Cevat Çapan, şiir çevirileriyle tanınır. Ne ki, çevirideki ustalığı, şair oluşundan kaynaklanmaktadır. Bu özelliği nedeniyle onu ‘şair olmayan şair’ diye adlandırmak yanlış sayılmaz.
Memet Fuat, Çapan’ın kendi şiirlerine pek önem vermediğini, şair olarak öne çıkmaktan hep kaçındığını, oysa yaptığı şiir çevirileriyle şairlik katına çoktan yükselmiş olduğunu vurgulamıştır: “Bu çekingenliği besleyen güzel duyguların derin bir şiir sevgisinden, yetinmezlikten doğduğunu anlıyorum. Şiiri böyle kendi dışında sevebilen ne kadar az şair var.” Çapan’ın şiir karşısındaki bu tevazuu, şiirlerini topladığı kitabına İspanyol dilinin, temalarının derinliğiyle ünlü mistik şairi San Juan de la Cruz’un (1542- 1591) bir dizesini ad olarak seçmesiyle doruğa çıkmıştır:
Dön güvercin, dön!
Çapan’ın kitabına adını verdiği Cruz’un kısa şiiri Dön Güvercin Dön, içeriği, özellikle de özgün biçimiyle ışıldıyor. Hepi topu beş dizeden oluşan şiirin daha ilk dizesinde iç çe geçmiş zengin metaforik anlatı öne çıkar. dön güvercin, dön. / dön ki yaralı geyik / görünsün gene tepelerde. / yeni bir serinliği solusun / kanatlarının izinde.
Çapan, Cruz’dan seçip çevirdiği bu kısa şiiriyle sanki 1980’li yılların baskıcı arka planına göndermede bulunmaktadır. Şiirdeki ‘güvercin’, ‘geyik’ ve ‘dönüş’ metaforları bu göndermenin güçlü göstergeleridir.
Güvercin-yaralı geyik ikilisinin masumiyet içerikli döngüsel hareketleri geleceği kuruyor, “kanatlarının izinde yeni bir serinliği soluyor” Barışın evrensel simgesi olan güvercin aşağılarda, çok aşa-ğılarda sekerek kaçmaya çalışan yaralı geyiğin çevresinde dönüyor, dönüyor…Sema’yı andırırcası-na…Geyikle hemhal olurcasına… Cevat Çapan’ın bu kısa çeviri şiiri Divan şairi Necati’nin ( ? -1509) Döne Döne redifli gazelini çağ-rıştırıyor. Necati, hem döneminin hem de Türk edebiyatının önemli şairleri arasındadır. Şiirlerinde Divan Edebiyatı’nın inceliklerini ve Türkçe’nin güzelliklerini büyük bir ustalıkla sergilemiştir. Dil ve teknikte usta bir şairdir. Aşkla ilgili gazelleri önemlidir. Divan şiirinde Türkçe mazmunlar ve atasözleri kullanmasıyla dikkat çeker. Günümüze ulaşan bir divanı var. Kendinsen sonra gelen şairleri önemli ölçüde etkilemiştir. Divan şiirinin Necatî ile birlikte yükselme sürecine girdiği söylenir. Necati, ünlü gazelinde sık sık deyimlere, atasözlerine ve ikilemelere yer vermiştir. Şair bir ikileme olan Döne Döne’yi redif olarak kullanmış ve gazelin her beytinde, hayal ve manzumlar kurgulayarak bunu yinelemiştir. Döne Döne ikilemesinin en etkilisi hiç kuşkusuz idam edilenlere dair beyittir. Beyit’in önce orijinali: Ayağı yer mi basar zülfüne ber-dar olanın / Zevk ü şevkile virur can ü seri döne döne
Sonra da günümüz Türkçesiyle: Saçlarına asılanın ayağı yere mi basar / Şevkle, zevkle canını da verir başını da / döne döne Necati, bu beytinde bir şiirde olması gereken ana unsurların hemen hepsini kullanmıştır. Bu özelliğiyle dönemini aşmış olduğu söylenebilir. Ona göre şiir ‘her şey’dir; müziktir, ritimdir, danstır, harekettir, baledir, heykeldir, resimdir, fotoğraftır, sinemadır. Eski Çinliler, şiirin evreni oluş-turan on bin şeyi birleştirdiğini savunurlar. Necati, sanki çağlar ötesinden taşıdığı bir şiir geleneğine tanıklık etmiştir.
Beyit’in orijinali yüksek sesle okunduğunda çok yönlü güçlü bir şiirle yüz yüze gelinir. Dinleyeni / okuyanı en çok etkileyen görüntü ise saçlarından asılanın döne döne can verişidir!
Necati’nin bu ilginç gazeli, biçime dair özelliklerinin çeşitliliği ve zenginliği kadar beş yüzyıl öncesinin hayat anlayışına dair içeriğinin tanıklığıyla da ışıldıyor. Özellikle ölüm karşısındaki ‘ölümsüz duruş’ gazelin ana fikrini oluşturmaktadır.
Cevat Çapan, bir kez daha kendine yöneliyor, katıksız bir ironiyle bize ruhunun kapısını ardına kadar açıyor. İki dörtlükten oluşan ‘Duygusal Eğitim’ adlı şiirinin son iki dizesi şöyle:
İçinin biriken karanlığında el yordamıyla / Dizelerinde geyikler gezinen ozanlara özenir.