Hüseyin Rahmi Gürpınar, Heybeliada’da şimdi kendi adını taşıyan sokağın ortalarında, Hafız Kaptanlar’ın arsasına bitişik Hacı Sami Bey’in evinde kiracı olarak on yıl oturmuştur. Sonra kira artırımı nedeniyle ev sahibiyle araları açılmış, mahkemelik olmuşlardır. Bu olay Hüseyin Rahmi’de bir ev yaptırmak hevesi doğurmuştur. Hıdiv Abbas Paşa’ya ait olan arsanın kendisine hediye edilmek istenmesini kabul etmemiş, yeri satın alarak köşkü yaptırmıştır. 1911 yılında yayınlanan “Şıpsevdi” romanında 700 altın lira alan Gürpınar, yapıtlarından en çok para kazanan yazar kimliğiyle, sessizliğini, doğal güzelliğini sevdiği Heybeliada’daki köşkünde çalışmalarını sürdürür. 1912 yılından ölümüne değin de “Adalı” olarak tanınır.
Hüseyin Rahmi, yıllar boyunca hep aynı büyüklükte müsvedde kağıtları kullanmıştır. Parlak kağıt üzerine siyah mürekkeple yazmış, gazetelerde yayımlanan ya da kitap olarak çıkan bütün romanlarının müsveddelerini, yazı dizildikten sonra geri almış ve düzenli bir biçimde saklamıştır. Heybeli tepesindeki “mahzen-i evrak”a koymuştur. Burası başlı başına Hüseyin Rahmi Müzesi denilecek bir yerdir.
Çok sınırlı bir arkadaş çevresi içinde yaşayan ve İstanbul’dan gelen dostlarıyla, gazetecilerle Heybeli’nin güzelliklerini paylaşan Gürpınar’ın zaman zaman İstanbul’a indiğini, yazılarını gazetelere götürdüğünü, eski dostlarını ziyaret ettiğini biliyoruz. İstanbul’u sevmesine karşın, onun kalabalığından, sıkıntı verici yaşamından sürekli kaçan Gürpınar, köşküne, Heybeli’nin yalnızlığına sığınarak, yaşamını son 32 yılını bu adada geçirmiştir.
8 Mart 1944 günü saat 15.30’da ölen Gürpınar, iki gün sonra Heybeliada Abbas Paşa Mezarlığı’na, arkadaşı Miralay Hulusi Bey’in mezarının üst tarafına gömülmüştür.
Satır başlarıyla evin sonraki hikayesi
1944-1964: Mirasçılarının Dönemi
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın ölümünden sonra, evi ve eşyası daha önce de birlikte oturdukları, yazarın dayısının kızı olan Emine Muzaffer’e kalır. Emine Muzaffer, 1951 yılında Abdullah Tanrınınkulu ile evlenir. Emine Muzaffer’in 1961 yılında vefatından sonra Abdullah Tanrınınkulu, Hüseyin Rahmi’nin amcasının kızı olan ve çocukluğunun bir bölümünü yazarın yanında Heybeliada’da geçiren Gülçin Gürpınar ile evlenir. Gülçin ve Abdullah Tanrınınkulu 1964 yılına kadar bu köşkte yaşarlar.
Abdullah Tanrınınkulu, İstanbul Vilayet Makamına 6.11.1963 tarihinde bir dilekçe gönderir. Bu dilekçede, kendisine miras yoluyla intikal eden Heybeliada’daki köşkü 250.000 liraya satabileceğini, bu bedelle alınması halinde mevcut eşyanın ve yazara ait eserlerin ve kitaplığın ücretsiz olarak verileceğini açıklar.
Bunun üzerine İl Özel İdaresi, binanın müze olarak kullanılmak üzere satın alınması için olağanüstü gider bütçesinin 22. Bölümüne 250.000 lira ödenek koyar. Diğer taraftan köşk ve eşyanın değer tespitinin yapılmasını teklif eder.
Köşk ile köşkte bulunan yazara ait eşya ve kitaplığın satın alınması sırasında değerinin tespiti için İl Daimi Encümen üyelerinden bir kişi ile Bayındırlık Müdürlüğü’nden seçilen bir mühendis ve Özel Muhasebe Emlak ve İstimlak Şefi’nden oluşan heyet tarafından değer takdiri yapılmasına karar verilir. Takdir Komisyonu seçildikten sonra keşif yapılır. Yapılan tespitte; köşk, eşya ve kitaplara toplam 153.122 lira değer biçilir.
İl Genel Meclisi’nde açılmış olan müzakere ve 1964 yılı bütçesinin fevkalade kısmının 22. Bölümünde mevcut ödenekten ödenmek üzere 153.122 lira değer takdir edilen H.R. Gürpınar Evi’nin, tespit edilen mevcut eşyası ile beraber 150.000 liraya satın alınmasının uygun olacağına, Daimi Encümen’in 15.9.1964 tarihli toplantısında karar verilir.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın mirasçıları Gülçin ve Abdullah Tanrınınkulu, 10.11.1964’de Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Evi’ni müze ve kitaplık olarak kullanılmak üzere, İl Özel İdaresi’ne, içinde bulunan yazara ait eşya ve kitaplarla birlikte satarlar.
Böylece ev, İstanbul İl Özel İdaresi’nin mülkiyetine geçer.
1964-1983: Sessizlik Yılları
İl Özel İdaresi’nin mülkiyetine geçen, müze ve kütüphane olarak kullanılmak üzere satın alınan binada yapılan ilk iş, evdeki eşyanın envanterini çıkarmak olur.
Fakat müzecilik İl Özel İdaresi’nin ihtisası dışında bir konudur ve bu nedenle bina uzun süre ilgisiz kalacaktır.
1964’den 1983’e kadar evde İl Özel İdaresi’nin görevlendirdiği bir bekçi bulunmaktadır.
Aradan geçen 19 yıl boyunca yazara ait köşk, müze olması bir tarafa; sessizliğe gömülen, tüm kaderi bir bekçinin korumasına bırakılan bir durum sergilemektedir.
İl Özel İdaresi, 19 yıl bekleyişten sonra, yazara ait köşkün müze olarak açılabilmesi için yeniden çalışmalara başlar. Böylece sessizlik yıllarının sonuna gelinir.
1983-1987: Ev canlanıyor (!)
İl Özel İdaresi’nce amacına yönelik kullanılmasına olanak bulunmayan bina, İl Daimi Encümeni’nin 21.06.1983 gün ve 1080/1052 sayılı kararı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilir. Encümen kararında; “Türk yazınındaki seçkin yeri ve Türk Romancılığındaki ayrıcalıklı kişiliği göz önünde bulundurularak, uzun zaman Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın içinde yaşadığı Heybeliada’daki köşkü, müze ve kütüphane olarak kullanılmak üzere 1964 yılında İl Özel İdaresi’nce içindeki yazara ait eşya ve kitaplarla birlikte satın alınmıştır. Satın alınan binada mevcut eşya ve bu tür hizmetin bir uzmanlık işi olması, uygun bir kadro ve elemanın sağlanamaması nedeniyle İlimizce binanın uygun hizmete açılmasına olanak bulunmamıştır.
539’u eski, 216’sı yeni harf, 370’i Fransızca, 36’sı yazara armağan edilen çeşitli kitaplar olmak üzere 1131 kitabın da bulunduğu söz konusu binanın, müze ve kütüphane olarak kullanılmasının sağlanması için bazı ilgili kuruluş ve bakanlıklarla yazışmalar yapılmışsa da çeşitli nedenlerle bugüne kadar olumlu bir sonuç alınamamıştır.
İl Özel İdaresi’nce amacına uygun kullanılmasına olanak bulunmayan bina halen bir bekçi tarafından korunmakta olup, günümüzün kültür ve eski eser anlayışına uygun bir biçimde varlığını sürdürmesi için; her türlü bakım, onarım ve kullanma hakları Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca karşılanmak, kütüphane ve müze olarak kullanılmak kayıt ve şartıyla adı geçen Bakanlığa bila bedel tahsisi uygun olacağı düşünülmüştür. Adı geçen Bakanlık’ça teklifin uygun görüldüğü, 7.6.1983 tarih ve 4301 sayılı yazı ile belirtilmiş, işlemin gerçekleştirilmesi durumunda bakım ve onarımın 1984 yılında ele alınacağı beyan olduğundan;
Söz konusu binanın İdare-i Umumiye-i Vilayat Kanunu’nun 92. maddesine uygun olarak kütüphane ve müze olarak kullanmak;
Her türlü bakım, onarım ve kullanma hakları kendilerine ait olmak kayıt ve şartı ile bila bedel Kültür ve Turizm Bakanlığı adına tahsisi, İdare-i Umumiye-i Vilayat Kanunu’nun 144. Maddesinin G fıkrası uyarınca uygun olacağına 21 Haziran 1983 tarihli toplantıda karar verildi” denmektedir.
Bu karar ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilen ev, Bakanlık tarafından 23 Kasım 1983 tarihinde, içindeki tüm eşya ve kitaplarla birlikte Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ne devredilir.
“Mülkiyeti ilimiz özel idaresine ait Heybeliada’daki Hüseyin Rahmi Gürpınar Köşkünün Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın talimatına istinaden Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğüne devir ve teslim maksadıyla müdüriyet makamının şifahi emirleriyle adı geçen müze müdürlüğünden de görevlendirilen memurlarla mahalline gidilmiştir.”
Önce köşk içerisinde mevcut muhtelif eşyanın dökümü yapıldığı şekilde (hali hazırdaki durumu ile ve adet olarak) teslim alındığı ve teslim edildiği tutanakla tesbit edilir.
Devir teslimden sonra yapılan yazışmaların çoğu, Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi’ne bekçi aramak ve bekçinin değişik sorunlarını(!) gidermeye yönelik olur. Müze projesinin yaşama geçirilmesi için hep bir başka kuruluşun desteği beklenir. Bu nedenle tüm yazışmalar sızlanma niteliğine dönüşür.
15.11.1984 tarihinde, Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü 1144 sayılı yazısıyla İstanbul Lions Kulübü’nden, Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin onarımı için yardım ister.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü’nün 28.12.1984 gün ve 1290 sayılı görevlendirme yazısından anlaşılacağı üzere; Müzeye acilen bir bekçi kadrosu tahsisi mümkün olamadığından, binanın boş bırakılması yerine bekçinin ailesi ile birlikte Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nde oturması uygun görülür.
Görevlendirme yazısındaki talimata göre; görevlendirilen bekçi evin kontrolünü yapacak, bölgede gerekli önlemleri alacak, yabancı kişileri kesinlikle eve sokmayacak, bölgede gerekli önlemleri alacaktır.
Dört yıl boyunca bekçi, ünlü yazarın evini ve eşyasını korumak(!) için bu evde yaşar. Fakat bu bile kimi eşyanın korunması için yeterli olmaz. Nitekim eşyanın tek tek karşılaştırmalı sayımı yapıldığında, listelerin 33’ncü sırasında kayıtlı olan MXD çapta eski tabanca ile 34’ncü sırada kayıtlı teneke kutu içinde 22 adet kurşunun olmadığı tespit edilir.
Bu sırada Adalara Belediyesi, Adalar’da kültür hizmetlerinde kullanabilecekleri bir bina ararken, birlikte Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin bu iş için uygun olacağını düşünerek, 2 Ocak 1987’de “kültür evi” olarak kullanılmak koşuluyla, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan buranın Belediye’ye devrini ister.
1987-1997: Yılan Hikayesi
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 22 Eylül 1987 tarihli ve 34 sayılı oluruyla evi “Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi” olarak işlev vermek koşuluyla Adalar Belediyesi’ne tahsis eder. Böylece yılan hikayesi de başlamış olur.
İl Özel İdaresi; satın alıp müze olarak açmak istediği Hüseyin Rahmi Gürpınar Köşkü’nü, aradan geçen 19 yıl boyunca açamamış ve bu bir ihtisas işi diyerek, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devretmiştir.
Bakanlık, Müze ve Kütüphane olarak köşkün açılabilmesi için binayı kendisine bağlı olan ünlü bir müzenin sorumluluğuna verir. Ancak yine sonuç değişmez ve Ev, adeta kaderiyle başbaşa bırakılır. Her iki kurumun 23 yılda başaramadığını acaba daha dar ve farklı hizmet alanında görev yapan Adalar Belediyesi nasıl başaracaktı?
Olayın bir düşündürücü yanı da, kendisine müze ve kütüphane olarak kullanılmak koşulu ile mülk sahibi bir kurumca bedelsiz olarak tahsis edilen bu köşkün sahipliğini taşımadığı halde, Bakanlığın başka bir kuruma tahsisinin hukuki ve yasal geçerliliğinin olup olmadığıdır?
Tahsis geçerli olsun olmasın yapılmıştır ve Adalar Belediyesi, kendisine tahsis edilen Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin gerek onarım izni için, gerekse ödenek çıkartmak amacıyla yazışmalar yapar. Bir taraftan yazışmalar sürerken, diğer taraftan da onarım için binanın dışına iskele kurulur. Fakat Adalar Belediyesi, onarımı başlatacağını Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ne bildirmesi gerekirken bildirmez. Müze Müdürlüğü olayı öğrenir ve onarım aşamalarını izleyecek bir uzmanın görevlendirilmesinin gerekli olduğunu, ayrıca onarım boyutunun ve onarımın programının bilinmesinde, evde mevcut eşyanın selameti açısından da şüphesiz büyük yararlar olacağını Adalar Belediyesi’ne bildirir.
Adalar Belediyesi cevap olarak: “onarım süresinin üç ay olarak programlandığını” ve İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’ne gerekli bilginin verildiğini, Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü’ne bildirir.
23 Haziran 1988 günü yazara ait evin içindeki eşya, Belediye ve Müze yetkililerinin huzurunda yapılan sayımdan sonra, bina ve eşya eksiksiz olarak Adalar Belediyesi’ne devredilir.
Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları İstanbul Bölge Kurulu, 22.01.1987’de rölöve projesine uygun olarak onarımın yapılabileceğini belirtir. Onarım sırasında eşyanın, zarar görmemesi için geçici olarak Heybeliada Mektep Sokak’ta bulunan Su Sporları Kulübü’nde bir odaya taşınmasını uygun görür. Belediye, bir yandan bu işleri yürütürken, bir yandan da evin bulunduğu parseli küçük bularak genişletmek ister. Bu sırada, binaya su bağlanması, elektrik ve telefon faturalarının ödenmesi gibi konularda Belediye birimleri arasında yazışmalar aylarca sürüp gider.
Onarımın üç ay içinde tamamlanacağı planlanmıştır. Aradan üç yıl geçer. Nihayet onarım bitmiş(!), Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi, müze olarak açılmaya hazır hale gelmiştir? Adalar Belediyesi’nce Bakanlığa yazılan yazı ile; “Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 22.9.1987 tarihinde devralınan Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin onarımı bitmiş olup müze olarak açılacağından, gerekli düzenlemenin yapılabilmesi için bu konuda uzman elemanların görevlendirilmesi hakkında gerekli yardımda bulunulması” istenir.
Kültür Bakanlığı da, (Bu tarihte Kültür Bakanlığı Turizm Bakanlığı’ndan ayrılarak ayrı bir Bakanlık olmuştur.) Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi’nin ziyarete açılabilmesi için ne gibi katkılarda bulunabilecekleri konusunda Adalar Belediyesi’nden görüş ister.
Aradan üç yıl daha geçmiştir ̧fakat Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi bir türlü ziyarete açılamamıştır. Çünkü, o güne kadar hiçbir kurum sorumluluk üstlenmeye yanaşmamıştır.
İl Kültür Müdürlüğü 7.5.1991 tarih ve 3860 sayılı yazısıyla; Hüseyin Rahmi’nin evinin müze olarak Adalar Belediyesi’ne devrinin önlenmesini Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü’nden ister. Müze Müdürlüğü verdiği cevapta; “...Ev’in Adalar Belediyesi’nin tasarrufundan olmasının daha doğru olacağını, ulaşım zorluğu, ödenek ve personel yetersizliğinin, uzaktan kontrolü güçleştirdiğini; ayrıca, Ev’in Bakanlığa bağlı bulunduğu 5 yıl içinde hayati önem taşıyan su bağlantısının bile yapılamadığını, ...” belirtir.
Hüseyin Rahmi’nin Evi’ni görmek isteyenler onca yokuşu hep boşuna tırmanırlar. Hatta çoğu zaman yerli-yabancı birçok ziyaretçi, bekçi tarafından hakaret edilerek kovalanır, ayak direyenlerin üzerine köpekler salınır.
Burayı yakın bir tarihte ziyaret eden yazar Sayın Taylan Dedeoğlu’nun anlattıkları tüyler ürperticidir: “Bir Zamanlar Şıpsevdiler’e, Cadılar’a, Kuyruklu Yıldızlar’a beşiklik etmiş bu köşk, şimdi zavallı bir köpeğe emanet edilmişti. Önümüzde bir harabe duruyordu. Pencerelerin çoğu kırık, duvarlar delik deşik, döşeme paramparça bir durumdaydı. En kötüsü de bazı kısımların köşkün mimari bütünlüğüne hiç uymayan parçalarla değiştirilmiş olmasıydı. Köşkün en karanlık en rutubetli zemin katında yere rastgele atılmış, bir öbek paket duruyordu. Güya mühürlü olan ambalajların hepsi bozulmuştu...”.
Yine o günlerde, Turing Genel Müdürü, yazar Çelik Gülersoy, basında çıkan “İçim Kan Ağlıyordu” başlıklı yazısında şöyle demektedir: “Duygulu bir avukattan, Hüseyin Rahmi’nin evinin durumundan acı acı bahseden bir mektup almıştım. Kurum olarak bir şey yapıp yapamayacağımı soruyordu. “Bir zaman sonra Adaya gittim. Bu ‘Kaleye’ girme teşebbüsünde bulundum. Fakat başaramadım.
Bahçe kapısından girdiğimde beni bir alay öfkeli horoz karşıladı. Davranışlarından, bu ziyaretten hoşnut olmadıkları belliydi. Binanın kapısına vardığımda içeriye bir alay horozun girip çıkmakta olduğuna tanık oldum. Biraz sonra iri yarı bir hanım çıktı ve ne kadar rica ettiysem de beni içeriye sokmadı. İfadesine göre yetkililer gelenleri yalnız içeri almamasını değil, kovmasını da kendisine tembih etmişler. Tabii, buna ihtimal veremedik. Fakat sonuçta horozlar kadar bile şanslı olamadık ve binaya giremedik. Daha sonra başka tanıdıklarda aynı akıbete uğradılar. Dönüşte faytona binerken içim kan ağlıyordu...”
Bu ve bunun gibi yazılarla, değişik kesimlerin ve sivil toplum örgütlerinin müze ile ilgili bilgi edinme istekleri üzerine Adalar Kaymakamlığı, 20 Ekim 1994 tarihinde Adalar Belediye’sinden bilgi ister. Belediye, müze ile ilgili 23 Kasım 1994 tarihinde bir rapor hazırlatır.
Raporda, restorasyonun tamamlanmadığı, 1. normal kat salon iç duvarlarının söküldüğü, ancak yeniden sıvanmadığı, binanın harap ve restorasyona muhtaç durumda bulunduğu, yapının zemin katında Türk ve İslam Eserleri Müzesi çalışanlarından bir şahsın bekçi sıfatıyla ikamet ettiği, 23.6.1988 tarihli tutanakla envanteri çıkartılan Hüseyin Rahmi Gürpınar eşyasının bodrum katta depolanarak mühürlendiği ve bu tarihten sonra mührün açılmadığı, ayrıca yarım kalan restorasyonun tamamlanması için bir keşif bedeli yapılması gerektiği, bekçinin, restorasyon çalışmaları tamamlanıncaya kadar geçici olarak da olsa tahliyesinin sağlanması, eski eserin, müze statüsüne kavuşturulması gerektiği kanaatine varılmıştır.” denmektedir.
Bu rapor üzerine Belediye, 29 Kasım 1994’te, yarım kalan onarımın tamamlanıp evin müze statüsüne kavuşturulması için gereken onarım iznini, 3 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan ister. Çünkü artık Adalar, 1984 yılında KTVKYK kararı ile “birinci derece kentsel ve doğal sit” kapsamına alınmıştır. Ve kanun uyarınca Adalar’da her türlü yapı ve onarımların Kuruldan izin alınarak yapılabileceği bir dönem başlamıştır.
K.T.V.K.Y. Kurulu’nun kararı şöyledir; “İstanbul Metropolü içinde, kara ile bağlantısı olmayan ve lokasyonuna uygun şekilde uzun yıllar İstanbul halkının sayfiye gereksinimini karşılayan Marmara takım adalarının her biri doğal ve tarihi özelliklere sahip bulunması nedeniyle, koruma amaçlı imar planının hazırlanmasına ilişkin Kurul Üyesi Prof. Dr. Mehmet Çubuk’un Kurulumuza verdiği 30.03.1984 günlü önergesi okundu, yapılan müzakeresi sonunda;
Konunun 2891 sayılı Kanunun 6. Maddesine göre yeniden incelenerek, Marmara Takım Adaları’nın, (Büyükada, Heybeliada, Burgazadası, Kınalıada, Sedefsadası) SİT alanları bütünü olarak ilan edilmesine, koruma amaçlı imar planının en kısa zamanda yapılmasına ve koruma imar planı yapılıncaya kadar geçiş dönemi yapılanma koşullarının Kurulumuz üyelerinden Prof. Dr. Feridun Akozan, Prof. Dr. Mehmet Çubuk, Prof. Dr. Gönül Tankut ve Cemalettin Barışkın’dan oluşacak bir komisyonca saptanmasına ve Kurulumuza getirilmesine karar verildi.”
Bu sırada Kültür Bakanlığı, “Müze Anketi Soru Kağıdı” isimli belgenin, Türkiye’deki tüm özel müzeler tarafından doldurulup tekrar Bakanlığa gönderilmesini ister. Ancak, Adalar’daki Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi’nden anket cevabı Bakanlığa gitmez. Bunun üzerine Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü görevlilerince müze denetlenir. Bu denetleme sonucunda hazırlanan raporda şöyle denilmektedir: “Sorumlusu Adalar Belediyesi olan Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi, bilindiği gibi, henüz oluşmamış, restorasyonu ve eser teşhiri ile kadrosu sağlanmamış durumdadır. Belediye yetkilileriyle defalarca ve ısrarla temasa geçmemize rağmen, bakanlıktan gönderilen belgenin alındığına dair herhangi bir bilgi elde edilememiştir.”
28 Mart 1996’da, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü uzmanlarının yapmış olduğu denetleme sonucunda, Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin özel müze olarak düzenlenmediği, herhangi bir çalışmanın başlatılmadığı, bu durumla ilgili 14 Nisan 1995 tarihinde bilgi istendiği, bu bilgileri alamadıkları, Adalar Belediyesi’ne bildirilir. Adalar Belediyesi, 24 Mayıs 1996’da, söz konusu evin müze statüsüne kavuşturulması için yarım kalan restorasyonun bitirilmesi amacı ile Kültür Bakanlığı’ndan ödenek ister.
Yazışmalar ve hikaye böyle devam ededursun 23 Eylül 1996’da Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden bir grup öğrenci ve muhabir, Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi’ni ziyaret etmek isterler. Karşılaştıkları manzarayı bir yazı yazarak yetkililere sorarlar. “Ünlü yazarımız Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Heybeliada’daki evi son derece bakımsız bir görüntü sergilemektedir. Bunun nedenleri nelerdir? Evin kapısından girildiğinde, saldırgan bir köpek ve eski bir buzdolabı ile karşılaşılmaktadır. Eve göz kulak olacak bir sorumluya ise rastlanmamaktadır. Bu konuda yetkili kişi ve kurumları belirtir misiniz?
Bu belge ile, karşılaştıkları durum üzerine Adalar Belediyesi Yazı İşleri Müdürlüğü, Belediye İmar ve Planlama Müdürlüğü’nden konu ile ilgili ivedi bilgi ister.
Yazıya hemen cevap verilir. “İl Kültür Müdürlüğü’ne bağlı Türk ve İslam Eserleri Müzesi elemanlarından bekçi Arif Kaya, binanın Başkanlığımıza devri, sonucu 19.6.1995 tarihinde ayrılmış olup yerine elemanlarımızdan zabıta memuru Yaşar Bayrak yerleştirilmiştir. Gece söz konusu kişinin ikameti ile, gündüz ise köpek bırakılarak binanın korunması sağlanmıştır. Buzdolabına ise evin eski eşyası olabileceğinden dokunulmamaktadır.”
Tüm bu yazışmalar, açıklamalar böylece sürer gider. Ne şikayet edenler, ne de ünlü yazarın evini müze olarak açmak isteyenler sağlıklı bir sonuca ulaşamazlar.
Aynı tarihlerde Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım Müdürlüğü’nün Adalar Kaymakamlığına gönderdiği yazıda belirtildiğine göre, Uluslararası Yazarlar ve Çevirmenler Örgütü, Büyükada merkez olmak üzere bir binanın tahsisini ister. Bunun üzerine Adalar Kaymakamlığı bu isteği Adalar Belediyesi’ne iletir. Dışişleri Bakanlığı yazısı, ayrıca Adalar Belediyesi’ne de gönderilmiştir. Başvuru incelenerek Büyükada’da Maliye’ye ait eski eser ahşap bir bina uygun görülmüştür. Yapının gerekli tamiratının yapılması halinde kullanılabileceği Uluslararası Yazarlar ve Çevirmenler Merkezi Projesi Yürütme Kurulu Başkanı Sezer Duru’ya bildirilir.
Uluslararası Yazarlar ve Çevirmenler Derneği aynı tarihlerde bu kez Heybeliada’daki Hüseyin Rahmi Gürpınar evi için Adalar Belediyesi’ne başvurur. Belediye, Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin restorasyonu ile yazara ait bina bünyesindeki kitapların demirbaş sayımı tespit edilip, iyileştirilerek, kullanılabilir halde bina ile birlikte Belediye’ye iadesi koşuluyla kabul eder.
Bu arada İstek Vakfı da Adalar Belediyesi’ne başvurarak binanın onarımına talip olur. Bunun üzerine Belediye, Uluslararası Yazarlar ve Çevirmenler Derneği’ne sunulan teklifi İstak Vakfı‘na da tekrarlar. Belediye’nin mülk sahibi gibi yaptığı tüm bu yazışmalar da sonuçsuz kalır, her seferindeki gibi tekrar başa dönülür.
H. R. Gürpınar Evi’nde Yeni Bir Dönem
1996 yılı sonlarında Adalar Kaymakamlığı’na atanan Mustafa Farsakoğlu, Ocak 1997 tarihinde Heybeliada’da yaptığı incelemede, ünlü yazarımıza ait olan evin uzun süredir bir onarım görmemiş olduğunu, binanın kendi haline terkedildiğini, harap durumda ve içindeki eşyanın ise kullanılmaz hale gelmiş olduğunu belirler. Bu durumun üzüntü verici olduğunu, bu tarihi değerin korunması için yetkili birinin gönderilerek, Kaymakamlık ve Belediye ile de işbirliği yapılmak suretiyle eşyanın sayımının ve denetiminin yaptırılması, bakımsız görünümünden kurtarılması ve binanın da onarılarak amacı doğrultusunda kullanılabilmesi için gereğinin yapılmasını ilgili kuruluşlardan ister.
Bu ilk yazıya hiçbir kurumdan yanıt gelmez. Bu arada Kaymakamlık, bir yandan Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’ne ilişkin bilgi ve belge toplarken, diğer yandan 12.05.1997 tarihli olurla, İlçe Özel İdare Müdürü başkanlığında, evin içinde bulunan eşyaların sayım ve dökümünün yapılması için bir komisyon oluşturur.
Komisyon, aynı tarihte evde yapmış olduğu inceleme sonucunda; binanın harap bir durumda olduğunu, binada bir Belediye zabıta memurunun ikamet ettiğini, bazı eşyanın ileri derecede tahrip olduğunu belirler. Bu durumun 29.2. 1997 tarihinde İl Kültür Müdürlüğü, İl Özel İdare Müdürlüğü ve Belediye’ye yazılmış olduğunu, ayrıca sözlü olarak da birçok kez görüşülmesine rağmen ilgili kuruluşlarca hiçbir işlem yapılmadığını belirtir.
Bu yazılı rapor üzerine Adalar Kaymakamı Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’ni tekrar denetler. Bu denetimde, binadaki tahribatın, bakımsızlığın, ilgisizliğin ve sorumsuzluğun devam ettiğini görür. Belediye Zabıta Komiserinin orada ikamet etmekte olduğu belirtilmişse de, inceleme sırasında adı geçen zabıta görevlisinin akrabası olduğunu söyleyen birilerinin bulunduğunu, harap bir binada bu durumun da sakıncalı olduğunu belirler.
Evin oturulmaz ve harap durumda olması ve hayati tehlike arz etmesi nedeniyle bu evde ikamet eden Belediye zabıtasının tahliye edilerek; söz konusu yerin Heybeliada Mahalle Muhtarına teslim edilmesini, komisyonca tespiti yapılacak kitapların Heybeliada Halk Kütüphanesi’nde, diğer demirbaşların ise basit onarımları yapılarak aynı binada koruma altına alınmasını ister
Bu talimat üzerine Komisyon çalışmaya başlar. Yazara ait eve gider, mühürlenmiş(!) gibi görülen kırık kapının mührü açılarak içeri girilir. Evde 32 karton koli içerisinde kitap, 5 koli (üzerinde kırılacak eşya yazılı), 2 adet çuval içerisinde (ağzı bağlı) eşya, 15 adet çöp poşeti içerisinde giyecek eşyasının bulunduğunu tutanakla tespit eder. Bu eşyanın, Kaymakamlık binasındaki kitaplık ve dokümantasyon merkezine getirilmesi programlanmışken kitapların ve eşyanın aşırı derecede yıpranmış olması nedeniyle geçici olarak Heybeliada’daki Halk Kütüphanesi’ne getirilmesinin daha uygun olacağına karar verilir.
Nihayet aylar sonra beklenen cevaplar Adalar Belediyesi’nden gelir. Bu yazıda; sözkonusu evin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 22.09.1987 tarih ve 5440 sayılı olurlarıyla kendilerine tahsis edildiği ve 23.06.1988 tarihinde de kendilerince bir tutanakla teslim alındığı belirtilir. En önemlisi de binanın tüm sorumluluğunun kendilerine ait olduğu, sorumluluk bilinciyle (!) hareket ettikleri, gerek yaz sezonunun başlaması, gerekse eleman yetersizliği nedeniyle müzede bekçilik yapacak bir elemanın görevlendirilmesinin imkansız olduğu ve evin onarımının sadece Belediye’nin olanaklarıyla yapılmasının imkansız olduğu anlatılmaktadır.
Bu yazı üzerine Adalar Kaymakamı, konuyu ayrıntılı olarak değerlendirip söz konusu evin Adalar Belediyesi tarafından restore ettirilip amacına uygun olarak kullanılabilmesinin mümkün olamayacağını, ayrıca Belediye’ye yapılan tahsisin de hukuken geçersiz olduğunu İl Makamı’na bir yazıyla bildirir. Yazıda aynen; “İlçemiz Heybeliada Mahallesi Bahariye Sokağında, 19 pafta, 89 ada, 7 parsel sayılı, 447 m2 yüzölçümlü ve ünlü yazarlarımızdan Hüseyin Rahmi Gürpınar’a ait ev, 10.11.1964 tarihinde İl Özel İdaresi tarafından satın alınmış ve 1983 yılında, Hüseyin rahmi Gürpınar Müzesi yapılmak üzere Kültür Bakanlığı’na, İl Daimi Encümeninin, 21.06.1983 tarih ve 1080/1052 sayılı kararı ile tahsis ve devredilmiştir. Bakanlık 23.11.1983 tarihinde Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin sorumluluğuna bıraktığı bu yapıda şimdiye kadar herhangi bir ciddi restorasyon çalışması yapmamış, sadece bekçi görevlendirmekle yetinmiştir.
22.09.1987 tarihinde Adalar Belediyesi’nin talebi üzerine, Bakanlık tarafından aynı amaçla onarılıp kullanılmak üzere Belediye’ye tahsis edilen söz konusu ev, küçük bir onarım görmüş olmakla birlikte, bugüne kadar ileri derecede harap olmuş ve ilgisiz kalmıştır.
Ocak 1997’de ve daha sonra yaptığımız incelemelerde konu, ilgili mercilere yazı ile çeşitli kereler intikal ettirilmiş ise de, bugüne kadar herhangi bir çalışma yapılmadığı, envanteri çıkartılan yazarımızın kitaplarının ve yazara ait diğer eşyanın bir kısmının kaybolduğu, çoğunun ise kırılıp döküldüğü ve bozulduğu görülmüştür. Çeşitli kereler, Bakanlık katına kadar sözlü olarak da ünlü yazarımızın evinin bu üzüntü verici durumu bildirilmiştir.
Konu, Kaymakamlığımızca ayrıntılı olarak değerlendirildiğinde, söz konusu evin Adalar Belediyesi tarafından restore ettirilip amacına uygun olarak kullanılabilmesi Belediye’nin olanakları (parasal ve personel) göz önüne alındığında, mümkün görülmemektedir.
Zaten, Bakanlığın Belediye’ye yapmış olduğu tahsis de, yasal açıdan geçerli değildir. Bu konu ile ilgili olarak, yapılan işlemlerden bazılarına ilişkin yazılardan oluşan dosya ilişikte sunulmuştur. Bu durumda, Ülkemizin ünlü bir yazarına ait olan bu değeri, ya mülk sahibi İl Özel İdaresi tarafında, ya da Kültür Bakanlığı tarafından restore ettirilerek, bugüne kadar söz konusu yerde sağlam kalmış olan kitapların ve diğer demirbaş eşyanın da bakım ve onarımlarının yaptırılması ve adı geçen yerin amacına uygun olarak kullanılması konusunu bilgi ve takdirlerinize arz ederim.”
Adalar Kaymakamı’nın hazırlayıp vilayete sunduğu dosya üzerine, 11 Haziran 1997’de İl Özel İdaresi, Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin Bakanlık’ça Belediye’ye yapılan tahsisin; Özel İdare Müdürlüğü’nün bilgisi ve izni dışında yapıldığında, geçersiz olduğunu bir yazıyla Adalar Kaymakamlığı’na bildirir.
Tüm bu yazışmalar devam ederken, Adalar Kaymakamlığı, Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’ni kurtarma çabalarını aralıksız sürdürür. Bu çabaların sonucu olarak, zamanın İstanbul Valisi Kutlu Aktaş, Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’ni ziyaret eder ve konunun bir an önce çözümü için bir Vali Yardımcısı görevlendirir, ancak bu çaba da sonuçsuz kalır.
Kaymakamlığın iki yılı aşkın yazışmalarından ve çabalarından da önceleri somut bir sonuç çıkmaz. Zaten 35 yıl süresince de bir sonuç çıkmamıştı. 1999 yılına kadar evin ve eşyanın kurtarılması için ciddi bir çalışma yapılamamış, kurumlar sürekli olarak sorumluluğu birbirlerine atmışlar; mirasçıları İl Özel İdaresi’ne, İl Özel İdaresi Kültür Bakanlığı’na, Kültür Bakanlığı kendi bünyesinde ünlü bir müzeye, daha sonra Adalar Belediyesi’ne...
Bu olayı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü 07.06.1999 tarih ve 2894 sayılı yazısında çok çarpıcı bir biçimde özetlemektedir. Yazıda aynen;
“Heybeliada’da, ormanlık bir tepede yer alan 1983 tarihinde perişan bir durumda Bakanlığımıza devredilen ev, ne yazık ki, ödenek yetersizliğinden onarılamamış; su dahi bağlanamamış, kadro yetersizliğinden dolayı da, kendi gece ve gündüz kadrosuna kavuşamamış, Müzemiz kadrosundan bir bekçi verilmek suretiyle ancak asgari bir güvenlik sağlanmasına çalışılmıştır.
Bina bu durumda 1987 yılında, Adalar Belediyesine devredilmiş, tüm devir alınan eşyalar, binanın İl Özel İdare Müdürlüğünden teslim alındığı haliyle, tutanak ile, eksiksiz ve tam olarak, Adalar Belediyesi yetkililerine teslim edilmiştir.
İlgi yazınızla ise, Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi ile ilgili olarak Bakanlığımızın Adalar Belediyesine 1987 yılında yaptığı tahsisin13.10.1998 tarihinde 10185 sayılı Anıtlar Müzeler Genel Müdürlüğü yazısı ve 4689 sayılı Bakan onayı ile kaldırılmış olduğunu öğrenmekteyiz.
Heybeliada Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi ile ilgili Müdürlüğümüz görüşü 9.1.1997 gün ve 264 sayılı; 6.5.1998 gün ve 2342 sayılı yazılarınız ile Makamınıza sunulmuş idi.
Buna göre,
Çatısı yıkılmış, üst katı martılara yuva olmuş, balkonu çökmüş, su bağlantısı olmayan sarnıcı da kurumuş halde teslim alınmış olan ve Bakanlığımıza bağlı olduğu 19831987 yılları arasında da, ödenek yetersizliğinden hiçbir onarım yapılamayan bina, son derece kötü ve büyük masraf isteyen bir durum arz etmektedir.
Bina, Heybeliada’nın tepesinde, ormanlık alan içindedir. Her an bir yangın tehlikesi ile karşı karşıyadır; su bağlantısı da olmadığından, acil bir müdahale imkanından da yoksundur.
Adalar’a ulaşım büyük zorluk arz etmektedir. Yaz aylarında dahi çok sık olmayan deniz seferleri, son bahardan yaz başına kadar iyice azalmakta, sis veya şiddetli rüzgarda tamamen durmaktadır.
Eve ulaşım ise daha zor olup, belli bir yere kadar at arabasıyla gelindikten sonra tepeye tırmanmayı gerektirmektedir.
Bütün bu faktörler, binaya acil durumlarda müdahaleyi imkansız kılmaktadır.
Bakanlığımıza bağlı olduğu yıllarda bekçi kadrosu tüm taleplerimize karşı sağlanamamıştır; asgari güvenlik açısından, Müze kadrosundan bir bekçi görevlendirilmek zorunda kalınmıştır.
Oysa bugün, bilinen vahim bekçi kadrosu eksikliği nedeniyle, hiç bir Müze, bu fedakarlığı dahi yapacak durumda değildir.
Bütün bu nedenlerden dolayı, Söz konusu evin 13.7.1998 gün ve 6309 sayılı yazıda İstanbul Valisi Sn. Kutlu Aktaş’ın belirttiği üzere, İl Özel İdaresine yeniden tahsisinin en doğru çözüm olacağını; bütçe ve kadro sıkıntısı çeken Bakanlığımızın bu türlü bir yük altna girmesinin, diğer birimlere yapılacak yatırımları dahi engelleyecek boyutta olabileceğini;
Binanın Belediye’ye verilmeden önce dört yıl boyunca sorumluluk ve mihnetini çekmiş olan Müdürlüğümüzün ise fazlası ile artan iş hacmi ve her gün daralan ve yenilenemeyen kadrosu ile böyle bir sorumluluğu kabul etmesinin asli görevini yapamama anlamına geleceğini, saygı ile bilgi ve emirlerinize arz ederim.” denmektedir. Çalınan her kapının değişik nedenlerden ötürü sonuçsuz kalması, Adalar Kaymakamı’nın, bu işi sağlıklı bir sonuca ulaştırma umutlarını kaybettirmez. Gürpınar Evi’nin ve eşyasının durumunu inceleyen raporları içeren dosyanın bir örneği, Kaymakam tarafından 9 Eylül 1997’de Büyükada’yı ziyaret eden dönemin Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’a sunulur; “Ev’in ve eşyanın onarımının yapılarak amacına uygun kullanımının gerçekleştirilmesi için” yardımları istenir. Konuyu artık Bakanlık nezdinde takip eden Kaymakamlığın çabaları üzerine Kültür Bakanlığı, H.R. Gürpınar Evi’nin onarımının kendilerince yapılacağını, belediyeye yapılan tahsisin kaldırıldığını, ilgili kuruluşlara 22 Eylül 1998 tarihli yazıyla bildirir.
Bu gelişmeler üzerine Kaymakam Farsakoğlu, Nisan 1999’da, bazı öğretmenlerden ve Kütüphane Şefi’nden ikinci bir komisyon oluşturup, çalışmaları sorumluluğu altında başlatır. Komisyonda görev verilen öğretmenler (Özel Rum Lisesi Md. Yrd. Yaser Kayışoğlu, Halk Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı Hatice Farsakoğlu, Hüseyin Rahmi Gürpınar Çok Programlı Lisesi Felsefe Öğretmenleri Mahmut Yerlikaya, Arzu Erhan, Funda Kurnaz, Can Sayıner, Heybeliada Halk Kütüphanesi Şefi Fevzi Günay) 24 Nisan 1999 günü çalışmaya başlarlar. Kaymakamlığın yazılı isteği üzerine, bu çalışmalar için gerekli olan maddi desteği Adalar Vakfı sağlar. Yazarımıza ait eşya ve kitaplar, komisyon üyeleri tarafından tasnif yapılmak üzere, Heybeliada Halk Kütüphanesi’nden alınıp Heybeliada Hüseyin Rahmi Gürpınar Çok Programlı Lisesi’ne taşınır. Eşyaya ait herhangi bir demirbaş listesi bulunmamaktadır. Kitaplar ve özel eşya, büyük çöp poşetleriyle, kolilerin içinde bulunmaktadır. Kitap kolileri açıldığında görülen manzara ürpertici, dahası utanç vericidir. Kitaplar kolilere rastgele tıkıştırılmış; kitapların bir kısmı kurtlar ve böcekler tarafından yenmiş, tozdan ve nemden etkilenerek onarılmaz duruma gelmiştir.
Kitaplar tek tek kolilerden çıkarılarak, temizlenip onarıldıktan sonra listeleri hazırlanır. Üzerinde “kırılacak eşya” yazılı koliler açıldığında karşılaşılan durum da farklı değildir. Tozdan, pislikten rengi belli olmayan porselen ve cam eşya, kolilerin içine tıkıştırılarak doldurulmuş, çok değerli nadide eşyanın bir kısmı kırılmıştır.
Cam ve porselen eşya yıkanıp temizlenir. Parçaları bulunanların parçaları yapıştırılmak suretiyle basit onarımları yapılır.
Ağzı bağlı çöp poşetleri açıldıkça, görünen manzara daha da ürperticidir. Ünlü yazarımızın yağlıboya tablolarıyla, kendisine ya da yakınlarına ait resimlerin durumu da, daha önce açılan kolilerden farklı değildir. Görüntü; insanı hüzne boğmanın ötesinde, insanın kanını donduracak kadar kötüdür. Her şey kırık döküktür.
Basit onarımlar yapıldıktan sonra, yağlıboya tablolar için işin uzmanlarından yardım istenerek, temizleme ve bakım yaptırılır. Çöp poşetleri açıldıkça, kaybolmuş bir yap-bozun parçaları yeniden bulunup da yerlerine yerleştirilir gibi, çıkan parçalar temizlenip bütünleştirilir.
Komisyonda görev alan öğretmenlerin çalışma azimlerini, yazarımıza ait giysi ve eşyanın içler acısı durumu bozmaya yetmez. Giysileri küften lime lime olmuş; örmüş olduğu danteller, işlediği yastık ve örtüleri, perdeleri rutubetten renk değiştirmiş; dokundukları her şey ellerinde kalacak kadar yıpranmıştır.
Yazarımızın takım elbiseleri, öğrencilerle birlikte temizlenip ütülenerek, güvelerin yediği yerler örülerek, yeniden gün yüzüne çıkarıldığında, herkes, onun o an orada bu elbiselerle yeniden yaşama döndüğü duygusuna kapılır. Eldivenleri, bereleri, fötr şapkası, bastonu temizlenince, Hüseyin Rahmi, sanki yeniden yaşama dönmenin sevinciyle gülümsüyordur. Çalışmaların sürdüğü günlerde, elle temizlenemeyecek olan özel eşyası (perdeleri, geceliği, kravatları, yatak örtüleri, vb.) kuru temizleme yaptırılır.
Bir kısım giysi ve eşya ise öyle harap olmuştur ki, ne yazık ki kurtarılamaz ve tutanağa geçirilir.
Kitaplarının temizliği yapılırken, sandığın içindeki kitapların kapağa yapıştığı, kitapların yarısına kadar dantel örneği çıkarılırcasına kurtlarca yendiği görülünce, çalışanlar uzunca bir süre girdikleri şoktan kurtulamazlar. Çalışmalar sürdükçe, yazarımızın ne kadar tutumlu, düzenli olduğu, neredeyse tüm belge ve bilgileri arşivlediği ortaya çıkar. Yapmış olduğu kartpostal koleksiyonu, gazetede çıkan roman ve hikayelerinin tefrikaları, yazmış olduğu bütün eserlerin el yazmaları, yeniden düzenlenerek gün ışığına kavuşturulur.
Eşya ve kitapları üzerinde çalışmalar sürer ve numaralandırılıp demirbaşa kaydedilirlerken, geç de olsa, yapılan çalışmaların belgelenmesi gerektiği farkedilir ve fotoğraf çekimi için eve gidildiğinde, Hüseyin Rahmi Evi’nin durumunun da eşyasından farklı olmadığı görülür. Defalarca kırılmış ve Kaymakamlıkça kilit taktırılmış olan dış kapı açılarak içeriye girildiğinde, yazarın halı, kilim, koltuk, kanepe, soba, vb. eşyasının ortalıkta kırık dökük olduğu görülür. Geri kalan eşya da, bodrum kata tıkıştırılmış, örümcek ağları, toz, toprak, kir ve pas içindedir.
Çalışma ekibi, tam dönecekleri anda kendilerine bir tabloda yalvarırcasına bakan iki gözle karşılaşırlar. Kurtarılmayı bekleyen bu kişi, yazarın en yakın arkadaşı Miralar Hulusi Bey’dir. Adalar Kaymakamlığı’na rapor ederler ve evdeki eşyanın da kurtarılması için onay isterler. Onay alındıktan sonra, Deniz Lisesi Komutanlığı’nın araç ve personelinden yararlanarak, eşyayı Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi bahçesine taşırlar. Gören hiç kimse bu eşyanın kurtarılacağına inanmaz.
Haftalarca süren yoğun çalışmalarla, okulun bahçesinde, içinde farelerin yuva yaptığı halılar, koltuk takımları vb. eşya komisyon üyeleri ve kendi adını taşıyan lisenin öğrencileri tarafından temizlenir. Temizlenen ve kayda geçirilen tüm eşya, Lise’nin spor salonuna yerleştirilerek düzenlemesi yapılır ve orada bir sergi düzenlenir.
Bu çalışmaların tanıtımı ve Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin bir an önce restorasyonunun yapılarak ünlü yazarımızın adına yakışır bir duruma getirilmesi için, 16 Haziran 1999 günü İstanbul Valisi Sn. Erol Çakır’a brifing verilir. 19 Haziran 1999 günü valilik onayı ile, sergi halka ve basın mensuplarına gezdirilir, yapılan çalışmalar tanıtılır.
Bölge milletvekili ve turizm eski bakanlarından Gazeteci Dr. Ahmet Tan, ünlü yazarımızın evinin ve eşyasının kurtarılması çalışmalarını yerinde görmek için 1999 yılı Temmuz’unda Heybeliada’yı ziyaret eder. Yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldıktan sonra, konunun takipçisi olacağını ve işlerin ivedilikle bitirilmesinde gerekli girişimlerde bulunacağını belirtir.
Bu arada bölgede, 17 Ağustos tarihinde yüzyılın en büyük felaketi yaşanır. Depremin yarattığı açılar içerisindeyken, uzaktan gelen sevindirici haber bu işe gönül verenlerin bir nebze olsun içini ferahlatır. Yapılan çalışmalara ve verilen emeklere gereken yanıt gelmiştir.
Kültür Bakanı Sn. M. İstemihan Talay, duyarlılık göstererek; ulusal değerlere ship çıkmanın güzel bir örneğini sergilemiş ve evin onarımı için gerekli talimatı vermiştir.
20 Ekim 1999’da evin ihalesi yapılır. Ödeneği Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü’nden karşılanan onarım ve restorasyon, İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün denetiminde, Ağustos 2000’de tamamlanır.
Bu ödenek kapsamında; Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin iç ve dış onarımları, elektrik, kalorifer ve sıhhi tesisatı, bahçe düzenlemesi yapılır.
Adalar Vakfı ile Kültür Bakanlığı arasında protokol imzalanıyor. Müze açılıyor.
19 Ağustos 2000 tarihinde, Heybeliada’da düzenlenen bir törenle hem yazarımız 136’ncı doğum yıldönümünde anılır hem de Hüseyin Rahmi Gürpınar Müze-Evi, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay tarafından kalabalık bir katılımla hizmete açılır. Böylece; H. R. Gürpınar Evi’nin 56 yıllık hüzünlü öyküsü noktalanır ve mutlu sona ulaşılır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar Müze-Evi; açılışından sonra yazılı bir protokol ile Kültür Bakanlığı’nca Adalar Vakfı’na devredilmiş olup Adalar Kaymakamlığı ve Adalar Vakfı tarafından yönetilmektedir.
Müze-Ev; 1 Kasım – 30 Nisan tarihleri arasında Salı, Perşembe, Cumartesi günleri saat: 10:00–15:00 arası, 1 Mayıs-31 Ekim tarihleri arasında Pazartesi dışında her gün 10:00-17:00 arası ziyarete açıktır.
HÜSEYİN RAHMİ YAŞIYOR
HÜSEYİN Rahmi’nin “Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç” romanını yazmasının üzerinden tam 88 yıl geçti. Ama hala kuyruklu yıldızlardan medet umanlar, onlar geçip giderlerken binbir uğursuzluğun olabileceğine inananlar var. Elbette bu saçmalıklara inanmayanlar da var! Onlar, aynı Hüseyin Rahmi gibi, insan aklına ve bilime inanıyorlar. Boş inançlara kapılıp çağdışı bir gerilikten kurtulamayanlar, olayları yılan hikayeleriyle sürüncemede bırakıp kendilerine çıkar sağlamaya çalışanlar var oldukça, Hüseyin Rahmi de Heybeli’nin o güzelim mezarlığındaki kırık mezar taşından gülümsüyor... Yeni Hüseyin Rahmilere malzeme çıktığı içim kıs kıs gülüyor!
Biz bu kitabı hazırlayanlar ve Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’ni ve eşyasını kurtarma çalışması yapanlar, Hüseyin Rahmilerin bizim bu çabalarımızla daha da uzun yaşayacaklarını biliyoruz. Umudumuz, yaptığımız bu uygulamanın, bir “örnek-olay” olması ve bütün sanatçılarımız, büyük insanlarımız için benzer çalışmaların örgütlenmesidir.
Ülkesini seven her kişi, ölüp gitmeden, bir “ev”i kurtarmalıdır!
Bizler, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın eşyasının kurtarılması için yaklaşık 70 gün süresince günde on iki saat tozun, kirin, pasın içinde çalıştık. Olanaklarımız sınırlıydı. Bu nedenle bedensel gücümüzü zorladık. Yaptığımız işe yüreğimizi kattık. Bu bir yakınma değil, tam tersine bir mutluluk, bir onurdur. Ulusal kültürümüze sahip çıkmanın onuru ve mutluluğudur. Bu onuru ve mutluluğu bizlere yaşatan Adalar Kaymakamı Mustafa Farsakoğlu’na şükranlarımızı sunarız.
Ayrıca bu çalışmada bize maddi destek veren Adalar Vakfı’na, bizleri yüreklendiren sevgili öğrencilerimize, desteklerini esirgemeyen Deniz Lisesi Komutanlığı ve Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi’ne, her zaman yaptıklarımızı destekleyen ve bizleri cesaretlendiren Çelik Gülersoy’a, binanın onarımı sırasında her türlü kolaylığı gösteren ve yardımcı olan Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden’e ve yardımcılarına, başta Ada Dostları Derneği olmak üzere sivil toplum örgütlerine, umutlarımızı kaybetmek üzere iken olayı demde tutarak kamuoyunu bilinçlendiren değerli basınımıza teşekkür ediyoruz.
Tüm bunların ötesinde yapılan çalışmaların takipçisi olan Turizm eski Bakanı Ahmet Tan’a, ulusal kültüre verdiği önemi bir kez daha kanıtlayarak Hüseyin Rahmi Gürpınar evinin yılan hikayesini noktalayan ve bu anlamda ulusal değerlerimize sahip çıkan Kültür Bakanımız M. İstemihan Talay’a teşekkürlerimizi sunarız.
Hüseyin Rahmi’ye, Türk kültürüne ve Adalar’a bir katkımız olabildiyse, ne mutlu bize...
* Bu yazılar, 2001 yılında Adalar Vakfı tarafından Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Müze ev için yayınlanan “Kuyruklu Yıldız Altında Bir Ev” başlıklı kitaptan aktarılmıştır.