İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer, 14. İstanbul Bienali ile ilgili Adalı Dergisi’ne bir röportaj verdi. Bu yılki bienalin sergi başlığı ‘Tuzlu Su’. Sergi mekânları arasında Büyükada da yer alıyor.
Bienal ve bu seneki teması üzerine bilgi
TUZLU SU, bu bienalde birlikte çalıştığımız Carolyn Christov- Bakargiev’in İstanbul Boğazı’ndan ilham almasıyla serginin başlığı oldu. Serginin kavramsal çerçevesinde tuzlu su, canlıların hayatta kalabilmeleri için en temel unsurlardan biri olarak, hayata ve canlılığa gönderme yapıyor. Bu bienal, insanları Boğaz’da ve Büyükada’da vakit geçirmeye ve deniz taşıma araçlarını kullanmaya da çağırıyor. Denizin üstünde vakit geçirerek izleyicilerin sergi gezme hızlarını yavaşlatmalarını ve sanatı farklı bir şekilde deneyimlemelerini sağlamayı amaçlıyor.
Bu bienalde Boğaz’ın Avrupa ve Anadolu yakasında bulunan 30’dan fazla mekânı kullanıyoruz. TUZLU SU, sergilerin alışıldık ev sahipleri olan müzelerin yanı sıra tekneler, oteller, eski bankalar, otoparklar, bahçeler, okullar, dükkânlar ve özel konutlar gibi kara ve su üzerindeki geçici yerleşim alanlarına da yayılıyor. Mekânlar uzun bir araştırma sürecinin sonunda seçildi. Ziyaretçilerin bienali en az üç-dört günde gezmelerini ve deniz taşıma araçlarını kullanarak sergiyi izleme deneyimlerini vapur yolculuklarıyla da birleştirmelerini umuyoruz.
Adalar ilk kez bienal etkinlik alanı içine girmiş oluyor. Bu çok önemli. Kararınızı etkileyen nedenler nelerdi?
Adaların tarihinde birçok sanatçının, yazarın, entelektüelin yaşamış olması, bu kararı almamızda önemli rol oynayan nedenlerden biriydi. Troçki’nin 1929-33 yıllarında Büyükada’da yaşamış olması, bu duruma bir örnek. Orhan Pamuk da adada üreten ve bu bienalde birçok konuda değerli görüşlerine baş vurduğumuz bir yazar. Hazırlık sürecinde araştırma gezisi için İstanbul’a gelen tüm sanatçılarımız, adayı ve mekânları gördüklerinde müthiş bir heyecan duydular ve adadan ilham alarak işlerini ürettiler.
İstanbul gibi büyük bir şehirde ulaşım zorluklarını bir kenara bırakarak adayı da bienalin merkez üslerinden biri haline getirmemizin bir sebebi de, izleyicilerin sergiyi ziyaret ederken bir yandan da adanın huzurunu yaşamalarını sağlamak.
Adalar’da yapılacak etkinlikler hakkında Adalılara vereceğiniz daha özel bilgi ve mesaj var mı?
Büyükada’da sergilerimizi keyifli bir yürüyüş rotasında gezebileceğinizin müjdesini vermek istiyorum. 1997 yılından bugüne kadar toplu taşıma aracı olarak hizmet veren Kaptan Paşa Deniz Otobüsü, bienal süresince iskelede kalarak sergi mekânlarından biri olacak ve adaya gelenleri karşılayan ilk işler de iskelede olacak. Büyükada Halk Kütüphanesi’nde bir sanatçımızın işi yer alacak. Art Nouveau tarzından esinlenerek 1908-11 tarihlerinde Kaludi Laskaris tarafından inşa edilen Splendid Palas Oteli’nin beş odası ve avlusu, bienal projelerini ve kamusal program etkinliklerini ağırlayacak.
19. yüzyılda inşa edilen, 1961 yılına kadar özel konut olarak kullanıldıktan sonra Balıklı Rum Hastanesi Vakfı tarafından satın alınarak 2010 yılına kadar pansiyon olarak hizmet veren Rizzo Palas ve 19. yüzyılın ikinci yarısındaki inşasının ardından İtalyan mimar Raimondo D’Aronco tarafından 1894 depreminden sonra restore edilen Mizzi Köşkü de Büyükada’da yer alan sergi mekânlarından. Adadaki diğer mekânlar ise, 1907-08 yıllarında Ermeni bir tüccarın kızları için inşa ettiği Yanaros Köşkü ve Troçki’nin 1932-33 yılları arasında yaşadığı Troçki Evi. Adalıların bienalde yeni işleriyle yer alacak 8 sanatçının işlerini Büyükada’nın birbirinden güzel mekânlarında keyifle izlemesini diliyorum.