Bahar’ın maceraları…
Bahar günler geçtikçe yeni evine komşularına iyice alışmış adanın keyfini çıkarmaya başlamıştı. Taşı sıkıp suyunu çıkardığı yıllardan biriktirdiği para bitene ve bilmediği bir zamana kadar bunu yapmayı sürdürecekti. Bu arada Madam Destina hala ona muhteşem mezelerin püf noktalarını söylemiyor, tek başına yaşadığı için de sık sık kendi mezeleri hazırlayıp Bahar’ı yemeğe davet ediyordu. Bir dolunay akşamı, Madam Destina yine çağırmıştı Bahar’ı. Bahar tek bildiği yemek olan soslu makarna yapıp tencere ile birlikte gitti Madam’a bir de 1 şişe kırmızı şarap almıştı. O akşam oldukça efkârlıydı anlaşılan Madam. Avluda dolunay, muşamba bez örtülü masa ve üzerinde sadece cam tabağın içinde fava vardı. Alaturka şarkılar çalan bir radyo kanalı açıktı ve ‘böyle bir kara sevda kara toprakla biter’ diyen şarkı henüz bitmişti. Madam geldin mi kızım dedi beraber sofrayı kurdular. Alaturka şarkılar eşliğinde bir lezzet yolculuğu daha başlamıştı. Madam yan eve taşınan yeni komşudan bahsetti, bugün bütün gün at arabasıyla eşya taşındığını gürültü patırtıdan rahatsız olduğunu ama taşınan kadını çok sevdiğini onun da kendisi gibi çatlak olduğunu söyledi. Dans hocasıymış yeni komşu dedi Madam, ‘büyüsel dans teknikleri’ hocasıymış. Tam o sırada belirdi yeni komşu avluda, selamlaştı, anca yerleştiğini bir yorgunluk çayı demlemek istediğini fakat kibriti ya da çakmağı olmadığını söyleyerek kibrit var mı diye sordu? Madam, iyi insan lafının üstüne gelirmiş, gel Hoca Hanım gel, kaynanan seviyormuş, gel buyur dedi. Sanki kırk yıllık dost gibiydiler, sezgileri çok güçlüydü Madam’ın, bu kadını sevmiş olmalıydı. Madam hocaya eee sen her gün gidip gelecek misin karşıya bir yerde çalışıyor musun diye sordu. Hoca Hanım her gün gideceğim bir yer olmayacak dedi. Madam şarap ve dolunay ile uzun vakit geçirmenin de etkisiyle kafası rahat bir haldeydi ve ‘Aferin, sen işi biliyorsun ondan işe gitmiyorsun demek’ dedi. Zaten aralarında anlaştıkları bir dil vardı onlar birbirlerini anlıyorlardı da Bahar daha olaya girememişti. Bahar, ‘ya Allah aşkına işi bilmek ne demek? sizin bir bildiğiniz var ne olur bana da anlatın, ben de öğrenmek istiyorum, bizi çok yanlış yetiştirdiler, saçma sapan eğitimler almak için yarıştık, ekonomik bireyler olmamız istendi, en yakın arkadaşımız her zaman baş düşmanımız, geçmemiz gereken rakibimiz, hırsla kıskandığımız hedefimiz oldu. Ayağınız yere bassın, altın bileziğiniz olsun diye diye erkekleştirdiler bizi, olmadı zengin koca bul sevmen şart değil zengin olsun adam yeter evlen baskısı oldu, sistemin öngördüğü işlere cv yollamak, genel müdürlerle iş mülakatları yapmak, tüm bu sanallık için bir de hırsla insanı ezmek için teşvik edildik. Daha çok satış yapıyorsak ve daha çok satın alıyorsak var olduğumuz söylendi biz de inandık. Bahar’ın gözleri dolmuş ve bağıra bağıra ağlamaya başlamıştı. Şu mübarek dolunayın, Allah’ın aşkına bugüne kadar öğrendiğim her şeyi unutmak yeni şeyler öğrenmek istiyorum, ne olur bana yardım edin dedi ağlayarak, hıçkırarak. Madam Destina ve Hoca Hanım şaşkınlık içinde Bahar’ı dinlemişler, biraz tedirgin olmuşlar fakat bunu büyük bir olgunlukla gizleyerek Bahar’ın ruh durumunu anlamışlardı. O sırada radyoda ‘hekimden sorma çekenden sor demişler, acısını dertlerin çare gösteren değil çeken bilir demişler’ diye yükselen bir sesi duydular. Madam Destina az sesini açtı radyonun. Ağla kızım, ağla dediler. Ah yavrimu dedi Madam, haklısın kızım haklısın iyi bak sen fark etmişsin bu işte bir skatula var (skata- Rumca dışkı anlamındaydı), ya fark etmeyenler… Hoca Hanım da katıldı, evet ya fark etmeseydin dedi. Bu yalan dünyada sahte bir hayat uğruna bir can yakacak, gönül kıracak duruma gelseydin. Marka bir çantan olacak, birilerinin önüne geçecek, birilerine yukarıdan bakacaksın diye şekilden şekle girseydin öyle kalsaydın ne olacaktı. Modern insanın kronik hastalığı ‘kibir’ e yakalanmış olsaydın ne olacaktı. Şimdi insanlar insanlıktan çıktı nerede erkek erkek, kadın kadın olacak… Dünyanın çivisi çıktı sen üzülme dediler. Hümeyra çalmaya başlamıştı o sırada ‘öyle uzak ki yerim uzakları aşıyor, bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor, ya her şeyim ya hiçim, sorma dünya ne biçim bir kördüğüm ki içim, çözdükçe dolaşıyor’ Bahar herhâlde büyük bir birikimin, yılların birikiminin boşalmasını yaşıyordu. O kadar içli ağlamıştı ki bu iki kadın Bahar için gerçekten endişelenmişlerdi. Çünkü onlar bir başkası için gerçekten endişe hissedecek saf çocuk yüreklerini kaybetmeyenlerdendi. Ve ay ışığında sohbet ettiği bu iki kadın o söylemeden pek çok şeyi anlayabiliyordu zaten. Bahar’ın ağlaması geçince Hoca Hanım, Ay Töresine göre ne kadar güzel bir şey yaptın biliyor musun? dedi. Dolunayda bitmesini, küçülmesini, yok olmasını, kurtulmak istediğin her şeyi saydın. Ay Töreni yaptın aslında Bahar. Korkularını iyice hisset, hisset ki dışarı çıksınlar, küçülsünler yok olsunlar. Korkularını bu ay ile beraber sevgiye dönüştür. Şunu unutma bir kadın korkuları kadar eril olur, eril davranır, kırar, döker, yakar, yıkar, çıkarları, hırsları onu dikenleştirir. Kadın içinde taşıdığı ilahi sevgi kadar dişi olabilir, kadın olabilir. Dişi olamayan erkeğinden bir şey alamaz, alma sanatını bilmeyen hayattan ve evrenden de bir şeyler alırken sorun yaşar. Ve kaos başlar.
Madam Destina katıldığını belirterek lafa girdi. Gerçek dişi kabul etmesini bilir dedi. Gönül gözü açıktır, kalbindeki masumiyet ve sevgi ile hareket eder. Ama kendini ona teslim etmeden önce ‘yüz görümlüğünü’ istemeli, erkeğin emek harcamasına izin vermeli, emek harcayacağı alanı yaratmalıdır. Ve birden değil erkeği kademeli olarak kabul etmelidir, anlıyorsun kızım? Kadınlar gülmeye başladı. Birden Bahar’ın da havası değişmiş anlatılanları merakla dinemeye ve mutlu olmaya başlamıştı. Kadınlar Bahar’ın neşelenmesine, hatta kahkaha atmasına sebep olacak bir hale bürünmüşler, Bahar’ın enerjisi birden değişmişti. Kadınlar neşeyle konuşmaya devam ediyor bu sefer Bahar onları şaşkınlıkla ve eğlenerek izliyordu. Madam Destina dişi dediğin gözlerinden, duruşundan yayar çekim alanını. Dişi özel bir çaba harcamaz bu müthiş enerjisini gizlice yayar etrafa. Kadın isteğini doğrudan söylemez, duygu belirtir. Üşüdüysen üşüdüm, acıktıysan acıktım, sıkıldıysan sıkıldım diyeceksin. Erkek de ne gerekiyorsa yapacak. Neye ihtiyacın varsa hangi duyguyla istediğini erkeğe söyleyecek, göstereceksin. Öyle güzel isteyecek, alınca da öyle güzel takdir edeceksin ki, erkek onu sağlamaktan mutlu olacak. Dişilik almak sanatıdır, vereni mutlu ederek, çekici ama masum bir şekilde, gerçek ve güçlü duygularla erkeği onurlandırarak.
Saat oldukça ilerlemiş, şarapları çoktan bitmiş, bu sohbet üçünün de hoşuna gitmişti. Uykuları geldiğini fark ettiler. Sofrayı beraber kaldırdılar. Madam haydi siz bırakın ben hallederim dedi. Hoca Hanım hemen yan evinde Madam Destina sokağın az ilerisinde de Bahar gibi bir komşu bulduğu için çok memnun olduğunu hissettirdi onlara. Sessiz ve kimsesiz boş ada sokaklarında sabaha az kala evlerine dağıldılar. Bahar, anlamlandıramadığı kadar iyi hissediyordu kendini.