Yaşadığımız şu âlemde nasıl ve ne şekilde doğayla barışık bir hayat sürdürüyoruz hiç düşündünüz mü? Hele ki metropollerde yapayalnız yaşamakta olanlarımız için, değil bir insan nefesi, bir soluk alacak temiz bir oksijen ortamı bile bulamazken, kendisiyle bütünleşecek, var olma sebebini sorgulayamadan yaşanılan özlem ve istekler, arzu edilen yaşamı yaratabiliyor muyuz sorusunu çağrıştırır belleklerde.
Düşünürsek basit, fakat küçük amaçlar edinerek özlem duyduğumuz yaşamı belki de yaratabiliriz. Hayal etmek, istemek ve beklediğimiz her ne ise onun gerçekleşmesi sürecinde düşündüğümüz duygu durumları, biraz olsun yakınlaştırır bizi adeta emellerimize.
Tıpkı benim yıllar öncesinde kurduğum hayal gibi, neden olmasın! Bir düşünce ve oluşum içine girdiğimizde, karşımıza er geç bununla ilintili kişiler veya olasılıklarla karşılaşır, niyetinizin o dakikadan itibaren tercihe dönüştüğüne şahitlik edersiniz.
Ve yıllar sonra aradığım huzur atmosferi “ADA” olmuştur benim için. Yeşilin denizle iç içe olması, havası ve bitki ortamıyla bütünleşen bu güzellik karşısında büyülenmiştim sanki adaya ilk adım attığımda. Yerleşirsek problem ne olur diye hiç düşünmedim bile. Hatta buna vesile olan yakın akrabam, burada yaşarsanız hiç yaşlanmaz ve temiz sağlıklı havasıyla doktor ihtiyacınız bile olmaz deyişini dün gibi hatırlarım hep.
Doğa sevgisinin yanında benim için önem arz eden hayvan sevgisi de tam da işte buradaydı. Küçüklüğümden bu yana kedilerle hep muhabbetim iyi olmuştur. Kalabalıktan uzak. Küçük, bahçeli bir ev hayalim gerçek olmuş olması ve kendimi adaya ait hissetmem bana yaşamımda yepyeni bir sayfa açarak, özgürlük alanımın da değiştiğini göstermiştir. Kendini yeniden keşfetme dedikleri belki de bende böyle baş gösterdi. Öyle ki ilk zamanlarda balkonumda kitap okumaya heveslendiğimde bunu yapamıyordum. Doğadaki izlemi kaçırmak demekti bu benim için... Tıpkı müzik dinlemek isterken, doğanın ahengini bozacak olması gibi... Ortamı sessizce gözlemlemek, beden ve ruh dinginliğine ulaştırıyordu bir nevi.
Sonrasında, kısa zaman sonra edinilen dostluklarla beraber, her inanışın ve farklı kültürlerin de bir arada yaşam buluyor olması da, adaya ve kendime güzellik katan en büyük unsurlardan biri oldu hayatımda.
Kimi zaman eski adalı olunmasıyla ilintili geçmişten bahsedilir etrafınızda, bu merakla siz yeni adalı olmuşsunuz bir de bakmışsınız ki. Eski olsun, yeni olsun gerçek adalı olmak, bilgilenerek sizin doğaya ve insana nasıl yaklaştığınız ve neyin bilincinde olduğunuzun cevabını uyandırmış oluruz. Yani ada ruhuna yakışır hal ve hareket duruşunuza yansımış olur. Kolaylıktır yaşam adada bir de, dışarı çıkacaksanız rahat bir eşofman ya da şortla özgürce dolaşabilmek, gecenin karanlığında bir kadın olarak yalnız yürümenin verdiği güven duygusuyla hareket edebilmektir. Daima karşınıza aynı simalar gözükür, herkes aile gibi birbirine günaydın diyerek güne başlar.
İnsani paylaşım ve zenginlikler, gördüm ki bu küçücük adada öyle güzel yer edinmiş ki, önceden çocuklar büyürken birbirlerinin dilini mesela Rumca konuşmayı öğrenirlermiş yaşıtlarından. Vapurun yanaşacağı zaman kaptan hanımları şık giyinip şapkalarını takarak, yanlarına çocuklarını alıp eşlerini karşılarlarmış. Ve komşuluklarında her türlü dayanışmayı göstererek, önemli gün ve kutlamalarda hep beraber bir araya gelmiş, dostlukların pekişmesinde büyük rol oynamışlardır.
Şimdiki zamanda bu değerler biraz olsun hala yaşatılsa da, ne yazık ki eskiye özlem artıyor yüreklerde daima. Oysa korunması gereken sadece doğa olmayıp, insan sevgisini ve ilişkisini canlı tutmak asıl hedef. Bu konuda Belediyemiz başta olmak üzere, camilerimiz, cemevleri, havra ve kiliselerimizin birleştirici yönü, tüm adalılar için çok büyük bir şans. Nereden gelmiş olursak olalım, hepimiz insanlık âleminin yaratımlarıyız, aynı aileden gibi. Adalarımızı, el ele verirsek, değerleriyle yaşatıp, evrensel kültüre hizmet eden, barış içerisinde çok daha büyük güzelliklere taşıyabilmek hepimizin görevi olmalı. Sağlık ve huzur hiç eksik olmasın yaşamımızdan... Sevgiyle...