Hrant Dink Çağdaş Oratoryosu Montreal ve New York’ta da başarıyla sahnelenerek gönülleri fethetti. Geçen yıl Ocak ayında İstanbul’da gerçekleşen konserden sonra bu konuyu dergimizin okurlarıyla paylaşmıştım. Orada demişim ki “İnsanın içinde yer aldığı bir proje hakkında, haber niteliğinde bir yazı yazması doğrusu hiç kolay değildir, tarafsız olmakta epey zorlanır. Ayrıca uzun bir çalışma sürecini yaşayıp gözlemlemek, verilen emekleri, paylaşılan duyguları bilmek, sunuma iyimser bakmaya neden olur. Ama ben bu yazıyı hem içeriden ve dışarıdan bakarak yazacağım ki zaten içinde olsam da aynı zamanda izleyici konumundaydım. Emin olun tarafsız da olabilirim.”
Bu sözleri, çalışmalarını yakından izlediğim buradaki Lusavoriç Korosu’nun, premieri Erivan’da yapılan, daha sonra İstanbul’da Pangaltı Lisesi’nden Yetişenler Derneği’nin 70. Yıl kutlamaları kapsamında gerçekleşen konserlerinden sonra yazmışım. Bir kez de Nisan ayında gerçekleşen, yalnızca izleyici olduğum, pek de büyük övgüler düzmediğim, oradaki bir koronun sunduğu Los Angeles konserinde söz etmişim Oratoryomuzdan.
Bu yıl Mart ve Nisan aylarında da Kanada; Montreal ve ABD; New York konserleri oldu. Biliyorsunuz, ünlü İstanbul asıllı müzisyen Cenk Taşkan’ın (Majak Toşikyan) müziği üzerine sözlerini benim yazdığım bir oratoryo bu. Dolayısıyla, oralara da davet edildim.
Gerçi hiç soğuk iklim insanı olmadığımdan, bu mevsimde Kanada’da olmak pek de cezbetmiyordu beni ama kendi imkânlarımla böyle sık sık oralara gidemeyeceğim malum, o yüzden mutlu oldum tabii ve de bu sayede 35 yıldır görmediğim halamın kızını görecek hatta onun evinde kalacaktım. En son 14 yaşındayken gördüğüm, şimdi boyunca çocukları olan, can gibi sevdiğim biriyle ilk karşılaşmamın yarattığı duygu selini anlatmayacağım. Unutulmazdı diyeceğim.
Kanada topraklarına tam da korktuğum gibi hatta kâbuslarımda bile hayal edemeyeceğim kadar berbat bir şekilde ayak bastık ama değdi doğrusu. Kadere bakın, büyük bir kar fırtınası yüzünden uçağımız Montreal’e inemedi ve bir gece, mecburi iniş yaptığı Toronto’da kaldık. Hem de üzerimizdeki kıyafetlerle, zira valizlerimizi uçakta alıkoydular. Kış görmemişiz biz... Kar diz boyu...
Üşüdük, korktuk, telaşlandık, sinirlendik, o gece Türk Hava Yolları’nın sorumluluğunda bir otelde kaldık, ertesi gün yani fırtına dinince, aynı uçakla nihayet yerimize vardığımızda öğrendik ki bizi karşılamaya gelenler de o geceki fırtına yüzünden evlerine dönememiş ve bütün gece büyük perişanlık çekmişler. Bu durumda, sözde biraz dinlenmek için bir gün erken gitmeye çalışmak boşuna oldu ve o halimizle doğru provada aldık soluğumuzu. Sanırım güzel işler kolay ortaya çıkmıyor. Ama inanın tüm bu zorluklar doğum sancısı gibi geldi, geçti... Sonuç o kadar iyiydi ki çınlayan alkışlarla her şey bir anda unutuldu bitti.
Hrant Dink Çağdaş Oratoryosu’nun Montreal’deki konserleri, 18 ve 19 Mart’ta, Bolsohay (İstabullu Ermeniler) Derneği’nin kuruluşunun 50. yılı çerçevesinde, Ermeni Protestan Kilisesinde gerçekleşti. ‘Hrant’ın Dostları’ adı altındaki gönüllülerin de katıldığı Montreal Hamazkain Knar Korosu’nu ve 35 kişilik orkestrayı genç ve yetenekli Maestro; Lori Altounian büyük bir başarıyla yönetti. Her iki günde de çok kalabalık bir izleyici kitlesi vardı
25 Mart’ta, Kuruluşunun 90. yılını kutlayan CARS derneğinin katkılarıyla, S. Vartan Katedralinde gerçekleşen New York konserinde ise orkestra ve koroyu Maestro; Kris Kalfayan yönetti. Doğrusu bu konser de çok iyiydi ve kilise o kadar doluydu ki ayakta kalan izleyiciler vardı.
Her iki konsere, Montreal’den Elie Berberian, İstanbul’dan Karin Bozkurt ve Yerevan’dan Boğos Yeğyazar solist olarak katıldılar. Sunum formatına göre, Boğos; Hrant’ın sesi, Karin; Rakel’in sesi, Elie; halkın sesi oldular ve de büyük bir başarı göstererek ayakta alkışlandılar. “Berberian’ı tanımıyorum, soyadı benzerliğimiz rastlantı, aldığım duyumlar çok iyi olsa da onunla ilgili izlenimlerimi dönüşümde anlatacağım” demiştim giderken, onu tanıdıktan sonra, kanımdan, canımdan biriymiş gibi hissettim. Son derece sıcak ve tam benim gibi, ekibimiz gibi, yüreği avucunda bir insandı yani... Ve de çok yetenekliydi. Kendisi gibi çok özel bir sahne ışığı, kendine özgü bir karizması ve muhteşem bir sesi olan Boğos’la müthiş bir uyum yakaladılar.
Sevgili Karin, çağlayan şıkır şıkır bir su gibiydi... Rakel Dink’in duygularını anlatan “Çutak” adlı şarkıyı seslendirirken, o kadar samimi ve yürekten okudu ki kendisi dahil kimse gözyaşlarına hâkim olamadı. Bir ara hıçkırmasını zor zapt ettiğini fark ettiğimde, içim yandı, keşke bir sonraki solo onun olmasaydı da biraz ruhunu dinlendirebilseydi diye düşündüm. Ama o, öyle profesyonelce hakim oldu ki duruma, hayranlık duydum.
Orkestraya önemli bir takviye olacağından emin olduğumuz, genç davulcu Arda Uyar’ı da götürmüştük buradan, zira Majak’a göre vurmalı enstrümanlar bir orkestranın kalbi sayılıyorlardı... Gerçekten öyleymiş. Arda o kadar başarılıydı ve katkısı o kadar netti ki büyük hayranlık uyandırdı ve ayrıca alkışlandı.
Konser programı Majak Toşikyan’ın; Gomidas, Ko Hayrenik ve Desnem Anin adlı üç sevilen parçasıyla başladı. Montreal’deki konserde fonda Hrant’ın farklı zamanlarda yaptığı konuşmalar olan bir barkovizyon gösterisi de yapıldı.
Konserden sonra konuklar zengin bir kokteylle ağırlandılar. Sanatçılar hayranlarıyla bir araya gelip tanıştılar, tebrik edildiler, sohbet ettiler. Birçok İstanbul’dan gitme eski dost ve çocukluk arkadaşları bu vesileyle karşılaştılar. Majak’la ben ilkokuldan sınıf arkadaşıyız ve birçok sınıf arkadaşımıza rastladık. Doğrusu oldukça duygusal anlar yaşandı.
Benzer olaylar ve duygular New York’ta da gerçekleşti tabii. Orada da konserden sonra kilisenin yemek salonunda büyük bir yemek verildi. İstek üzerine değerli solistlerimiz de birer şarkı ile geceye renk kattılar. Programlar imzalandı ve hatıra fotoğrafları çekildi. Böylece, bir gönül eseri olan; “Hrant Dink Çağdaş Oratoryosu” iki büyük başarıya daha imza attı ve iki ülkede ve şehirde daha iz bıraktı, anılar zincirimize de kolay kolay unutulmayacak iki halka daha eklendi. Ve ben hâlâ umutluyum, bir gün İstanbul’da bu Oratoryo’yu Türkçe olarak ülke çapında duyurabilmeyi hayal ediyor ve heyecanla bekliyorum.