Büyükada Nizam caddesinin sonuna doğru deniz tarafında 6 dönümlük bir bahçe içinde, asırlık çam ve servi ağaçları arasında yer alan etkileyici bir yapıdan söz ediyoruz. Denize doğru uzanan bahçesi içinde kalan sera, merdiven, teraslar ve süs havuzunun koruma kurulu uzmanlarınca “korunması gereken kültür varlığı” olarak nitelenen bir yapı.
Aldığımız duyumlara göre sahibi bu yapıyı yıkmak istiyor. Gerekçesi net değil, neden yıktığı konusunda bir bilgi yok.
Mal sahibi bu yıkımı gerçekleştirmek için deprem tahkik raporunu bir üniversiteden alıp kurula sundu veya sunacak. Malum bugünkü deprem yönetmeliğine göre İstanbul’daki yapıların neredeyse tamamını dayanıksız bularak yıkabilirsiniz. Sadece kültür varlığı olarak tescillenen yapılar dışında. Güçlendirme yapmak tabii ki mümkün hele bu yapı için haydi haydi mümkün. Ortada böyle bir kuşku veya mağduriyet varsa güçlendirme bu sorunu çözer. Yapının bütün kabahati tescilsiz olması.
Bu şekilde geçtiğimiz son beş yılda çok değerli mimarların yapılarının yıkımına koruma kurulu izin verdi. Bunların arasında en önemlileri Büyükada’da MOTOLA EVİ ve Burgazada’da VENTURA EVİ’ydi. Bunların birinin yerinde çirkin bir rant yapısı var, öbürünün arsasını ise ot bürümüş durumda.
Bu yapının yıkımına kurul tarafından izin verilirse Adalar’da bu kategoride yer alan birçok yapının tahribatına zemin hazırlanacaktır.
20. yüzyılda yapılan bu yapılar bir bütün olarak Adalar konut mimarisinin ve kent mekan oluşumunun önemli parçalarıdır. Ayrıca kırma çatılı, murç sıvalı, genellikle 1 veya 2 katlı bu yığma tuğla yapı türü Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk 40 yılının varlıklı ve orta halli kentlisinin konut tipini oluşturur. Bu İstanbul’da olduğu kadar bütün Türkiye’de de böyledir. Bu yapılar ahşap kepenkleri ile geçmişin ahşap konutlarına adeta atıf yaparlar, yangına dayanıklı asri konforun sağlandığı güvenli bir yapı teknolojisini de ifade ederler. Bu yapıların en çok bir arada olduğu yer bugün sadece Adalar’dır. 19.yüzyıl ahşap yapıları ve modern mimari örnekleri öylesine güzel bir şekilde yan yana gelmişlerdir ki Adalar’ın korunması gereken, değeri çok yüksek fiziksel kent estetiğinin ana destekleyicilerinden olmuşlardır. Bu Cumhuriyet dönemi kargir yapılarının kategorik olarak koruma altına alınması gerekir.
Rant veya keyfiyet uğruna yapılan ve yapılacak bu tür yıkımlar büyük bir kültür tahribatının önünü açacaktır.