Salı, 01 Temmuz 2014 00:00

Etik olmayan etik!

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Paramhansa Yogananda, mekan ve zaman ötesi, ‘aşkın’ bir etiğin gizini aralıyor, kapılarını açıyor bize. O, insanlar arasındaki ilişkilerin ağır basan özelliklerini yansıtan ahlaki değerlerin ‘tarihsel’ olduğunu, bu nedenle de gelip geçici bir özellik taşıdığını savunuyor. Gerçekten de ‘etik’le ‘uygarlık tarihi’ ilişkisinde bilgenin görüşlerini doğrulayan temel koşutluklar vardır. Uygarlık tarihi boyunca süregelen siyasal ve ekonomik değişimler, etik değerlerle birlikte etik kuramların da değişmesine ve dönüşmesine neden olmuştur. Etik, üretimin maddi koşullarına göre bir toplum biçiminden öbürüne değişik biçimler almış; her üretim tarzı kendi etiğini geliştirmiştir.

Etiğin ‘tarihsel’ kimliği bütün felsefe akımlarınca temel çıkış noktası olarak alınmış; idealist felsefeler ‘pagan dünya’nın etiği yerine dinsel etiği koyarlarken, maddeci felsefeler ise etiğin başlıca sorunu olan ‘birey ile toplumun uyumu’nun ancak sınıfsız bir toplum biçimine geçişle mümkün olabileceğini savunmuşlardır.

Yogananda, öncelikle dinsel içerikli ‘günah’ sözcüğünü ele alıyor, bu sözcüğe yeni bir içerik kazandırıyor: Cehalet! Bu yeni içeriğiyle ‘günah’, ‘insanoğlunun kendi ruhsal gerçeklerine yabancılaşması’ anlamını yükleniyor. Ruhsal gerçeklere yabancılaşmayı bir ‘aldanma rüyası’ olarak niteleyen bilge, bu yanlış anlamaya dayanan her hareketin ‘hata’ olduğunu belirtiyor. Görüldüğü gibi Yogananda’nın ‘günah’ı, müeyyidesi ‘Tanrı gazabı’ olan korkuya dayalı dinsel içeriğinden arınmıştır. O, ‘günah’ sözcüğüyle hiçbir yargıda bulunmamakta, salt ‘köken’e dair betimsel bir açıklamayla yetinmektedir. Paramhansa Yogananda, ‘günah’a yeni bir içerik kazandırdıktan sonra, insanın en temel ‘günah’larını irdelemeye soyunuyor. En ağır ‘günah’tan başlayarak soruyor: “Neden cinayet bir günahtır?”

etik olmayan etik 280xFotoğraf: Ömer Fırat - BüyükadaBilgenin bu soruya yanıtı, bize yeni ufuklar açıyor, dünyayı ve insanı algılayışımıza yeni bir boyut kazandırıyor: “Çünkü sizde olan yaşam, bütün varlıklarda olan yaşamla aynıdır. Herhangi birinin yaşama hakkını reddetmek sizin de ifadesi olduğunuz evrensel yaşamın gerçekliğini reddetmektir. Öyleyse ruhsal açı-dan konuşmak gerekirse cinayet intihardır!

Paramhansa Yogananda’nın derinliği, ‘cinayet günahı’nı bedensel değil ruhsal içeriğiyle algılaması ve onu intiharla özdeş görmesidir. Ona göre cinayet işleyerek insan, aslında kendi canına kıyar. Bu ‘tek’çi yaklaşım, evreni bir bütün olarak gören Doğu felsefelerinin ortak paydasıdır. Yaşamın bireysel bedenlerde ayrı ayrı gerçeklik kazanması, ruhun da parçalı bir yapıda olduğu anlamına gelmez. Yaşamı gerçek ve görünür kılan zaman ‘kesintisiz’ ve ‘yekpare’dir. Olup bitenler, ’evrensel yaşam’ın bir parçası, aynı ‘öz’ün farklı tezahürleridir. Bu ‘bütünlük’ nedeniyledir ki cinayet, intiharla eşanlamlıdır. Tabancayı tetikleyen insan aslında kurşunu ‘kendi özü’nün de içinde yer aldığı ‘evrensel yaşam’a sıkmış olur.

Yogananda, yaşamın bütünselliğini ve yekpareliğini ‘çalmak günahı’na dair irdelemesinde olanca derinliğiyle sergiler: “Neden çalmak günahtır? Diğer insanların öz’ü senin de daha büyük öz’ün olduğu için diğer insanları yoksun ettiğin şey, kendini yoksun ettiğin şeydir. Hırsız da aynı şekilde sonunda kendi kendini yoksullaştırır. Kendi evrensel özünü fark etmekten çok, bencil arzuları öne çıkartarak varlığını, yaşamın tek gerçek kaynağından, bütün zenginliğinden ayırır. Bencillikle kazanım için diğerlerinden almakla, zannettiği gibi genişlemek yerine kendi öz kimliğini daraltır. Oysa kendinden verecek olsa öz kimliğini genişletecektir.”

Çalmaya dair bu irdelemesiyle yaşamı özünden kavrayışın parlak bir örneğini sunan bilgenin mantığı yalın ve basittir: Her günah, aslında kişinin kendi kendine yönelik eyleminde anlam bulur! Her günah, kişiyi kendi kendisiyle yüz yüze getirir! Çalan insan aslında kendinden çalar, kendini yoksullaştırır. Çalmakla insan genişlemek yerine tam tersine ‘kimlik daralması’na uğrar.

Paramhansa Yogananda, insanın eylemini ahlaki açıdan ele almıyor, onları günahlarından ötürü yargılamıyor. Salt betimlemekle yetiniyor ve bu insanın günahlarını ‘öz’den uzaklayış olarak değerlendiriyor. O gelip geçici, değişken ‘reel etik’le ilgilenmiyor; insanı uzaklaşmış olduğu ‘evrensel öz’le yeniden buluşturmayı amaçlıyor.

 

Bilgeliğe Yolculuk, Paramhansa Yogananda, Ruh ve Madde Yay, Eylül 2000, İstanbul
Paramhansa, 20.yy’ın ilk yarısında yaşamış Hintli bir bilgedir.
Son değişiklik Çarşamba, 25 Mart 2015 21:08
Yorum yapmak için oturum açın