Salı, 01 Temmuz 2014 00:00

Ada’m ne oldu sana?

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Adalar; Bizans döneminde fakir bir balıkçı köyü idi. Tanzimat ve Islahat fermanlarının ardından Osmanlı Dönemi'nde sarayın saygın kişileri ve İstanbul’un zengin aileleri tarafından değerlendirilerek sayfiye yerine dönüştürüldü. Adalar’ın bu yeni sakinleri günün imkânlarını kullanarak konaklar, yalılar, egzotik bitkilerle süslü geniş bahçeler inşa ederek kalitesi yüksek bir ilçe yarattılar. Cumhuriyet döneminde bu zengin pastoral görüntü gelişerek devam etti.

Adalar’ın kışlık nüfusunu oluşturanlar da bu zenginliğin içinde estetik değerlere sahip çıkarak küçük ama düzenli ve göze hoş gelen evlerinde mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürdüler. Bizler 1950, 1960’lı yıllarda bu güzellikler içinde büyüyerek geliştik. Tertemiz yollarda ne çöp ne de hayvan dışkısı vardı. Adanın sakinleri yollara çöp bırakmaz, sınırlı sayıdaki ulaşım vasıtası eşekler ile faytonların atları dışkılarını gelişi güzel sokaklara fırlatmazdı. Mahalle çöpçüleri Adalar’ın çalışkan ve bir o kadar da sorumluluk duygusu taşıyan gerçek sanatkârlarıydı. Büyükada’da üç bisikletçi dükkânındaki kiralık bisiklet sayısı yüzü aşmazdı. Bisiklet kiralayanlar, önce kendilerine, sonra da yaya ve diğer taşıtlara ve Adaya saygılarından sür’at yapmazlar, yasak yerlerde bisiklete binmezlerdi.

Yukarıda bahsettiğim senelerdeki insan profili bugün hiç göremediğimiz bir nezahet içindeydi. Peki, ne oldu da bu nezahet yok oldu? Toplum neden rahatsız edici, saygıdan yoksun, kötü bir yolu seçti? Bu sorunun cevabını üniversitelerimizde tahsil görüp diploma alan, yetki sahibi zevattan dinlemek isterim. Bu konuda ne yazılı basında, ne de görsel basında toplumun bu travmatik durumunu teşhis ve tedavi edici bir yetkilinin yazı veya görüşüne şahit olmadım.

Son otuz senede günü birlikçilerin istilasına uğramış Adalar, karakterini her geçen gün yitirerek bugünkü hiç de hoş olmayan çirkin durumuna gelirken toplum mühendisleri görevlerini yapmadı. Siyasileri birinci derecede ‘tetikçi’ suçlu gördüğümü söylemeliyim. Oy uğruna, terbiye sınırlarını aşan söylevleriyle insanları kötülüğe motife ettiler. Müstakil belediyeciliğe geçişte, beldenin değerlerini çiğnediler. Hep ‘ötekilere’ özendiklerinden, ‘ötekiler’ gibi olmak istediklerinden, adanın karakterinden uzaklaşıp ‘öteki’ oldular, adayı da ‘öteki’ yaptılar. Sıçan geçer yol olur misali, insanlar da ‘öteki’ olmayı meziyet sayınca kakafonik ortam sahnelenir oldu. Her gün birbirine benzeyen kötü olayla adada yaşamak adalıları yoruyor. Artık buraları sayfiye yeri olmaktan çıktı. Yazlıkçılar adaya gelmiyor, ev sahipleri evlerini açmıyor. Vapur ve motor iskelelerin açıldığı alanlar Esenler Otogarı’na, cadde ve sokaklar Gülhane Parkı’na benziyor. Bizler adada ‘öteki’ olduk, günübirlikçiler adamızı kötü kullanıp gidiyorlar, bizi cereme çeken, sağlığı bozulan hayvanat bahçesinin kafes içindeki mahlûka çevirdiler. Adalar gibi yazlık yerlerin ayrı bir statüsü, özel bir yasası olması gerektiğini, burada yaşayan herkesin, ama herkesin, siyasi parti temsilcilerinin, resmi görevlilerin, seçilmiş zevatın, sivil toplum örgütlerinin, esnafın kısaca tüm iki ayaklı düşünenlerin birilerine anlatması gerektiğine inanıyorum. Aksi halde bir gün gelecek cüceler ülkesinin uyuyan devine döneceğiz. İçiniz yanmıyor mu ‘adalı’ olduğunu iddia edenler?

Son değişiklik Çarşamba, 25 Mart 2015 21:13
Yorum yapmak için oturum açın