Adalı’nın Haziran sayısında Adalar’da Ulaşım başlığı altında bireysel arabalanmaya doğru gidişin sorunlarından ve toplu taşımadan söz ettik.
Yıllardır faytonlarla, at arabaları ve eşeklerle ada yollarında her şey taşındı. Ne bireysel arabalanma (şimdilik akülü araçlar, Allah beterinden saklasın) ne de toplu taşıma tartışması vardı. 19. ve 20. yüzyıl boyunca tek taşıma yöntemi buydu; adalıların kabulü de buydu ve atlı araba ulaşımı adaların kültürel mirası oldu, Koruma Kurulları tarafından fayton adaların ulaşım aracı olarak saptandı ve tescillendi.
Sosyal hayatın ve adalı kimliğinin farklılaşması, fiziksel çevrede ve taşıma araçlarında da farklılaşmalar getirdi.
1980’lerde Adalar (genelde İstanbul) kötü bir yapılaşma rüzgârı ile sarsıldı. Tarihi ve kültürel mirasın arasına uyumsuz bir sürü çirkinlik girdi ve mevcut oluşumu tahrip etti. Bu aslında bir deprem sayılabilir. Hatta daha sonra sürekli gündeme gelecek olan “büyük İstanbul depremi”nin tahribatını arttıracak kültürel bir deprem.
Bu kötü rüzgâr Kınalıada’yı da etkiledi. Küçük ada büyük tahribat gördü. Az nüfuslu, az yoğunluklu şirin yerleşmenin yerine birbirini ezen bina yığınları geldi. Adeta düzensiz bir konteyner deposunu andıran çirkin bir doku adayı kimliğinden ve tarihinden kopardı. Yazık oldu!
Geçmişin kültürel izleri yok ediliyor
İnsanın doğal gücüne ve hareketlerine göre oluşmuş küçük kent ölçeğindeki mekân ve sokak düzenlemeleri, topografik eğime uygunca yerleşen evler, atların dışkısının toprakla karışmasını sağlayan paket taşlarından oluşan sokak kaplamaları yerine, çok katlı yapılar, ulaşılması zor yokuşlarda binalar, hayvanlar için tırmanmayı zorlaştıran ve su geçirgenliği olmayan asfalt kaplamalar tercih edildi.
Bu sadece fiziksel bir deformasyon değildi. İstanbul ve Adalar başka bir kültürel boyuta doğru evrildi. Bu geçiş zaman zaman çok sert oldu, geriye ne tarih kaldı ne de miras. Bu itidalsiz şekil değiştirme bugün kentsel dönüşüm projeleri ile sürmekte, maddi mirasın yok olması veya tanınmaz hale gelmesi geçmişin kültürel izlerini de yok ediyor.
Sonuçta yoğunluk artışının getirdiği bir dolaşım bozukluğu sorunu belirdi. Daha az insan daha az zahmetle daha az noktaya erişmeye çalışırken, artık daha çok insan aynı alanda, daha uzun ve zor güzergâhları kullanarak, daha çok noktaya ulaşmak zorundaydı. Bir ailenin oturduğu parselde altı aile oturuyordu. Daha önce yapılaşmamış zor eğimlerdeki boş parseller yapılaştı.
Bu işler 1980’lerde oldu. Kınalıada’da fayton yoktu ve ada ahalisi bu yokuşları yürüyerek çıkıyordu. Ta ki elektrikli akülü küçük araçlar icat olana ve geçen yazımızda sözünü ettiğimiz başıboşluk başlayana kadar. Şimdi bir dolu akülü araç insanları tek tek taşıyor ve böyle giderse ne kadar insan o kadar motorlu araç bütün yolları kaplayacak.
UKOME’nin Kınalıada için aldığı karar ve dayanakları
27 Nisan 2016 tarihinde ve 2016/3-11 sayılı kararla UKOME (İBBB Ulaşım Koordinasyon Merkezi), Koruma Kurulu kararlarına rağmen Kınalıada’da toplu ulaşım kararı aldı.
UKOME teknik ekiplerince, bölgesel ulaşım sistemi, trafik sirkülasyonu ve ulaşım talepleri ile ilgili yapılan arazi ve büro çalışmaları neticesinde;
- İskele ile konut alanları arasındaki mesafenin 800 metreyi aşabildiği ve adanın topografik yapısının yüksek eğimlerden oluşması göz önüne alındığında yaya erişimine uygun olmadığı,
- Gerek yolcuların, gerekse de trafikte birlikte seyrettiği yayaların seyir ve güvenliği açısından toplu ulaşım ihtiyacının yasal ve denetimli bir mekanizma elinden yürütülmesi gerektiği,
- Adaların doğal ve kültürel niteliği düşünüldüğünde toplu taşıma işinin fosil yakıtlı değil, çevre ve gürültü kirliliğine yol açmayan (emisyonsuz ve sessiz) elektrikli araçlarla sağlanması gerektiği,
- İhtiyacın birbirinin aksi istikamette aynı rotayı takip eden iki güzergahlı (Ekli Güzergah) bir sistemle karşılanabileceği ve toplam 10 adet en fazla 12 kişilik elektrikli aracın yeterli olacağı,
- Araçların yaz ve kış ve dönemi için farklı çalışma programları izlemesi, özellikle talebin düşük olduğu kış dönemi için talep bazlı çalışma prensibini benimsenmesi ve çalışma programının Toplu Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü tarafından onaylanarak uygulanması,
- Araçların İstanbulkart entegrasyonuna uygun olarak İstanbulkart tek geçiş bedeli ile ücretlendirilmesi ve elden ücret toplanmaması...
konularıyla rapor ulaşım müdürlüğüne sunulmuştur.
UKOME’nin kararı: Toplu Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü raporundaki değerlendirme sonucu karar:
- Adaların doğal ve kültürel niteliğine uygun olarak toplu taşıma işinin çevre ve gürültü kirliliğine yol açmayan (emisyonsuz ve sessiz) elektrikli araçlarla yapılması,
- Ekli krokide gösterildiği şekliyle birbirinin aksi istikamette aynı rotayı takip eden iki güzergah;
1 Nolu Ring Güzergahı: İskele Meydanı Kalkış Noktası - Alsancak Caddesi Sakızlı Sokak - Akasya Caddesi Fazıl Ahmet Aytaç Sokak - Fincancı Sokak - Nar Çiçeği Sokak - Akgünlük Sokak - Çandarlı Sokak - Güneşli Sokak - Kınalı Hamam Sokak - Kınalı Fırın Sokak- Kınalı Çarşı Caddesi - İskele Meydanı Kalkış Noktası
2 Nolu Ring Güzergahı: 1 Nolu güzergahla İskele Meydanında aynı noktadan hareketle tam tersi istikamette aynı güzergahı tersine doğru takip edecektir
(http://ulasim.ibb.gov.tr//KararArsivi/UKOME/UKOME-2016-3-11.pdf)
Karar ve dayanakları üzerine değerlendirme
- İskele ve konut alanlarının arasındaki mesafenin 800 metreden fazla ve yaya ulaşımına uygun olmayan yüksek eğimlerden oluşması. Bina yapmanın ve yaşamanın zor olduğu yerlerdeki yapılaşmanın getirdikleri, böyle bir kararın öncelikli gerekçelerinden biri.
- Gerek yolcuların ve gerekse de aynı güzergâhı kullanan yayaların güvenli olarak taşınabilmesi için toplu ulaşım ihtiyacının yasal ve denetimli bir mekanizma tarafından karşılanması: Kınalıada’da bu ihtiyacı karşılamak için Adalar Belediye’sinin hizmette tuttuğu mazotla çalışan bir minibüs söz konusu. Bu araç İBB tarafından mevcut toplu taşıma mevzuatının dışında değerlendiriliyor, yanı sıra başıboş ve denetimsiz akülü araçlar aynı yollarda ve dik yokuşlarda insan taşıyor.
- Adaların doğal ve kültürel niteliğine uygun olmadığı için fosil yakıtlı araçlar yerine, sessiz, egzozsuz, elektrikli araçların bu hizmeti görmesi gerekliliği: Çevre kirliliği yaratmama ve sessizlik ölçütleri ile değerlendirildiğinde elektrikli araçların böyle bir sitte kullanılması herkesin kabul edebileceği bir özellik. 20 km max sürat ise makul bir sürat.
- Birbirinin aksi yönünde belli bir güzergâhta çalışan, toplam 4 adet en fazla 12 kişilik elektrikli aracın yeterli olacağı. Buradan anlaşılıyor ki belirlenen rotada sürekli ring yapan bir araçlar grubu hizmet verecek-. Fakat bu araçların her birinin motorlu tek araç olması güzergâh dışında da kullanılabilme fırsatı yaratabilir. Oysa burada tek motorla çalışan, yol genişliğini kapatmayan küçük vagonlu bir sistemi düşünmek daha doğru bir seçenek olabilir.
Dünyada buna benzer örnekler bulmak mümkün. Tasarım ve seçimlerin özgün ve Adalı olması için neler yapabiliriz?
Bu araçların mevsime göre adanın talebini karşılaması öneriliyor- yani yoğunluğa göre ring periyotlarının sıklaştırılması, ücretlendirmenin ise İstanbul kart sistemine bağlanmasına karar verilmiş.
Bitmeyen fayton tartışmaları
Faytonlarla ilgili yıllardır süren tartışmaları hep biliyoruz. “Kalksın, arabalar kötü, hayvanlara yazık, arabacıları eğitelim” vs. Veya öte yandan “Faytonlar Adaların Kültürel mirası içindedir, kalkamaz, ıslah edilmeli, sayıları şöyle olsun, böyle olsun ...” vb. Bunlar belli ki çok ciddi sorunlardan kaynaklanan yargılar.
Yıllardır süren bu tartışmalar hiçbir zaman bir karara bağlanamadı. Tam tersine karşılıklı politik alan kapatma oyunları içinde tıkandı kaldı. Yetkili ve görevli kurumlar, otorite karmaşası yaratarak sadece günlük ve biçimsel sorunlarla uğraştılar. Tarifeler, ahırların ıslahı, faytonculara tek tip elbise giydirmek gibi işler, sorunlarla ilgilendiklerini göstermeye çalıştılar. Sıkıntıya çözüm olacak hükümler verilmedi; bunca çekişmenin arasında adalı olan her kesimi uzlaştıran katılımcı bir yöntem de belirlenemedi.
Fayton konusu Kınalıada’yı pek ilgilendirmiyordu, çünkü bu adada fayton yoktu. Bu sorun esas olarak Büyükada’nın sorunuydu. Fakat Kınalıada için alınan toplu taşıma kararı diğer adalarda olabilecek yeni gelişmelerin bir habercisi olabilir miydi?
Kınalıada’da toplu taşıma kararı
Kararın Koruma Kurulu kararlarına aykırı olmasının hukuki boyutlarını burada tartışmak istemiyoruz. Kurul Kararlarına uymak zorunlu ama böyle bir karar alındı. Bu kararın yasal yönünden çok günümüzde ve ileri vadede nelere etki edebileceğini ve ne tür değişiklikler getirebileceğini düşünelim.
Bu okuduklarımızda birçoğumuz için kulağa hoş gelen “adalarda ucuz bir toplu taşıma hizmetinin hazırlıklarının yapılıyor olması” fikri. Fakat bu kararların uygulama sürecinde ve sonrasında getireceği etkileri önceden görebilmek ve ayrıntıları tartışmak gerekiyor.
Zaten en başından bu kararlar alınırken katılımcı bir yol izlenmediğini görüyoruz. Her konu bir uzmanlık konusu ama kent yaşamı öncelikle yaşayanlarca yönetilmeli. Bütün aktörleri aynı gündemde birleştirip beraberce karar alamazsak, hep yaptığımız gibi yaparken öğrenmeye çalışırız ve en baştan konuştuklarımızı unutur pusulayı şaşırırız.
UKOME kararında önemli bir ihtiyacın gereklilikleri doğrultusunda hareket edildiğini görüyoruz. Yukarıda kabaca tarihi sürecini ve nedenlerini anlatmaya çalıştığımız bir çekilmezlik söz konusu ve idare buna karşı tedbir alıyor. İnsanların temel gereksinimlerinden biri olan ulaşım ihtiyacını sürdürülebilir bir yöntemle çözme kararı alınmış.
Bunlar yapılırken,
- Örneğin taşıma aracının nasıl bir araç olacağına nasıl karar verilecek? Güzergâhları tayin ederken toplam 2000 kişilik ada nüfusunun eğilim ve düşünceleri ile hareket etmek gerekmez mi?
- Bu hizmetin zaten faytonun olmadığı Kınalıada’da verilmeye başlanması ve diğer adalar için bir örnek oluşturması sonraları hangi gelişmeleri tetikleyecek?
- Daha doğrusu neyin başlangıcındayız? Bu işler birileri için “fayton”dan kurtulmanın müjdesi mi?
- Çok şeyde yaptığımız gibi gene kaş yaparken göz çıkarıp iyi kötü bugüne kadar özgünlüğünü korumuş ve bir kültür değeri olarak varlığını sürdüren adaların geleneksel taşımacılığını kökünden sonlandırmak mı amaç? Bu uygulama kısa bir süre içinde bu amaca hizmet eder mi?
- Yanı sıra bu karar çığırından çıkmış yasal olmayan bir şekilde yayılmış olan elektrikli bireysel araçların yerini alabilecek bir toplu taşıma hizmetinin bütün adalara yayılacağının habercisi mi?
Bu soruları sormak ve işin nerelere varabileceğini saptamaya çalışmak için bunları sıraladık. Daha da yeni sorular sormak lazım. Bundan sonrası bu konunun hangi aşamada olduğunu ve ne zaman uygulanacağını öğrenmek olacak. Konunun mevzuat açısından tam olarak çözülebilmesi için kurumların yetki karmaşasının giderilmesi gerekiyor. Yasal olarak koruma kurulu kararları belirleyici fakat bugünün yaşanan gerçekleri ile bu kararlar örtüşmüyor.
Hem faytonları esas ulaşım aracı olarak görmek, hem adaların yollarını yaya yolları olarak tanımlamak ve arkasından hastane raporu ile tekerlek sayısını belirleyen akülü araç tarifi yapıp satıcıların ve politikacıların rant yoluna döşek sermek, doğal ve tarihi sitle ilgili kararları insanlık adına almakla görevli kurullara yakışmıyor.
Bu kararların hepsinin yeniden yazılması gerekiyor.
Adalılar ile birlikte...
Ali Erkurt - Adalar Kent Konseyi Ulaşım Çalışma Grubu Başkanı