23 Kasım, adı Burgazadası ile özdeşleşmiş öykücümüzün doğum günüydü. Dostları, sevenleri O’nu doğumunun 115’inci yıldönümünde de unutmadılar. Şimdi müze olan evi, bu özel günde yeniden hatırlandı, ziyaret edildi, anıldı. Gazeteci ve yazar Ahmet Arpad, bu vesileyle babası Burhan Arpad’ın „Bir İstanbul Var İdi“ kitabından Sait Faik Evi’ne ve bu evin müzeye dönüştürülmesi öyküsüne dair iki sayfayı paylaştı bizimle. Kendisine teşekkür ediyoruz. Bu sayfada kullanılan resimler, müze evin 2009-2013 yılları arasındaki restorasyonu öncesindendir.
Burgaz vapur iskelesinden çıkar çıkmaz karşılaşacağınız küçücük alanın adı "Sait Faik Abasıyanık Alanı"dır. Denizi sağınıza alıp rıhtımda beş on adım attıktan sonra solda daracık bir sokağa sapar ve hafif bir yokuşu tırmanırsanız, büyükçe bir bahçe içinde güzel ve eski bir köşke rastlarsınız. Köşkün tam karşısında bir Ortodoks kilisesi vardır. Sait Faik'in "Papaz Efendi" hikâyesinde adı geçen kilise. Köşk, ünlü öykü yazarımız Sait Faik Abasıyanık'ın uzun yıllar oturduğu köşktür. Sait'in ölümünden sonra, adalı dostlarının önerisine uyan yüreği yanık ana, köşkü, bahçesini ve Şişli'de bütün bir apartmanı, ayrıca Emniyet Sandığı'nda duran para ve mücevherlerini Darüşşafaka Cemiyeti'ne bağışlamıştır. Köşkün Sait Faik Abasıyanık Müzesi olarak düzenlenip halka açık tutulması koşuluyla… Bu istekler, Sait Faik'in yakın dostları yazarların ilgisi ve katkısıyla 1964 yılında gerçekleştirildi. Daha önceki yıllarda Varlık Yayınevi tarafından yürütülen Sait Faik Hikâye Ödülü tekrar başlatıldı.
1964 İlkbaharında, Sait Faik dostları olan yakın arkadaşlarımın isteğine uyarak köşkün bir edebiyat müzesi, daha doğrusu, müze-ev havasına uygun düzenlenmesi için iki ay çalıştım. O sırada işbaşında bulunan Darüşşafaka Cemiyeti yönetim kurulu üyeleriyle anlaşarak ve kimi sanatçı dostların işbirliğini sağlayarak, köşkün iç ve dış görünüşüyle bir müze-eve dönüştürülmesini elden geldiğince başardığım sanıyorum.
Elden geldiğince diyorum. Çünkü Sait, her çeşit biçimcilikten ve düzen sınırlamasından uzak yaşamayı seven, başına buyruk ve dağınık bir insandı. Annesi Makbule Hanım’la uzun yıllar birlikte oturduğu köşkün bir edebiyat müzesine dönüştürülmesi için gerekli pek az belge bırakmıştı.
Bu gerçekten yola çıkarak, yalın bir çalışma yaptım. Önce köşkün her yanı temizlendi, boya ve badana yapıldı. Giriş katının oda ve salonu olduğu gibi bırakıldı. Sait’in balık takımları ve çizmelerini giriş yerine koymakla yetindim.
Merdiveni çıkınca tam karşıya gelen oda, Sait’in yatak odasıydı. Süslemenin her çeşidinden uzak olan sade bir oda. Tek kişilik bir karyola, birkaç sandalye ve küçük bir masa. Sait’in belki de hiç kullanmadığı kravatlarının sallandığı bir kravatlık. Birkaç fotoğraf.
Birinci katın balkonlu büyük salonunu, Sait Faik'in edebiyatçı ve insan yanıyla yakından ilgili belgeleri sergilemek için kullandım. Özel yaptırılmış vitrinli masacıkları duvar önlerine sıraladım. Ölümünde kimi şair ve ressamlarımızın Sait için yazdıkları da çerçeve içinde uygun yerlere asıldı. Vitrinlerde sergilenenler arasında kimi ilginç belgeler vardır. Bursa Lisesi'nden aldığı diplomayı, Milli Eğitim Bakanı adına, Başbakan İsmet İnönü imzalamıştı. Yine o vitrinde, Sait'in çevresi ve yaşadığı günlerin koşulları açısından çok ilginç bir belge vardır. Sanatçımızı uzun süre üzmüş ir olayın belgesidir. "Meslek" yerinde "mesleği yok" ("Sans Profession") yazılı pasaportu. Sait, bunu anlatırken pek üzülürdü. Emniyet, pasaport belgesinde meslek hanesinin karşısına "yazar" demiş, fakat polisçe yeterli bir iş sayılmadığından "mesleği yok" diye değiştirilmişti. O pasaport da vitrindedir.
Bir başka vitrinde de, hikayesinde söz konusu ettiği zoraki tüccarlık döneminin bir belgesi olarak, Ticaret Odası’nın yazısı vardır. Yabancı dilde çıkmış kitapları, okul defterinde yarım kalmış müsveddeler de bir başka vitrinde sıralanmıştır. Halide Edip Adıvar’ın önerisiyle Amerikalıların Mark Twain Derneği onur üyeliğini belgeleyen yazıyı da sonradan getirtmiş, Darüşşafaka Yönetim Kurulu’na vermiştim. Bilmem nereye koydular. Köşk son yıllarda bakımsız kaldı. On yıl kadar önceki kurum başkanına damın aktığını ve acele onarım gerektiğini söyleyince: „Bu gibi işlerle başkan ilgilenmez“ diye sözümü ağzıma tıkamıştı.
Burada bir gerçeğin altını çizmek istiyorum. Makbule Abasıyanık’ın bağış koşullarında „müze olarak halka açılması ve bakımının sağlanması“ kaydı vardır. Bağış yılı değeriyle bir milyon, küçümsenmeyecek bir gelirdir. Osmanbey sitesi gibi yüksek gelirli bir yapının gerçekleşmesinde büyük yararı dokunmuştur. Köşkün bakım ve onarımı, bağış koşulu gereğidir. (1983)
BURHAN ARPAD, "Bir İstanbul Var İdi", S. 113-115, Doğan Kitap