Kınalıada hakkında bir broşürde şunu okudum. Adamız, üzeri makilerle kaplı olduğu dönemde adını uzaktan kızıla çalan görünümünden almış. Oysa adamızın tepesini gecekondular süsledikten sonra bile makiler yine varlıklarını koruyorlar.Makiler yeşil yapraklı bodur ağaçlardır. Uzaktan veya yakından kızıla çaldıklarını hiç görmedim, hiç duymadım.
Bu benzetiş bana insanların hiç tanımadıkları başkaları hakkında yorum yaptıklarını, içten bilmedikleri, bilemedikleri, bilmeleri de gerekmeyen konularda kendilerince karar bile verdiklerini anımsattı. Sanki her şeyi bilmek zorundalar veya bilseler bile bu gereksiz bilgiler kendilerine, uğraştıkları insana veya konuya yarar sağlayacak. Sonuçta, Adamız da bu huyumuzdan nasibini almıştır. Kınalıada, adını kına rengindeki toprağından alır. Yağmurlu havalarda kına renkli çamurun balçık gibi ayakkabısına yapıştığını bilen bilir Adasının toprağının rengini. Son dönemde bunu bilmeyeni de kınamıyorum. İnsan nereden bilecek ki? Adaya çıktığında ayakları asfalttan başka bir şeye basmıyor. Asfalt üstüne asfalt, zift üstüne zift dökülmedi mi? Asfalt yükseldikçe İSKİ çukurları oluşmadı mı? İnsanlar düşmedi, ayaklar kırılmadı mı? Toprak mı kaldı? Bari asfalt yollar ada dokusuna yakışsaydı. Bari biraz toprak bırakılıp ada çiçeklendirilseydi. Şu karşımdaki patika yola dört tane yeni binanın molozları toprağa gömülmeseydi de adanın en serin patika yolu adanın en dik yokuşuna dönüşmeseydi. Bir de betonlaşmayı önlemekte zorluk çekiyorduk. Neticede, betona duyulan aşk bir yerde tıkandı da yanlış yoldan modernleşmede zararın neresinden dönüldü ise kârımız oldu.
Halka açık plajlarıyla… yazmışlar. Halka açık plaj konusunda eksik saydığım bir uygulama var. Kınalıada’nın plaj hizmeti veren kulüpleri var. Adalar Belediyesi’nin izlemesini ve kontrollerini aksatmamasını gerektiren bir de kondu plajları ve sahillerin istilası var. Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra Belediye’mizin, sanırım planprojesinde var olan fakat bu yıl da henüz işletmeye geçiremediği bir Halk Plajı’mız yok. Günübirlik deniz keyfi yapmak için Adaya gelenlerin bir Halk Plajı’na, WC, giyecek, şemsiye, şezlong ve duş bulabilecekleri bir plaja ihtiyaçları var. Türlü rezalet ve tehlikeyi göze alarak Adanın tepelerinde sabahlayıp, sabah kendilerini, ihtiyaçlarını karşılayacak bir plaj ortamında, çoğu kez deniz kültürüne de yabancı olan insanlarımız, umarım görüntü kirliliği yaratmayacaklar ve adamızı kirletip evlerine dönmeyeceklerdir.
Adamızda faytonlar yük taşımak amacıyla kullanılır ve yolcu taşımazlarmış. Hangi faytonlar? Kınalıada’ya 1969 yaz aylarında bir tek fayton getirildi ve varlığını sürdüremedi. Gerçi yararlı olmuştu fakat fayton sayısının artması sorun yaratacaktı. Fayton, bir tek kişinin yere düşüp yaralanmasına neden olunca, Büyükada’ya geri gönderildi. Günümüzde fayton yok elbette fakat adalıların insafsızca, saygısızca, gereksizce kullandıkları ve sayılarını arttırdıkları akülü araçlar kaygısızca saltanatlarını sürdürdükçe, ihtiyaç olmaktan çıktılar.
Adamızın küçük ve modern camisinden bahsedilmiş. Doğrudur, Kınalıada Camii Türkiye’nin en modern camisi olarak tanınır. Adamızda ayrıca iki de Kilise vardır. Müslüman ve Hristiyan adalılar, dini bayramlarını, düğün, vaftiz ve yortularını kardeşçe kutladıkları gibi cenazelerini de birlikte, yürekleri burkularak uğurlarlar.