İnsanları sevgi ile selamlayalım, hayata dönmek isteyenlere yüreğimizi verelim.
Zor gündü. Cenazeye giderken bir diğer arkadaşımın boğulmaktan son anda kurtarılıp dört saat süren bir aramadan sonra yoğun bakım ünitesi olan bir hastaneye yatırıldığını öğrendim. Nutkum tutuldu.
Sevindirici tek bir yanı vardı bu talihsiz haberin o da Prens Adaları’ndan birinde vukuu bulan bu olayda hasta kurtarma ve taşıma ile ilgili şikâyet olmamasıydı.
Sevdiğim bir dostu toprağa verdim ve aynı anda bir diğeri içimi yaktı, ruhumu dondurdu. Şimdi o güzel yürek sevdiklerine veda etmemeyi başarıp hayata dönüş mücadelesi veriyor. Onu düşüncelerimin en derin köşesine sıkıştırdım. İsyan etmemeye çalışıyorum, kurtulmakla şanslı olduğunu düşünüyorum. Dualarım onunla.
Hayata dönüş, hayata döndürmek, bir insana hayata dönmesi için el vermek, elini, yüreğini, kalbini ona uzatmak, sevgisini, desteğini esirgememek. Bunlar insan olduğumuzu kanıtlayan göstergelerdir.
Bu güzel duyguları yaşayabilmek için hastalıkları, felaketleri mi bekleyelim? Bir insana güven vermek, yalana dolana boğmadan sözünün eri dilinin hâkimi olmakla ona sevgi buketi içinde sunduğumuz mutluluk, aslında sığınacak güvenli limandır, paylaşımdır. İnsan ruhunu doyuran bu zenginlikten herkes payını alır.
Tanrının bize bağışladığı her an bizim için ve yaşadığımız çevre için önemlidir, lütuftur. Günümüzü hep neşe ve huzur içinde geçiremiyoruz. Duygulu bir insanın gözleri daha iyi görür, olayları beyninde değerlendirir, hisleri tüm benliğini sarar. Yaşam ona zor gelir belki ama o hayat için önemli, o hayat için değerlidir. Yontulmamış beyinler, işlenmemiş yürekler kendi çevrelerinde kalsınlar. Tanrı herkese bir yol çizer, herkes kendi yolunu bilse, özlemle olsa bile ilerleyemeyeceği yola dalmazsa, yapamayacağı işlere karışmazsa, fikir çarpışması yaşanmaz.
Hayata dönüşü sağlayan insanlar olduğu gibi insan hayatını engelleyen kötü veya yanlış hareket eden belki de her şeyden önce kendilerine olan saygılarını yitiren aciz insanlar da vardır.
Bu hayat bizim. Öyle ise doya doya yaşayayım. Ben bunu çok geç öğrendim. Uygulamada başarılı olamadım. Benden çalınan yılları helal ettiğim canlarım, etmediğim hırsızlarım var. Onları hep birlikte mutsuzluk ve umutsuzluk zindanlarına hapsedelim.
Bir anımı yazmak istiyorum. Bence Avrupa’nın Başkenti ile göğüs gere gere boy ölçüşebilecek tarihe ve onun canlı tutulan güzelliklerine sahip Prag şehrini gezerken, tur operatörü: “Lütfen ben anlatırken, fotoğraf çekmeyin, hayatı ıskalamayın. Fotoğraf çekimi için zaman tanıyacağım” demişti.
Biz de hayatı ıskalamayalım. Hayatımıza karışanlara sırt çevirelim. Yazılan bozulmaz derler, zaten hayat ne gösterirse onu yapmıyor muyuz, öyle ise bizim için parlayan yıldızı bulalım. İnsanları sevgi ile selamlayalım, hayata dönmek isteyenlere yüreğimizi verelim.
Küsmeyelim. Hayata küsmeyelim. Yağmur yağsa da, bulutlar gökyüzünü sarsa da sabrettikçe güneş bizim için de doğacak, bizim dünyamızı da ısıtacak, kalan ömrümüzü aydınlatacak bir ışık parlayacak loş akşamların yalnızlığına, bilinmeyen yarınlarımıza, yeter ki vakit harcamayalım hayatı ıskalamaya.