Çocukluğumuzun efsane ismi Mustafa Karaduman Büyükada’nın görsel hafızasıydı. Çektiği vesikalık ve diğer önemli fotoğraflarıyla uzun yıllar adalılara hizmet etti. Kimler onun taburesine oturup objektifine poz vermedi ki, vesikalık fotoğraf çektirip, hayırlı bir işinde kullanmadı. Adada yaşayanlar önemli günlerinde okula, iş yerine, evine, düğün dernekleri, doğum günlerine nişan, düğünlerine fotoğraf çekmesi için hep onu çağırdılar.
Büyükada'nın o zamanlar üç seyyar fotoğrafçısı vardı. Rastlantı bu ya, üçünün de adı Mustafa'ydı. O hep Karaduman olarak anıldı. Rum vatandaşlarımız bile ona Karaduman anlamına gelen "mávros kapnós" dedi.
Mustafa Amca, Kastamonu'da ki köyünden çok genç yaşlarda çıktı ve Büyükada'ya geldi. Adada; orman işçiliği, Horoz Reis'in tayfası olarak Kumsal'da balıkçılık, büfecilik gibi birçok değişik işlerde çalıştı.
Bir kış sabahında saat 05.00 gibi titreye titreye Horoz Reis'in teknesine Kumsal'a balığa işe giderken San Pasifiko Kilise'sinin önünde "Allahım daha güzel bir işe sahip olayım" diye dua etti. Duası çok kısa zaman sonra kabul oldu bir Ermeni vatandaşımız olan Ebeyan'dan fotoğrafçılık eğitimi alarak mesleğe ilk adımını attı. Hayatının değiştirecek işi ise İskele Meydanı'nda Keldani vatandaşı Şükrü Soydan beyin iskele fotoğrafçı dükkânında çalışmaya başlamasıyla yakaladı. Şükrü bey, genç Mustafa Karaduman'a mesleğin püf noktalarını öğretmeyi pek istemiyordu. Meslek sırlarını kendine saklıyordu. Mustafa Karaduman, Şükrü beyin dükkânda yokluğunu bilerek karanlık odada banyo testleri yaptı ve fotoğrafçılığını geliştirdi.
Daha sonraları seyyar olarak serbest çalışmaya Büyükada'da restoranlarında, İskele Meydanı'nda fotoğraflar çekmeye başladı. Çektiği filmleri Temenna Sokağında iki odalı evin bir odasını karanlık oda haline getirerek orda siyah örtülerle arasında banyosunu yaptı ve bastığı fotoğrafları tekrar lokantada oturan müşterilerine yetiştirdi.
Adada yaşan Rum vatandaşlarımız fotoğrafçılık mesleğinde ona kapıyı araladı Kiliseler de, Rum okulunda vaftiz ve düğün, doğum günlerinde fotoğraflarını çekti. Rum vatandaşlarından büyük destek gördü meslek yaşamında. Halen Atina'da yaşayan Büyükadalı Rumların evlerinde, dolaplarında, ellerinde Mustafa Karaduman'ın çektiği fotoğraflar durur.
6-7 Eylül Büyükada
1955 yılının 6-7 Eylül'ünde Mustafa Karaduman, Keldani vatandaşı Şükrü Soydan'ın dükkânında çalışıyordu. Bir grubun iskelede dükkânın önüne geldiğini gördü. Saldırgan grup dükkânın önünde toplanıp yağmaya hazırlanıyordu. Mustafa Karaduman, Türk bayrağını kaptığı gibi dükkânın önüne çıktı. Türk bayrağını karnına dayadı ve İstiklal Marşı'nı söylemeye başladı. Grubun öndekileri şaşırdı ve onlarda hazır ola geçti ve İstiklal marşını dinlediler. Marş bittiğinde Mustafa Karaduman "Burası benim ekmek teknem burayı yağmalamanıza müsaade etmem" diye bağırdı. Bu kararlı karşı çıkıştan sonra grup adadaki başka dükkânlara yöneldi.
Ankara Palas’ın altındaki dükkânlar.
Mustafa Karaduman Anadolu Kulübü'nde, Taksim Meydanı’nda diğer fotoğrafçılarla birlikte ekmek parası için fotoğraf çekti.
Sonra Büyükada İskele Meydanı'nda Ankara Palas şimdiki adı (Princes Otel'in) altında ilk dükkânını açtı.
Ankara Palas’ın sırasında o dönemdeki dükkânlar şöyle yer alıyordu; Razis kardeşlerin gazete bayii ve oyuncakçısı, Ankara Palas’ın giriş kapısı, Mehmet Derman’ın Halk Eczanesi, Yani ve Anna Damiris’in (Tango) gazete ve oyuncakçısı, Mustafa Karaduman, Ermeni saat tamircisi yaşlı Kalus usta ile dükkânı paylaştı. Kalus usta önde saatçilik, Mustafa Karaduman arka tarafta fotoğrafçılık yaptı. (Daha sonraki yıllarda ön tarafta bulunan yeni dükkânına geçti.) Hemen yanında Ali Beyin kahvesi, Hristo Arvanitis’in kundura dükkânı (Hristo Arvanitis, Yunan tebaalı olduğu için bir gecede 1964’te Büyükada’dan ilk sınır dışı edilen Rum olur. Arkasından oğlu Stathis Arvanitis annesiyle birlikte bir gemiye atlayarak bir daha dönememek üzere kovulurlar memleketlerinden.
Stathis Arvanitis, 6-7 Eylül 1955’te başlarına gelenleri şöyle anlatır:
"Babamın dükkanının yandaki Türk kahveci komşusu Ali, geç saatlere kadar Türk bayrağı açarak bizim kunduraca dükkanımızı korudu. Fakat maalesef gece yarısından sonra bütün bu kişiler yağmadan ayrılırken dükkanın öteki tarafında bulunan eczacı Şinasi Rıza Bey onlara 'arkadaşlar bu dükkanı unutunuz kırmadınız' diye seslenip emir verdi.”
Statis Arvanitis’in Facebook sayfasında İstanbul’dan zorla gönderildikleri Akdeniz gemisinin fotoğrafı bulunur.)
Şinasi Rıza’nın Merkez Eczanesi, Yorgo Calas, gazete ve tekel bayii. Son olarak Saffet Bey ile eşi Marika hanımın evi.
Arşivi yok oldu.
Oğulları Rıdvan, Taylan ve Erkan Karaduman ile birlikte artık adanın önemli fotoğrafçısıydı.
Fakat birçok kez Erkan'la beraber rötuş yaptığımız, birlikte vakit geçirip oyun haline getirdiğimiz fotoğrafhanenin üst katı 1978 yılında bir gece yarısı çökünce Büyükada'nın önemli insanlarının yer aldığı değerli negatif arşivi yok oldu.
Mustafa Karaduman girişimciliği sayesinde fotoğrafçılığın yanı sıra Büyükada Karakolu'nun karşısı Palamut (Fenerbahçeli Lefter) sokağında adalılara başka bir hizmete girişti. Sokağı belediyeden kiralayan Mustafa amca, adanın uzak bölgelerinden gelip karşıya geçmek için vapura yetişmek isteyenlerin bisikletlerini hemen teslim alıp sokağın kaldırımında park ettiriyor ve akşama kadar koruyordu. Adaya akşam dönemeyenlerin bisikletini ise fotoğrafçı dükkânında muhafaza edip o zamana göre bu işten iyi de para kazanıyordu. Oğlu Erkan Karaduman'da ve biz diğer arkadaşlarımız Muzaffer, Sedat, Veysel, Ahmet ve diğer arkadaşlarımızla bisiklet parkını oyun alanı haline getiriyorduk. Monopol, futbol oynuyor, işe yardım ediyor günümüzün büyük bölümünü bisiklet parkında geçiriyorduk.
Mustafa amca daha önce söylediğim gibi birçok iş yaptı. Büfecilik, fotoğrafçılık son olarak oğullarının isimlerinin baş harflerinden meydan gelen TRE müzik evi.
Bu müzik evin ve fotoğrafçı dükkânı Erkan'ın çaldığı güzel müzikler sayesinde adalı gençlerin toplandığı bir buluşma yeriydi. Birçok adalı genç bu dükkân önünde müzik dinlerken, takılırken tanıştı, arkadaş oldu, birbirleriyle çıktı bazıları da bu arkadaşlıklarını evlilikle sonuçlandırdı.
Mustafa amcayla son yıllarda Erkan'la birlikte gerçekleştireceğimiz bir projemiz vardı. anılarını kayıt altına alacaktık maalesef hayata geçiremedik. Mustafa amcanın çocukluğumdaki yıllarına zaten şahittim son zamanlarının birçok hatırasına da oğlu Erkan sayesinde sahibim. Büyükada'da ki geçmişine, hatıralarına, yaşanmışlıklarına, pişmanlıklarına neler yapıp yapamadığını biliyorum. Acısı tatlısı ile 92 yılın anıları bunlar. Bu süre içinde kimlerin fotoğrafını çekmedi ki, hangi anılara şahit olmadı ki Mustafa amca.
Yunan işadamı Onasis'in yatının Büyükada'ya gelişinde, Menderes ile buluşmasını birçok ünlü kişi ve sporcuların Büyükada ziyaretlerinde izleyip fotoğraflarını çekti. Adanın birçok acılı, tatlı olaylarına şahit oldu ve onu belgeledi.
Mustafa amca sert, ekmek parasını çıkarmak için uğraşan bir mücadele adamıydı. Biz o dükkânına gelir gelmez çocukken Erkan'ın yanından hemen toz olurduk. Çünkü korkardık ondan genelde hep söylene söylene gelir bireyler söyler yine hızlıca giderdi. Yürümeyi çok severdi adayı kim bilir kaç kez dolaşmıştır. Öğle yemeğine evine giderken Erkan'a "Yoğurt al yemeğe " diye sipariş verirdi. Dükkânı her şeyiydi. Zaman zaman Saat Kulesi'nin hemen yanında Bahariye lokantasına gelir dükkânını görebileceği bir masaya oturur antrikotunu söyler, eti pişinceye kadar bir bira içer oradan da dükkânını keserdi. Bir olumsuz durum veya bir müşteri geldi mi hemen dükkâna koşarak duruma müdahale ederdi. İşi bitince de tekrar antrikotunun ve birasının bulunduğu masaya konuşa konuşa gelirdi.
Helallik
Son zamanlarında yaptığı hatalarıyla yüzleşti. Bilerek ya da bilmeyerek kırdığı, küstürdüğü, kavga ettiği kişilerle helallik istedi. Hayatta olmayanların mezarlıklarına giderek dua etti ve kendisini affetmelerini diledi.
Büyükada'nın görsel tarihine sahip Mustafa Karaduman'ı artık oğulları anıları ile yaşatacak.
Mustafa amcaya rahmet, eşi Nejla teyzeye, Rıdvan, Taylan ve değerli kardeşim Erkan olmak üzere tüm Karaduman ailesine ve sevenlerine sabır diliyorum.