Mevsim değişiyor dostlarım. Prens Adaları bizi bekliyor. Ağaçlar çiçek açtı, kuşlar cıvıldaşıyor, patilerimiz kış boyunca bizleri özledi. Dükkâncılar yaza hazırlanıyor. Limanlarda faaliyet var. Malum teknelerin bakım zamanı, bahçeler doğanın en güzel renklerini bize sunmak için yarışıyor. Sakin bir deniz, şehrin gürültüsünden kopup Adalara sığınan halkını karşılarken, durgun denizde mücevher gibi rengârenk parlayan taşları hafifçe sıyırarak dalgalarını ahenkli ahenkli kıyıya vuruyor.
Sessizlik hüküm sürmekte. O anı yaşamak, insanın özlemini duyduğu doğaya sarılması, iç dünyasını, duygularını, hayallerini, saçlarını okşayan rüzgârla paylaşması, kasvetten kurtulan ruhlarını bir tüy hafifliğine büründürüyor. Gökyüzü masmavi, yapraklar filizi, özlem buram buram. Bir de sen olsaydın yanımda, tatlı sözlüm, benim sevdam.
Yaz geliyor. Hayat mı zor, biz mi zorlaştırdık hayatı? Gülen yüzler, heyecanlı bakışlar, şakalaşmalar, sevinç çığlıkları neden yok oldu ada vapurlarında? İnsanlarda bir isteksizlik, bir melal var veya davul zurna tantana.
İskele meydanında bir kahve içimi oturup vapurlardan inenleri neşe ile karşılayan, gönül ferahlığı ile birbirlerine iyi yazlar dileyen yazlıkçıların huzuruna ne oldu? Onlar Adalara kendi kültürlerinden taviz vermeden gelip giden geçici bir ziyaretçi akımına mı yenik düşürüldüler acaba? Prens Adalarının eski nezih halini bilip yaşamış olmanın günahını mı, sıkıntısını mı yoksa pişmanlığını mı yaşıyorlar?
Dostlarım, ağaç, kökü topraktaysa ağaçtır. Çürüyen kökten arta kalan dallardaki çiçekler elbette vazoları süsler ama kuruyan dallar bir daha çiçek açmaz.
Yaz geliyor. Prens Adalarını görünen ve görünmeyen her türlü kirlilikten koruyalım. Müslümanı, Hıristiyan’ı ve Musevi’si ile yine el ele yine can cana yine gönül gönüle tek Allah inancıyla, tek Vatan ve tek Millet olmanın gururunu yaşayalım.