Burgazada her zamankinden çok daha kalabalıktı. Her kesimden müzik ve edebiyatseverlerin bir arada olduğu bir Burgaz akşamı oldu... Gezinti Caddesi’ne kurulmuştu sahne. Sahnenin lokantalara yakın olan kısmı güvenlik şeridiyle kapatılmıştı. Konser kalabalığının kimisi biletli, kimisi biletsiz misafirler ve Adalılar. Biletsizler, iskelenin konser için bantlarla kapatılmamış yerlerine, sahildeki kayalık alanlara yerleşip geceyi izlediler. Kimileri de tekne ve motorlarıyla Burgaz sahilden Kaşık Adası’na büyük inci tanelerini andıran ışıklı tekneleriyle denize gerdanlıklar yapmışlardı.
Bu kalabalığın bir nedeni vardı elbette: 42. İstanbul Müzik Festivali – Fazıl Say konseri. Festival için yapılan “Ölümünün 60. Yılında Sait Faik’i Hatırlamak” adlı müzikli sahne eserinin dünya prömiyeri... Konserden hemen önce elektrikler kesilip(!) ada karanlığa gömülünce doğanın sakinleri konser başlamadan alt grup olarak şen-şakrak ötüşmeye, dalga sesleriyle, vapur düdükleriyle doğanın korosunun müziğini icra etmeye başladılar. Sahnede piyanosuyla Fazıl Say, arkasında Borusan Quartet ve Türk müziği enstrümanlarını çalan dört müzisyen vardı. Serenad Bağcan ile Zeynep Halvaşi eserin şarkılarını seslendirdiler. Öyküyü Songül Öden, Demet Evgar ve Esra Bezen Bilgin oynadılar.
Fazıl Say’ın ünlü yazarın bir öyküsünden yola çıkarak hazırladığı bir eser. Öykünün girişindeki ve aralarda Sait Faik’i, yazarın dünyasını, Burgazada’yı anlatan şarkıların sözleri Özen Yula’ya ait. Gösteriyi sahneye koyan da Özen Yula. Öykü, ‘Stelyanos Hrisapulos Gemisi’ adını taşıyor. Öykünün kahramanları yoksul balıkçı Stelyanos Hrisapulos ve torunu Trifon. Torunundan başka kimsesi olmayan Stelyanos, balığın da kıt çıktığı o kış çok kederlidir. Ama onu hayata bağlayan biri vardır, Trifon. Küçük çocuğun ise tek dünyası deniz, en büyük hayali gemiler… Oturur gemiler yapar. En son yaptığı, yaşına göre çok güzel olan bir metrelik oyuncak gemisine dedesinin adını verir. O kadar güzel bir gemidir ki köyün bütün çocukları, oyuncakçı dükkânından alınmış motorlu sandallara sahip olanlar bile bir araya gelir, onları kıskandıran bu gemiyi batırmaya karar verirler. Birbirlerine dayanarak hayatta kalan Burgazada’nın yoksul Rumlarından ikisinin dokunaklı hikâyesidir bu. Bu hikâyenin hüznü Fazıl Say’ın müziğinde de kendini gösteriyordu.
Konsere çığlıklarıyla eşlik eden martılarıyla, dalga ve motor sesleri-vapur düdükleriyle, insanın içine işleyen deniz kokusuyla, tam da Sait Faik’in ve Burgazada’nın ruhuna uygun bir konser oldu.