darbe girişimi daha yaşandı. İkisi de başarısız olan.
1960’dan 10 yıl sonra, üç gün arayla, biri akim kalan, diğeri ise tamamlanan iki darbeye tanık olduk. 12 Mart dönemi diye bilinen yönetim tarzı, 1974 seçimlerine kadar sürdü.
Sanki otomatiğe bağlanmıştı artık darbeler. 10. yıl dolmadan, “emir komuta zinciri” içinde yapılan en büyük darbenin tanığı olduk, 12 Eylül 1980’de.
Bu dafa darbenin etkisi büyük oldu. Bütün partiler ve parlamento kapatıldı. Yeni bir anayasa, yeni bir devlet düzeni kurgulandı.
Darbeden 4 yıl sonra yapılan seçimler, sahneye yeni partileri çıkardı.
Darbe anayasası, öylesine ağır bir vesayet düzeni kurmuştu ki, ordu, tüm kademeleriyle ve elbette Milli Güvenlik Kurulu aracılığıyla sivil yönetimin tepesinde salınıp durdu. Ama bu bile yetmedi.
Yeni milleniuma, 2000’e üç kala, 28 Şubat 1997’de bir muhtıra daha geldi. Ve ardından hükümet istifa etti, yenisi kuruldu.
Bütün dünyada, darbeler döneminin sonu geldi konuşmaları yapılırken, Türkiye, demokrasi oyununda gelgitleri kesintisiz sürdürüyordu.
2000’ler... Artık bütün dünya iletişim devriminin etkisi altında...
Türkiye iletişim devrimine katkısını Genelkurmay web sitesinden, hükümete verilen e-muhtıra ile yaptı. 27 Nisan 2007’de.
Sonrası, kendisini “koruma” adına giderek otoriterleşen, zaman zaman sivil darbe değerlendirmelerine varacak iktidar uygulamaları görüntüsü.
Giderek ağırlaşan tablo, 15 Temmuz 2016’da, yani geçen ayın ortasında, yeni bir darbe girişimi ile tamamen alt üst oldu.
Başarılı olması durumunda bir iç savaşa dönüşebilecek darbe girişimi, iktidar ve muhalefet tüm partilerin ve halkın direnişiyle püskürtüldü.
1 yıl önce, 7 Haziran seçimleri sonrasında kaçırılan fırsat, şimdi devletin ve toplumun demokratik temellerde yeniden örgütlenmesi için yeniden, iktidar ve muhalefet partileriyle, STK’larla örgütlü tüm toplum kesimlerinin önüne gelmiş durumda. Ülke genelinde ve yerelde bu fırsat en iyi şekilde değerlendirilmeli. Demokrasi için umut etmek, beklemek yerine harekete geçmek zamanı.