Pazartesi, 17 Temmuz 2017 16:21

Bakü

Ögeyi değerlendirin
(1 Oylayın)

Bakü Hilton Oteli’nin Genel Müdürü Todori Kalamaris’in daveti üzerine 2 Mayıs 2017 Salı günü eşimle birlikte uçakla Bakü’ye gittik. Modern Haydar Aliyev hava alanında vize ve giriş işlemlerimizi yaptırdıktan sonra Todori Kalamaris’in Azeri şoförü Süleyman bizi karşıladı. Yol boyunca önemli binaları göstererek Bakü’yü kısa bilgilerle bize anlattı. Hazar Denizi kıyısına komşu, Azatlık Meydanı’ndaki Hilton Oteli’ne vardığımızda Todori bizi kapıda karşıladı. 27 katlı otelin dokuzuncu katındaki süit odaya girdiğimizde, meyve ve tatlılar hoş geldiğimizi anlattı.

Todori kim mi? Kadim dostum, ağabeyim, futboldan arkadaşım, Yani Kalamaris’in küçük oğludur. Yani Kalamaris, eğitim ordumuzun önemli bir öğretmeni olmasının yanında hümanist ve pedagog kişiliği ile de dikkat çeken saygıdeğer bir kardeşimdir. Yani Kalamaris, genç yaşında ilk öğretmenliğe Büyükada Yetimhanesi’nde başladı. Sonra sırasıyla; Büyükada Ay’ Dimitri Özel Rum İlkokulu, Lozan ve Cenevre Rum Okulları öğretmenlikleri, Kınalıada Çocuk Kampı ile Taksim Zapyon Kız Lisesi Müdürlüklerinde bulundu. Gençliğinde Tophane Tayfun Spor’da futbola başlayıp, çeşitli kulüplerin futbol takımlarında da oynadı.

Todori, Büyükadalı çocukluk ve mahalle arkadaşım Niça ile Yani çiftinin küçük oğludur. Turizm sektörüne İstanbul Hilton Oteli’nde ön kasa elemanı olarak başlayıp, dürüstlüğü, çalışkanlığı, efendiliği ile hızla yükselerek, Hilton Otelleri’nin çeşitli şehirlerinde genel müdürlük yaparak Bakü Hilton’a beş yıl önce tayin olmuştur.

baku 8 280x

Dört gün süreyle bize Bakü’de rehberlik yapan şoför Süleyman’a buradan da teşekkür ediyorum. İlk gün Maşatlık, Türk Şehitliği, Devlet Bayrağı Meydanı, Deniz Kenarı Parkı, Formula 1 yarış parkuru, alev ve su kuleleri gezdiğimiz yerlerdi. Maşatlık, Müslüman olmayanların kabirlerinin bulunduğu yere deniyor. Burada önemli Azeri ve Sovyet yazarlarının, bestekârların, heykeltıraşların, aktör ve aktrislerinin, işçi temsilcilerinin mezarlarını ve üzerindeki birer san’at eseri olan heykellerini gördük. Aynı yerde, Azerilerin “Ulu Önderimiz” dediği Haydar Aliyev’in de özenle korunan kabrini gördük. Maşatlık, ağaçların bolca olduğu bir korulukta. Maşatlıktan 200 metre kadar ileride Türk Şehitliği ve Camii’ni ziyaret ettik. Her bir şehit asker için konmuş siyah plaketlerde; şehidin ismi, doğum yeri ve yılı ile hicri şehadet yılı yazılıydı: 1334, yani miladi 1918.

 
baku 10 280x
baku 3 280x
baku 5 280x
 
Bakü caddelerinde. Türk Şehitliği, Camii ve Haydar Aliyev’in kabri

baku 2 280xYeni yüksek binalar

100 metre uzunluğundaki direkte dalgalanan ve her yerden görülebilen çok büyük bir Azeri bayrağının bulunduğu yerin adı: Devlet Bayrağı Meydanı’dır. Etrafında dolaşma ve oturma yerleri vardır. Hazar Denizi’nin ne yazık ki petrol kokulu suyunun yanındaki parkın adı: Deniz Kenarı Parkı. Çeşitli heykellerin alabildiğine serpiştirildiği bu parkta çalışan temizlik işçilerinin tamamı kadınlardan oluşuyor ve ağızları ile burunları toz yutmamaları için kâğıt maske ile kapalı. Halk yerlere çöp, sigara izmariti atmıyor. Dikkatimizi çeken bir diğer husus da kabuklu kuru yemiş satışı ve kullanımı parklarda yapılmıyor. Alt geçitler tertemiz ve sanki san’at galerisi. Temmuzda yapılacak Formula 1 yarışı için tonlarca ağırlığındaki beton bloklar, demir kafesler ve tribünler şimdiden caddelere konmuş bile.

Akşam otelin 17. katındaki Çin lokantasında yemeğimizi yedikten sonra, 27. katındaki döner bara çıktık. Oturduğumuz masa ve iskemlenin zemini tahmini 50 dakikada 360 derece dönerek bize ışık oyunlarının yapıldığı Alev kuleler ile Su kulelerini ve Bakü’nün gece ışıklarını seyretmemizi sağladı. Bu binaların yapımını Türk inşaat şirketlerinin üstlendiğini de göğsümüz kabararak öğrendik.

Bakü’deki ikinci günümüzde Todori bizi sabah kahvaltısı için tarihi “İçeri Şeher”de antik ve otantik bir yere götürdü. Soframızı süsleyen peynirler, yağlar, bal ve reçeller ile sebze ve meyvelerin hepsi, kilometrelerce uzaktaki Gence ve İsmaili şehirlerinden gelmişti. Bizim pide dediğimize Azeriler tandırda yaptığından tandır diyorlar, ekmeğe de çörek. Domatesli yumurtaya; pamidorlu kukü, yoğurda katık...

Bize ilginç gelen konuşmalarından birkaçını da şöyle sıralayabilirim: Teşekkür yerine hörmetler, aşağı inmek yerine düşmek, (ki evvelden Azeri hava yolları uçakları inişe geçerken hostesler “düşüyoruz” dediğinde Türk yolcular salavat getirip ağlaşıyormuş) şarkıya mugam, köşeye dönge, sokağa küça, camiiye mescid...

Kahvaltıdan sonra Haydar Aliyev Müzesi’ni gezdik. Uçaktan bakıldığında Haydar Aliyev’in imzası, yandan bakıldığında Hazar Denizi’nin dalga boyu şeklinde tasarlanıp inşa edilmiş olan yapının mimarı geçen yıl Miami’de vefat eden dünyaca ünlü Irak asıllı İngiliz vatandaşı Zaha Hadid’tir. Azerbaycan’ın tarihi, Haydar Aliyev’in hayatı, arkeolojik eserler, resim sergileri ve kukla müzesi bu san’at merkezinde bulunuyor.

baku 4 280x

Akşam yemeğini otelin hemen yanında, dünyaca ünlü Rus lokantası Mari Vanna’da yedik. Muazzam bir alana yayılmış çeşitli büyük localardan mürekkep lokantanın duvarları, yerleri, tavanları ayrı güzellikte objelerle süslü. Mezeler tadımlık olarak tahta servislerle sunuluyor ve ünlü Belluga votka lim sıkılarak küçük kadehlerden içiliyor. Turşu çeşitleri, Rus salatası, doğranmamış roka, kıvırcık, taze soğan, haçadur (peynirli pizza), borç çorbası, pampuşkiri ekmek, kaz ciğeri pate, karamelize soğan, sarımsaklı yoğurt ve nihayetinde kadın çantalarının içindeki küçük bozuk para çantaları ile hesap geliyor.

Üçüncü gün halı müzesi, temiz pazar, şehir turu ve biraz alışveriş ile geçti. Mersin balığının havyarını ancak kişi başı 100 gr. olarak alabilir ve ülke dışına çıkarabilirsiniz. Somon havyarı için böyle bir sınırlama yok. Temiz pazar denen yer, bizim Eminönü pazarı gibi bir yer.

Akşam Todori bu kez bizi Azeri lokantası olan Şirvanşah Saray’da ağırladı. Çok geniş bir alana yayılmış hakikaten taş yapı iki katlı bir saray, odalar birbirinden tüllerle ayrılmış, kapı yok, her yer dolu, her odada ayrı bir sazende ve hanende takımı var, mikrofon ve hoparlör yok, her şarkıdan sonra 10 dakika ara, yerlerde halılar, halılar, duvarlarda Sovyetler zamanından kalma fotoğraf, resim, gazete kupürleri, daktilolar, Karl Marks, Lenin, Stalin fotoğrafları Kızıl Yıldız bayrakları... Yine Belluga votka, lim, sacda can eti, yeşil tarhun ve kişniş, şüyüt (dil), turşu, minik mantı çorbası ve minik yuvarlak etli asma yaprağı dolması ile geceyi bitirdik.

Dördüncü günümüzde “İçeri Şeher” gezildi. Bu toprakların ilk kurucu devleti olan Şirvanşahlar’ın sarayını gezerken Türk olduğumuzu söylediğimizde her bir bölümün güler yüzlü rehberleri bize açıklamalarda bulundu. Kız kalesi denen yerdeki kulenin duvar kalınlığının 5 metre olduğunu duyunca ve görünce şaşırdık. Çok güzel bir sesin okuduğu Azeri şarkısı ile ilgilenip sesin sahibini sorduğumuzda Müslim Magomaev adını duyduk. Azerilerin opera ve pop şarkıcısı olup, çeşitli liyakat nişanları sahibiymiş. Dinlediğimiz şarkısını annesine izafe etmiş olduğundan ismini de: Ana koymuş. Burada “Minyatür Kitaplar Müzesi” de ilgimi çeken yer oldu. 8x4 santimi geçmeyen ebatlardaki kitaplar arasında Atatürk’ün üç cilt “Nutuk” ile Nazım Hikmet’in Rus “Hayal Ediyorum” kitaplarını görmek sevindiriciydi.

baku 9 280xBakü’nün modern yüzü

İslam Oyunları’nın Bakü’de yapılacağını, ülkemin de katılacağını duydum. Türkiye’ye gelince de bütün altın madalyaları bizim kazandığımızı öğrendim. Son günümüzde otelde hummalı bir faaliyet vardı. Polisler sivil olarak giren çıkanı arıyordu. Öğrendik ki “4. medeniyetler arası diyaloğun inkişafı: insan tehlikesizliği, sulh ve devamlı inkişaf için yeni imkânlar” toplantısı otelde yapılıyor. Dünyanın her yanından bakanlar geldi. Bizim Kültür bakanı son dakikada gelmekten vazgeçmiş! Avrupa ve Amerika son senelerde Azerbaycan’a önem veriyor, uluslararası toplantıları Bakü’de yapıyor. Arap ülkelerinin zenginleri buraya geliyor. Turizm çok canlı. Çarpıcı bir Arap isteğini Todori’den duydum. Suit odanın yan duvarını yıkıp pencere açılması için binlerce dolar teklif eden Arap’a olumlu cevap verilmemiş. Piyasada geçerli para Azeri Manatı. Yabancı para suret-i katiyede yasak. Dolar ve Türk Lirası bozdurabiliyorsunuz. Bakü’de Kilise, Sinagog olduğunu, Camilerin halkın %99’unun Şii olduğundan sadece cenazeler için kullanıldığını, yaşayan çok az Ermeni olduğunu da öğrendim. Ancak İçeri Şeher’i gezerken taş bir binada hanımlar tarafından Kur’an okunduğunu duyduğumda öğrendim ki orası “Kızlar Medresesi”.

Hava meydanında bizi bir sürpriz(!) bekliyordu. Temiz pazardan aldığımız iki kutu yüzer gramlık siyah havyarı bagaja verdiğimiz valize koymuştuk. 20 dakika sonra gümrük görevlisi bir memur benim valizin yanına gelmemi, 2 kutu havyarı yurt dışına çıkaramayacağımı anlattı. 2 kişi olduğumuzu söyleyince 2 pasaport ve 2 uçak bileti ile ve benimle gelin dedi. Valiz açıldı, 2 havyar, 2 pasaport ve 2 uçak bileti fotoğrafı çekildi, şimdi tamam dedi. Yanınızda birer tane taşısaydınız bu tatsız durum olmayacaktı dedi. Önemli değil, siz de görevinizi yaptınız diyerek ayrıldım. 100 gr. siyah havyarın fiyatının 125 manat, 250 lira olduğunu da belirteyim. Cezası nedir bilmiyorum? Onu da suç işleyene sorarız.

Üç gece, dört günlük bu tatili bize sağlayan Todori Kalamaris’e eşim Aynur ve ben sevgilerimizi, teşekkürlerimizi sunarken, 2016 yılında Bakü’de “En Başarılı Yönetici” seçildiğini de sizinle paylaşmak istedim. Bir başka gezi yazımda buluşmak üzere okurlarıma sağlıklı günler diliyor, Gagavuz Türklerinin deyişiyle; “yolunuzda güller açsın” diyorum.

 

Son değişiklik Salı, 18 Temmuz 2017 16:38
Yorum yapmak için oturum açın