Aşk
Siyah önlüklerinle okul koridorlarında keşfettin belki. Ya da mahallede o bitmez tükenmez oyunların arasından özenle çektin aldın. İlk gençliğinin o sancılı mı sancılı içe dönüşlerine sakladın. Bir kendine söyledin yüksek sesle, bir de en yakın arkadaşına -ki o arkadaşın da söylemiştir en yakın arkadaşına- ‘Ben âşık oldum!’...Onca şair, yazardan okudun, onca filmde sahne sahne söktün dilini. İnandın. Aşka inanmanın hayata inanmak olduğunu öğrendiğinde ayakların daha mı sağlam bastı yere, yoksa yerçekimine inat yeryüzünü çekip aldın mı ayaklarının altından?
Aşka bir karşılık versem ‘yeniden doğmak’ olur benim sözlüğümde. Her aşk, sancılarıyla yeni bir seni verir kucağına. Sımsıkı kucaklarsın onu, bir kez daha büyümeye başlarsın onunla birlikte.Hem kulaklarını kocaman açtığında ada ‘aşk... aşkkk’ diye fısıldar sana. Birdenbire yeşile çalan deniz... Tatlı bir rüzgârla sallanan bir rüzgâr çanı...’Pat’ diye yere düşen bir incir... Balkonu basan begonviller... Issız bir sokakta kulağına konuk olan bir şarkı... Güzün renklerinde isyan eden kıpkırmızı bir yaprak... Sahilde güneşin batışına karşı boş bir bank... Akşam karanlığında titrek bir mum... Geceyi bölen bir fayton sesi... Geceye halatlarla bağlanan yalnız bir vapur... Bomboş bir sokakta rastladığın hayat dolu bir evin ışığı... Ormanda bir patikada bulduğun ayakizleri... Vücudunu denize ilk verdiğinde hissettiğin o bahar tadında ürperti...
Gerçek sözlüklerle herhangi bir benzerliği yoktur. Bir kere alfabetik sıralamadan uzaktır, aklına estiği gibi maddeler kendi anlamlarını bulurlar. Ada gibidir, değişken, kafasına göre! Kim bilir belki siz de kendi karşılıklarınızı not düşersiniz bir yere…
Bir bisikletle yokuş aşağı kendini bıraktığında yüzüne yerleşen rüzgâr... Adanın sana aşkı anlatmak için kurduğu cümleler hepsi. Ada zaten yaşlı bir hikâye anlatıcı, aşkı da anlatır sana. ‘Son’ yazdığında yarım kalan aşkları da. Çam ağaçlarına sinen acıları da, birden indiren yağmur gibi hayal kırıklıkları yaşatanları da...
Aşk en haylaz, en tatlı baş ağrımız belki de. Ne kadar biliyoruz desek de, bizi her seferinde yerle bir eden, bilmediğimiz onlarca kelimeyi dağarcığımıza ekleyen, aynalarda onlarca bizden birini karşımıza getiren... Aşk işte, adanın damarlarında var, belki de tanrının aşkla yarattığı yerde hiç aşksız olur mu!