Pazar, 01 Kasım 2015 01:43

İhtiyar Balıkçı Feridun Reis

Ögeyi değerlendirin
(7 oy)
Feridun Cırıkcı Tarsus gemisinin güvertesinde Feridun Cırıkcı Tarsus gemisinin güvertesinde

 

02 ss tarsus yolcu gemisi 280xS/S Tarsus yolcu gemisiTürkiye Denizcilik İşletmeleri, ‘Marshall Planı’ çerçevesinde altı adet yolcu gemisi satın almıştı. ‘Kaptan Şefik Gogen’ adı ile özdeşleşmiş S/S ANKARA ve ‘Kaptan Necdet Or’ kumandasındaki S/S TARSUS bu gemilerden ikisiydi. Türkiye’den kalkarak Pire, Napoli, Marsilya, Cenova gibi Akdeniz limanlarına sefer yapmaktaydılar. Feridun Cırıkcı, ortağı olduğu bir turizm acentesi ile sayısız yolcuyu devrin en konforlu gemilerinden olan Tarsus ile yurtdışı limanlarına taşımıştı. 1958 yılında iki sene süre ile Denizcilik İşletmeleri’nden kiralanan ‘Tarsus Gemisi’, Akdeniz’de uğrayacağı limanlara ek olarak New York ve Kanada’ya da gidecektir. Sefere çıkacağı gün öncesi (24.02.1960) kazan dairesinde çıkan bir arıza sebebiyle ‘İstinye Tersanesi’nde tamire alınır. Bütün bir gece boyunca çalışılmış, ertesi günkü sefere yetiştirilmişti. Ancak gemi 14.04.1960 günü benzer bir arıza yapmış ve Jameika açıklarında demir atmak zorunda kalmıştı. 17 günde Sacramento limanına varamayacağı öngörülen geminin yolcuları şikâyetçi olup paralarını geri isteyince acente büyük sıkıntı yaşamıştı.

06 ihtiyar balikci ender fabrika iskelesinde 1962 280xİhtiyar Balıkçı Ender Fabrika İskelesi’nde - 196214 Aralık 1960 günü bakım için İstinye Koyu’na demirleyen Tarsus Gemisi nazlı nazlı salınırken acı sona yaklaştığının farkında değildi. Yugoslav bandıralı Peter Zoranic ile Yunan bandıralı World Harmony adlı tankerlerin İstinye önlerinde çarpışması neticesinde, büyük bir yangın çıkmış. Gemilerden biri sürüklenerek Tarsus’a bindirmişti. Yeni boyanmış olduğu için yolcu gemisi alev topuna dönmüş ve kullanılamaz hale gelmişti. Turizm acentesi sefer için yeni bir gemi istemiş, anlaşma hükümlerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle, Denizyolları ile davalık olmuştu. Sigorta şirketleri ile çıkan itilaflar sebebi ile dava 1-2 sene sürmüştü. Maddi kayba uğrayan ve bu işlerden sıkılan Feridun Amca kafa dinlemek, inzivaya çekilmek için 1960’larda küçük bir balıkçı kasabası olan Marmara Adası’na gelmişti. Dingin ve temiz havasına, sadeliğine hayran olmuş. Bir gününü bile ayrı geçiremediği dostlar edinmiş, Adalı bir sima olmuştu. 30’lu yaşların sonunda bıyıkları kırlaşmış, güler yüzlü, esprili, oldukça kültürlü, nevi şahsına münhasır denilebilecek nitelikte, herkes tarafından sevilen, saygı duyulan bir insandı. Lacivert boyalı 6-7 metre boylarında ahşap bir sandalı vardı. ‘İhtiyar Balıkçı’ isimli bu sandalda dostu Çerkez Aziz’le birlikte balıkçılık yapıyorlardı. Bu ismi seçmesinde şüphesiz ki Hemingway’in ‘The Old Man And The Sea’ adlı eserinin etkisi vardı. Çünkü ikisi de iyi zıpkıncıydı ve Kılıç Avı’nda ustalardı.

03 ihtiyar balikci lokantasi france adi verilen sandal ve cerkez azizin esegi filozof 280xİhtiyar Balıkçı Lokantası, France adı verilen sandal ve Çerkez Aziz’in eşeği FilozofTurist kavramı Marmara Adaları’nda yeni yeni duyulmaya başlamıştı. Kılıç zamanıydı, Feridun Reis ile Cemalettin (İşsever), Kole Burnu arkasında yarı batık halde bir sandal bulmuşlardı. Çerkez Aziz (Erden)’in de yardımıyla sandalı kıyıya çeker ve dalgaların götürmeyeceği bir uzaklığa koyarlar. Üçlü, sandalı ne yapacaklarını düşünürken Ada’nın unutulmaz simalarından Camcı Mehmet (Taşkıran) gelir. Reis’in karnı acıkmış olacak ki bir şeyler yemeyi teklif eder. İmece usulü çilingir sofrası, sandalın kıçüstü diye tabir ettiğimiz oturma yerinde kurulur. Kadehler yudumlandıkça fikirler ortaya atılır. Sonunda burada birlikte oturup âlemlerini yapabilecekleri bir yer hazırlamaya karar verirler. Yıllarca yurtdışı seyahatlerinde gördüğü turistik işletmelerin bir benzerini yapmak için sıvar kollarını Feridun Reis… Zemini ahşapla kaplar ve bir çardak yapar. Eski halatlardan korkuluklar, kullanılmayan denizci fenerleri ve adalıların gözünde hurda ama onun gözünde birbirinden kıymetli objelerle ortamı süslemişlerdi. Taştan ve kiremit artıklarından bir ocak yapmış, derme çatma bir kulübe içine mutfak hazırlamışlardı. Sandalın ise baş ve kıçüstü masa olacak şekilde etrafına oturaklar yapılmıştı. İsmi de France’dı artık sandalın. Feridun’la Aziz taze deniz ürünleri getirmiş, Camcı’yla Cemalettin de yemek konusundaki hünerlerini konuşturmuşlardı… Şamata-gırgır içinde günler geçmiş yaz gelmişti. Ada’da iskorpit çorbasının methini duyan birçok turist soluğu burada alıyordu. İşin şekli değişmiş bir anda lokantaya dönmüştü mekân. Bir ismi olmalıydı buranın... Birlikte karar verdiler ve ‘İhtiyar Balıkçı’ adını koydular. Kendine ait müşteri profili oluşan lokantanın müdavimlerinden biri de ünlü gitarist Tarık Öcal’dı. Hatta o yıllarda eldeki imkânları zorlayarak Emin Karabulut'un düğünü için büyük bir eğlence tertiplenmiş, gelin arabası için fayton bile hazırlamışlardı. ‘Cemalettin’ Kole Plajı’ndaki diğer koya lokantayı taşıyarak birkaç yıl çalışmaya devam etmişti. Her son bulan güzellik gibi, İhtiyar Balıkçı lokantası da yitirilen canlar neticesinde kapanmıştı. Ta ki Ali Arga tarafından aynı isim ve benzer dekorasyonu ile hayat bulana dek...

Feridun amcanın turizm konusundaki engin bilgisine güvenen Osman Kır da, Kole Plajı üzerinde yaptırdığı otele isim bulmasını rica etmişti. Feridun Reis; “Senin oraya çıkarken insan durup dinlenme, mola verme ihtiyacı hissediyor… Sen otelin ismini ‘Mola’ koy, hem balıkçılıkta da kullanılan bir terim…” demiştir. 1972 yılında kurulan ‘Mola Motel’ aralıksız kırk üç yıldır müşterilerine hizmet ediyor.

Çocukluğuma dair küçük bir anı:

Sıcak bir Ağustos günü oteldeki işler biraz olsun rahatlamış, yemek faslı bitmiş, müşteriler odalarına çekilmişti. Bir yanımda annem bir yanımda babam dondurma yemek için çarşıya doğru yürüdük. Hediyelik eşya satan tezgâhların sıralandığı kısma geldiğimizde rıhtımda, Deniz dayımın çalıştırdığı çay bahçesinde ‘O’nu gördük. Bizi masasına davet etti. Büyükler kendi aralarında konuşurken, çekingen bir tavırla O’nu izliyordum. Tam da bu sırada bakışlarımı yakalamış olacak ki, elimde sıkıca tuttuğum nikel kaplı oyuncak tabancayı ister mahiyette bir hareket yaptı. Korkarak uzattım, sanki bir daha geri alamayacakmış gibi… Hızlı bir hareketle aldı ve sol elinin işaret parmağı ile çevirmeye başladı. Birkaç tur atan tabancayı ustalıkla kabzasından kavradı ve şöyle dedi; “Söyle bakalım batının en hızlı kovboyu kim ?” Nasıl bir tepki vereceğimi merak eden masadakilerden de utanmış, şaşırmıştım… Parmağımla onu göstererek; “Sen!” demiştim. Kırlaşmış bıyıkları ile gülümserken gönlümü de fethetmişti Feridun Reis.

04 siyah inci 1 marmara adalarinda belgeseli jenerik 280xSiyah İnci 1 Marmara Adalarında Belgeseli jenerikTelevizyonun henüz bizi esir almadığı yıllardı. 1989-1990 yılları Orhan Tuncel ve Haluk Cecan önderliğinde “Marmara Adaları’nda” (TRT Yapımı) adlı belgeselin çekimleri başlamıştı. Sualtı çekimleri ve adalar arasındaki ulaşımı sağlamak üzere Feridun Reis’le anlaşmışlardı. Ada’da yaşadığı müddetçe birbirinden güzel tekneler ile balıkçılık, süngercilik yapan Reis’in son göz ağrısı, Karadeniz Ereğli’de Kemal Ustaoğlu’na yaptırdığı 14 metrelik ‘Siyah İnci-1’ adlı tekneydi. Bu tekne Marmara’nın ilk sac balıkçı teknesiydi aynı zamanda. Balık avlama yöntemlerini uygulamalı olarak yapmalarına rağmen çekimler esnasında hiç kamera karşısına geçmemişti… Dört mevsim süresince devam eden çekimlerde tayfaları Niyazi Gören ve İbrahim Pala ile birlikte özveriyle çalışmışlardı. Sona gelindiğinde Orhan Tuncel ile birlikte belgesel metinlerini birlikte hazırlamışlardı. TRT’de 13 hafta boyunca seyirciyle buluşan bu belgeselin üzerine bu güne kadar benzer özellikte bir belgesel yapılmamıştır. Vangelis’in Antarctica adlı bestesi bölüm başlangıcında televizyona kilitlenen bizleri daha da heyecanlandırırdı. Ada’mızdan uzakta bir nebze olsun hasretimiz dinerdi...

05 sunger dalisi oncesi feridun cirikci 1963 280xSünger dalışı öncesi Feridun Cırıkcı - 1963Yıllarca sofrasını paylaştığı, dertlerini ve sevinçlerini birlikte yaşadığı arkadaşlarını, dostlarını bir bir kaybetmiş. Sonunda da Sevdalısı olduğu Ada’ya uğramaz olmuştu. Yaşı ilerlemiş, sağlık problemleri artmıştı. İstanbul Göztepe de de bir müddet komşu olmuştuk. Vakit buldukça yanına uğrar, sohbet ederdik.. Geçmiş günlerden bahseder, eski Ada’yı hatırlar o günleri yad ederdi. Türkiye ve dünya siyasetine dair konuşur, fikir alış-verişinde bulunurduk. 16 Mayıs günü ayrıldı aramızdan. Odasında, elinde Cumhuriyet gazetesi uyurken buldular onu. Oysa o benim için hep Siyah İnci-1’in dümeninde alamanaya çıkmakta. Vefatından kısa bir süre önce, 1995 yılı Aralık ayında satmış olduğu Siyah İnci 1 adlı teknesinin bir resmini yapıp kendisine hediye etmiştim. Gözlerindeki mutluluk ifadesini görmek çok güzeldi. Ada ve yaşadığı nice güzel anı canlanmıştı belki de zihninde. Işıklar içinde ol Reis...

Bu yazı hazırlanırken; Petek Cırıkcı Yavuz’un kişisel arşivinden, Selmin Sarıgöllü Ergüden arşivinden Milliyet Gazetesi Arşivi’nden, Feridun Cırıkcı’nın anlatımlarından, H.Can Yücel kişisel arşivinden, Oktay Sönmez’in ‘Anılarda Gemiler Ufkun Ötesinde Kayboldular’ adlı eserinden faydalanılmıştır.

Son değişiklik Cuma, 27 Mayıs 2016 10:38
Yorum yapmak için oturum açın