Salı, 11 Ağustos 2015 21:36

Pati pati gel pati

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Bir arkadaşım “İnsanlar hayvan sever oldular, insan sever kalmadı” dedi. Arkadaşım ne yazık ki hayvanlarla pek haşır neşir değil çünkü hayvan sahiplerinin hışmına uğradı. Komşusunun güvercinleri bahçesini kirletiyor, kediler ise komşuda beslenip arkadaşımın bahçesini talan ediyorlar. Bu durumda hayvanları o muhitten uzaklaştırmak için arkadaşım çare arıyor dolayısı ile bir kediciğin verebileceği manevi sıcaklıktan ve neşesinden mahrum kaldığının farkında değil. Oysa kediler insan ruhuna en kuvvetli yatıştırıcıdan daha çok tesir edebilirler.

Efendim? Kim haklı, kim haksız diye mi sordunuz? Arkadaşım gerekirse ‘Ben haksızım’ da diyebilecek nadir insanlardandır. Gözlemlediğim kadarı ile hemen hemen herkes kendince haklı. Üstelik haksız olduklarını bile bile karşısındaki insanı suçlayabilmek için ya biçareyi, ya kızgını, ya dilsizi oynarlar veya güzel bir senaryo uydurarak suçsuza suçu yükleyebileceklerini sanırlar.

Son zamanlarda iki taraflı olması gerekirken çokça yersiz kullanılan ve pek az tatbik edilen bir kelime var: Hoşgörü. Olabilir yeter ki ‘tahammül mülkü’ yıkılmasın.

Hayvan candır, biblo değil. Demek ki evcil hayvanı sevmek, beslemek, temizliğini üstlenmek, olabildiğince kendi disiplininize alıştırmak, onunla ilgilenmek lâzım. Tüm bunları yaparken de elinizden geldiğince komşunuzu rahatsız etmemeye dikkat edeceksiniz fakat neticede her ne kadar uğraşırsanız uğraşın bir yerde hayvan hayvanlığını yapacaktır kaldı ki nicedir ayıya dayı demişiz de ne olmuş? Ayının kendisi bile dayı olmadığını bilir.

pati 02 640x

***

Hayvan sevenlerin bir diğer görevi de bu sevgiyi aşılamaktır. Bilinçli ebeveyn çocuğuna hayvan sevgisi aşılar. Çocuk dergilerinde çizilen şirin hayvanlar aşktır. Çizgi film kahramanları yaşlılıkta bile unutulmaz. Hayvan sevmek insan sevmekten geçer. Aslında bu sözü yumurta tavuk hikâyesine benzetirim. Sevildiğini bilen hayvan sevgi gösterir, mutlu ise stresinizi dağıtır, verilen her bir lokma yemeğe bakışıyla, sürtünmesi ile veya kuyruğunu sallayarak teşekkür etmesini bilir.

Hayvanlar hayatınıza neşe katar, hayatımıza karışıp duygularını bizlerle paylaşırlar, bizlerle sevinir, bizlerle üzülür, hastalıkta yanı başımızda olurlar, mutluluğumuzu hissedince de türlü maymunluklarla bizi güldürürler.

Her güzel şeyin bir zorluğu olduğu gibi evcil hayvan beslemenin de zorlukları vardır. Kediniz, köpeğiniz, kuşunuz, tavşanınız, su kaplumbağalarınız bile birer hırsızdır. Özgürlüğünüzden çalar fakat siz bu bağımlılığı zaten mutluluğa, huzura, gönül ferahlığına bağlamış olursunuz. Evcil hayvan beslemek sürekli temizlik gerektirir ki bu yorgunluğu patileriniz size muhtaç oldukları halde kendilerinden emin, umursamaz halleri ile güldürüye çevirmesini çok iyi becerirler. Hayvanların da farklı karakterleri vardır. Yaramazlık veya hata yapan bir patinin saklandığı yerden tek gözle size bakması tüm sinirlerinizi yatıştırır.

Ne yazık ki sokaklarda rastladığım köpek pislikleri beni bile yıldırdı. Hata kimde? Saygısız köpek sahiplerini illâ canlandırmak mı lâzım? Sokak köpeklerine gelince zaten yaz kış çile çekmekteler. Onlara kızamıyorum. Kediler fazlası ile temiz hayvanlardır. Temiz yerlerde dinlenmeyi severler, kendilerini temizlerler ve dışkılarını toprağa gömerler. Köpekler bu özelliklere sahip olmadıkları için sahiplerinin daha ilgili olması gerekir. Sokaklarımızda tasmasız hayvan geziyorsa, o ayıp bize aittir. Medeni ülkelerde olduğu gibi köpek barınaklarımızın sayısını çoğaltmamız ve bakımlarını kontrol altında tutmamız gerekir. Hayvanları Allahın yaratmış olduğunun bilincinde olmamız zaten onları yemeksiz susuz bırakmamızı engeller. Hayvana eziyet eden, işkence uygulayanlar zaten insanlıktan nasiplerini almamış iki ayaklı yaratıklardır.

İlkokulda sınıfımı pekiyi derece ile geçtiğim için babam bana bir köpek almıştı, adını Fox koyduk. Hırsızlarla ilk tanışmam Fox ile oldu. Köpeğimi çaldılar.

Gençlik yıllarımda iki tavşanım oldu. ‘Blanche’larımın birini köpek parçalamış, diğerini de benden alıp Fransa’ya götürmüşlerdi. Hayret değil mi?

Edi ile Büdü’müz de oldu bizim.

İki su kaplumbağası bize kendilerini sevdirmeyi başardılar. Onlar iki sevgili idiler ve peş peşe öldüler. Minik bedenleri toprakta çürüyüp gitti.

Yıllar sonra babası kızıma siyah bir caniche aldı. O da birkaç gün sonra iki kez uludu ve o güzelim parlak tüyleri anında keçeye döndü. Kızım çok ağladı. Rocky’yi üzülerek gömdük. Sevgimizi sürekli beslediğimiz kanaryalara verdik.

Ben kediye dokunamazdım. Bağırsakları elime gelir derdim buna rağmen Kınalıada’da her sonbahar kedi beslerdim. Bir gün kızım gri beyaz minik bir kedi bulmuş. Yağmurdan ıslanmaması için ilk kez eve kedi aldık. Böylece bir hayli güzel ve afacan kedimiz on yıl evimizin ferdi oldu. Bir gün gitti ve gelmedi. Minu’yu hatıralara gömdük.

Bir süre bahçenin kedileri ile yetindim, Vano kedime rastlayana kadar eve kedi almadım. Vano süt beyazı bir kediydi. Bir gözü buz mavisi, diğer gözü bal rengi, deli fişekti. Ele avuca sığmayan Vanlı Vano kucağa düştü, hastaneye yattı, gözümüzün içine baka baka bizleri terk etti. Onu da gömdüm.

Artık eve hayvan alamadım. Şimdi inanmayacaksınız ama akraba bir kedim var. Muşig kedi zaman zaman beni ziyaret edecek.

Hayvanlara karşı duygularımızı yalnız sevgi ile besleyemeyiz. İçimizdeki vicdanlılık duygusu da devreye girer ve sokakta kalmış hayvanları da unutmamamızı sağlar.

Geçenlerde bahçemizin yaramazı Zeytin kedi inanılmayacak bir şey yapmış. Sabahleyin onu balkonumuzda doğurduğu üç yavrusunu emzirirken bulduk. Zeytin kendisini elletmez, sevdirmez ki dördünü toplayıp başka bir yuvaya taşıyayım. Yine vicdanımız el vermedi ve yavrular büyüyene kadar lohusa beslemeye karar verdik. Yavruların gözü yeni açıldı, pek şirinler. Biraz büyüsünler, onlara yardımcı olacağım elbette ama evin tapusu şimdilik bende kalsın.

Bu yıl rüzgârlı geçen yaz mevsimi beni çok mutlu etti. Ben rüzgârı severim. Şu an tatlı bir rüzgâr eşliğinde keyifli keyifli yazımı yazarken, ada bekçisi, ada dostu, adalarımızın süsü hayvanlarımızın kışı nasıl geçireceklerini düşünmeye başladım bile. Gerçi duyarlı birçok adalı en kötü havalarda bile adaları ziyaret edip onlara yiyecek veriyor ama dağıtmak üzere ada gönüllülerine bırakacağımız kuru mamalarla kedicikleri ve köpekleri aç kalmaktan kurtarabiliriz. Bugün hayretle duyduğuma göre çikolatalı bir dondurma külahı dondurmasız, 50 kuruş olduğuna göre bir cana harcanacak mama parası cebimizi zorlamayacaktır.

İstanbul’un en güzel ilçesi Prens Adaları’nın kendisine özel yaşama tarzı, bir adabı vardır. Ada kültürüne, Adalara yakışmayan kendi kültürlerini aşılayanlar ada halkının asaletine gölge düşürdüler. Hayvanlardan kurtulmak isterken onları Adalara getirip terk eden vicdansızlar ne tarz bir cehalet yaşıyorlar acaba?

Biliyorum Prens Adaları’nın sorunları çok fakat adalarda sokak köpeklerinin sayısı çoğaldı, şimdilik onlarla baş edebiliyoruz; fakat Sonbahar ve Kış mevsimlerinde yarattıkları tablo hem acıklı hem de tehlikeli oluyor.

El birliği ile her adaya birer temiz barınak kazandıramaz mıyız?

Tabii her barınağın bir bekçisi olması gerektiğini de biliyorum. Bu masrafı karşılayacak hiçbir merci, hiçbir adalı yok mu?

Son değişiklik Salı, 25 Ağustos 2015 19:34
Yorum yapmak için oturum açın