Eylül, serinliğiyle birlikte geldi.
Boşuna dememişler Adalar’ın en güzeli Eylül diye. O bunaltıcı sıcaklar gitti, geceler artık derin bir uyku için daha elverişli.
Pandemiyle geçen ikinci yazı da tamamladık.
Geçen yıl, okullar yüzyüze eğitime açılmayacak diye, Adalar’da kışı geçirmek üzere hazırlık yapan hane sayısı epey yüksekti. Bu sene, sanki her şey pandemi öncesine dönüyor gibi. Adalar’ın kış nüfusu pandemi dönemiyle gelen artışı sürdürecek ama, beklenen bu yıl daha çok yazlıkçı ailenin Adalar’da yaz-kış kalacağı biçimindeydi ama öyle olmayacak.
Hatta beklenenden erken dönüş bile başladı denebilir. Sevgili Tilda Levi, 25 Ağustosta, Şalom’daki köşesinde yazmıştı: “Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine… Kış boyunca pandemiden korunmak için Adalara taşınılırken, kimi çocuklu aileler yaz sıcağında toparlanıp şehre geri döndüler” diye… Levi Adalar’da yarı maskeli-yarı maskesiz insan kalabalığına, 12-15 yaş grubunda başgösteren salgına ve kırk yaş kutlamaları ile gelen bulaşa dikkat çekiyordu.
Okulların nasıl açılacağına ilişkin endişeler de az değil. Gerekli hazırlıklar yapıldı deniyor ama, ne yazık ki inandırıcı olamıyor. Öte yandan, iki tam yılı uzaktan eğitimle geçiren çocukların ve ailelerin durumu da ortada. Sonuç: Okullar açılacak ve zaten tırmanışta olan vaka sayıları, önümüzdeki iki ay içinde tavan yapacak.
Bizim yaş grubunda, dördüncü aşı tartışmaları da aldı başını gidiyor. İki Sinovac, bir Biontech’den sonra ikinci Biontech olanağı ortaya çıktı ya, gerekli-gereksiz tartışmalarıyla artan tepkiler üzerine, yurt dışına gidecek olanlardan baskı geldi onun için açtık dendi ama, bu ihtiyacı olmayanlar da kuyrukta sanki. Bir yanda aşısız ya da tek aşılı milyonlar, öte yanda dört aşılı bir azınlık. Ne kadar korunacağız ki?
…
Ağustosu çok önemli bir etkinlik ile bitirdik. Uzun yılların sessizliğiyle çökmekte olan Büyükada Rum Yetimhanesi için yeni bir umudun habercisiydi bu etkinlik. Rum Patrikhanesi’nin davetiyle, Büyükada Rum Yetimhanesi’nin bu etkinlik için düzenlenmiş bahçesinde bir araya gelenler, hem sonu müziğe bırakılmış güzel bir akşamüzeri geçirdiler ve hem de binanın ayakta tutulması için son dönemde yapılan çalışmalar hakkında bilgi edindiler.
Devasa ahşap bina arkada boylu boyunca uzanıyordu. Çöküş önce çatıdan başlamıştı ama şimdi her cephede ele veriyordu kendisini ve işte önümüzde durmaktaydı.
Yapılacak iş hiç de kolay değil, biliyoruz. Erken müdahale edilebilseydi, işlerin çok daha kolay olacağını da. Ama her şeye rağmen, şu anda ortaya konan irade, işin içine katılabilecek uzmanlık ve sivil toplum sahiplenmesiyle birleştiğinde, çöküşün durdurulabileceği ve yepyeni olanakların ortaya çıkabileceğini hissettik o akşam.
İBB’nin ve BİMTAŞ’ın sahiplenmesi, atılan hızlı adımlar, tamamlanıp kurula sunulan rölöve, hazırlığına başlanan restitüsyon ve ardından restorasyon hazırlıkları, sadece bir teknik çalışma değil, yaratıcılığa sonuna kadar açık bir katılımla desteklenebilirse mesela. Bu umut konuşmacıların büyük bölümü tarafından ortaya kondu.
O akşam en çok dile gelen deyim, binanın yetimliği idi.
Binanın yetimliğinin sona ereceği umudu bile, neden güzel bir başlangıç olmasın.
…
Adalı Yayınları, kuruluşunun 18. Yılına girdiği bu yıl atakta. 70. Kitabını Ağustos’ta yayınladı. Bu yıl 5 yeni, 5 adet de baskısı tükenmiş kitapların yeniden baskısı yapıldı. Eylül ayı içinde biri yeni, diğer ikisi yeniden basım üç kitap daha çıkacak.
Adaliyayinlari.com sitesi, Adalı yayınlarının tüm kitaplarının satışına açıldı. Son derece pratik, kullanışlı ve iyi çalışan bir site oldu. Bir güzel haberimiz daha var bu vesileyle. Siteden baskısı olmayan bazı kitapların ön siparişi de mümkün olabiliyor. Ön siparişe açılan ilk kitap, yıllardır baskısı bulunmayan Akillas Millas’ın muhteşem eseri, Büyükada-Ada-i Kebir. Hemen şimdi siteye girin ve siparişinizi verin. 2 ay içinde bu güzel eser kapınızda olsun.