‘Aşk İmiş Her Ne Var Âlemde’
Bir varmış bir yokmuş. Bir Özgecan varmış, bir Özgecan yokmuş. İçinde bulunduğumuz evren, dönmek, çevirmek evrilmek üzerine kuruluymuş ki evrende evrilip giderken var ya da yok olurmuşuz. Evren evrildikçe, döndükçe çevrildikçe olurmuş. İngilizce evren ‘universe’ yani ‘one verse’ tek dize anlamına gelirmiş. Müzikte olduğu gibi tek dize tek ses, yani birlik içinde tek dizede dönmek.
Bu döngü, birlik içinde dönmek, ritim, frekans ve rezonans ile ölçülürmüş. Yaşanan her kötü olay, söylenen kötü söz evrene düşük ve kötü frekans olarak yüklenir Özgecan’a kıyabilen insanları yetiştirirmiş. Bunun yanında aşk ve sevgi de bir titreşimmiş. Sevgi ve aşk ile ilgili yaşanan her olay, söylenen her söz de aynı şekilde yüksek frekanslar yüklermiş evrene. Bu yüksek frekanslar da Özgecan’ları ve Özgecan’ın acısını paylaşabilecek bu acıya karşı gelebilecek yürekli insanları yetiştirirmiş. Evren yüksek konseyi bir yarışma düzenlemiş. Hangi derece frekans daha çok yüklenirse o tür olaylar somutlaşır ve vuku bulurmuş. İnsanlara bu yarışma açıkça anlatılmamış. Müziğin, dansın, aşkın sırları açıklanmamış. İnsanlar her şeyi ve kendilerini ayrı ayrı şeyler zannediyorlarmış. Her şeyin bir bütün olduğu açıklanmamış. Dansın, müziğin, aşkın, şaman davulunun, karıncanın, Özgecan’ın bir ve bütün olduğu açıklanmamış. İnsanlar bunları hep birbirinden ve kendilerinden ayrı sanmışlar. Hal böyle olunca insanlar sevgi ve aşk titreşimlerinden çok, öfke, kıskançlık, nefret ve şiddet dolu frekanslar yüklemişler evrene. Aşk ve sevgiyi yükleyenler daha azmış. Bu durumda fazla yüklenen nefret frekansı somutlaşır dünyada o tür olaylar çoğalırmış. Bunu protesto etmek için daha büyük nefret frekansı yükler bu durumda ardı arkasına daha çok kötü olay somutlaşırmış. İnsanlar daha çok öfkelenir ve daha çok öfkenin somutlaşmasına yardımcı olurmuş. Oysa örneğin iki insanın sevişirken yaşadığı muhteşem haz sırasındaki titreşim, bir çocuğun sevinçten zıplamasından yayılan titreşim, bir ormanın denize düşen rengindeki titreşimi fark etmekteki titreşim, güneş batarken, kar yağarken, ay doğarken, rüzgâr eserken bunları hissedersek çoğalan titreşim çok daha güçlü ve etkinmiş.
Sevişmek olmuyorsa insanlar savaşmak zorunda kalırmış. Aşk evrende çalan müzik, müzik evrende çalan aşkmış. Aşk bir titreşimmiş tıpkı ses gibi. Sevgi bir titreşimmiş tıpkı ses gibi, renk gibi. Evren bir titreşimmiş, aşk gibi sevgi gibi aslında evren aşkmış, sevgiymiş, ses gibi renk gibi.
Her şey ve herkes özünde bir ve bütünmüş. Herkes Özgecan’mış. Ve insanların Şaman davulunun sırlarını aramaya Afrika’ya, Kanada buzullarına ya da Sibirya taygalarına gitmelerine gerek yokmuş. Bunu bilen için herkes şaman davuluymuş. Ve herkes kendini çalmayı öğrenirse iyilik ve güzellik çoğalacakmış. Güzel sesler, titreşimler ve doğru rezonanslar çıkarsa her şey çok farklı olabilirmiş.