Pazartesi, 28 Mart 2016 13:37

Ladino lisanı 'yoğun bakım'da

Ögeyi değerlendirin
(2 oy)
Nedim Hazar'ın Belgeselleri Nedim Hazar'ın Belgeselleri

Sayın Okurlar,

Evvelki sayıdaki yazımda, bir Osmanlı lehçesi olan, İspanya’dan 520 yıl evvel gelen Yahudilerin konuştukları Judeo Espanyol’un (Yahudi İspanyolcası) yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtmiştim.

Bu can çekişmenin bir müddet daha süreceğe benziyor. Belki de bu lehçeyi bugüne kadar özenle kullanmaya çabalayan yaşlı vatandaşlarımızın ömürlerinin yeteceği günlere kadar...

Bilindiği gibi, temelinde, İberik Yarımadası’nın orta çağ İspanyolcasına zamanla yerel lehçelerden alıntılarla harmanlanmış (Arapça, Portekizce, İbranice, İtalyanca, Fransızca, Grekçe ve Arameence ve bilhassa Türkçe) kelimelerin ilavesiyle konuşulan Ladino, bugünkü gençler tarafından uyduruk bir lisan olarak algılanmaktadır.

06 sozluk 280xBeş asır önce Yahudiler, İberik Yarımadası’ndan geldikten sonra yaşanan Osmanlı İmparatorluğu’nun muhteşem yüz yılının ardından duraklama ve gerileme devirlerine paralel olarak, Yahudiler de kültür anlamında gerilemişlerdi. Dolayısıyla Batı Avrupa, Anadolu ve Orta Doğu’daki Yahudiler, Avrupa’da gelişen endüstri devrine ayak uyduran Eşkenaz’lar (Doğu Avrupa Yahudileri) kadar gelişmediler.

Geldiklerinde, telaffuz ettikleri sözleri, İbrani alfabesine uyararak resmi ve dini metinler için Raşi yazısını uydurdularsa da, sonraları Arap alfabesi ve daha sonraları Latin alfabesiyle aynı sözleri yazdılar. Ladino diye adlandırılan bu lisan okullarda okutulmadığından edebi bir varlık gösteremedi ve on dokuzuncu asra gelindiğine dek, sarayla ilişkileri olan kişilerin dışında, Yahudiler, fazla bir ilerleme kaydetmemişlerdi.

Bugün, Türkiye’de yaşayan on beş bin kadar Sefarat (İspanyol) Yahudi’sinden bu lisanı bilen, Büyükada Anadolu Kulübü’nde, “altın yaş”larının son yıllarını yaşayan veya Cemaatin Yaşlılar Yurdunda barındırılan bir avuç kadar Yahudi’dir.

Neticede, yaz mevsimlerinde Büyükada’da yaşayan üç çeyrek asırlık Yahudilerin konuştukları Judeo Espanyol lisanı, yeni nesil tarafından artık konuşulmamakta hatta çok defa nineler torunlarıyla zor anlaşabilmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopan Balkan ülkelerindeki Sefaradlar, Nazi Soykırımı’ndan dolayı yok derecede azaldı. Kuzey Afrika ve Batı Asya’dakiler ise son zamanlardaki etnik ve dini çalkantılar neticesinde ya İsrail’e göç ettiler veya başka ülkelere taşınarak asimile olmayı yeğlediler.

İspanya yapımı Miguel Angel Nieto’nun “El Ultimo Sefardi” isimli 82 dakikalık filmi bu serüveni anlatan güzel bir belgeseldir.

Türkiye’deki Yahudiler veya Türkiye’den ayrılanlar dahi, Sefarad kültürü olarak adlandırabileceğimiz, şarkıları, yemekleri, örf ve ananeleri, deyimleri, düşünme tarzını ve bilhassa Anadolu’nun, Akdeniz’in karakterini muhafaza etmelerine rağmen, yeni neslin bu lehçeye rağbet etmemesini anlayışla karşılamamız gerek. Yeni nesil şimdilerde ikinci lisan olarak İngilizceyi veya Almancayı tercih etmektedir.

05 naim guleryuz arastirmalari 280xNaim Güleryüz'ün araştırmalarıSon zamanlarda, Osmanlıların geniş coğrafyasında yaşamış olan kavimlerin lisanları ve kültürleri hakkında araştırma yapmak isteyenler, İmparatorluğun o zamanki toprakları olan Kuzey Afrika dâhil, Balkan, Ortadoğu ve Anadolu’nun değişik yörelere seyahat etmek zorundalar.

İki üç yıldan beri, dünyanın değişik noktalarından yola çıkıp. Türkiye’de ve Osmanlıların hüküm sürdükleri topraklarda araştırma yapan akademisyenler çoğaldı. Moda haline gelen bu araştırmalara, birçok gazeteci katılıp makaleler yayımlamaya, belgesel filimler yapmaya soyundular.

Fakat ne yazık ki, araştırmalarına yardımcı olabilecek belge yok. Yazılı eser yok denecek kadar az! Üstelik tarihe ışık tutacak şahsi evrak da bulunmuyor. Dolayısıyla, bu lehçe yok olmadan evvel belgesel yapmaya uğraşanlar, kanıt bulmakta zorlanıyor.

Araştırmacılar için tek çare, halen hayatta kalmış yaşlı kişilerle görüşüp bir şeyler öğrenmeye, kapmaya çalışmaktır. Dolayısıyla bugün kullandıkları yegâne materyal benim gibi yaşlılardır ve eksik olmasınlar, araştırmacıların biri gidiyor, diğeri geliyor...

Geçen sayıda bahsettiğim 7 Şubat 2016 günü Ladino Günü Kutlamalarından bahsederken İstanbul’daki İspanya Konsolosluğu himayesindeki Cervantes Enstitüsü, bu dilin kaybolmaması için çalışmakta olduğunu ve bu lisanı bugüne kadar muhafaza ettikleri için Türkiye’de yaşayan Yahudilere teşekkür ettiğini belirtmiştim. Sayın Karen Şarhon ve arkadaşlarının, toplamakta oldukları öyküler ve bilhassa folklorik şarkılar sayesinde araştırmacılara yardımcı olduklarını görmüştük o gün.

03 carolina spiegel 280xCaroline SpiegelGeçtiğimiz Ağustos ayında, ikamet ettiği Londra’dan İstanbul’a gelen, yazar Ayşe Kulin’in oğlu Selim Kemahlı, ‘Case Productions’ İngiliz Şirketi adına, aynı mevzuda bir belgesel hazırlamak üzere ben dâhil, birçok Türk Yahudi’siyle görüştü ve geçen hafta, filmin jeneriğini bana gönderdi. İçeriğindeki kısa söyleşiler, çok etkileyici.

Bremen Üniversitesi’nden Alman asıllı Carolina Spiegel, İspanyolcayı ve Judeo Espanyol lehçesini hakkıyla öğrendikten sonra, şimdilerde İstanbul’un ve İzmir’in yaşlı Yahudileriyle görüşerek, Bremen Üniversitesi’ne teslim edeceği tez üzerinde çok ciddi araştırmalar yapmaktadır. Benimle yaptığı söyleşiden sonra niyetinin, elli kadar yaşlı Türk Yahudi’sine ulaşmak olduğunu bildirdi.

Geçen yaz mevsiminde Büyükada Lale Sineması’nda, Rita Ender’in senaryosu ve Yorgos Demir’in çekimi olan “Las Ultimas Palavras”, “Son Sözcükler” isimli belgeseli, Adalar Belediyesi’nin davetlisi olarak seyrettik. Bu filmde, senarist hanım, yaşlıları konuşturmak yerine, gençleri konuşturarak, tavırlarını ortaya koydu ve söyleşilerde, yeni neslin, ninelerinden öğrendikleri iki üç tanecik, iltifat edici cici veya küfürvari argo kelimeden fazla bir şey bilmedikleri açıklanıyordu.

04 enver arcak 280xEnver ArcakNeticede, gençlerin ümitsiz söyleşilerinden, bu lisanın okul sıralarında öğretilmediğinden, anne babadan da öğrenilmediğinden, ölüm döşeğinde kıvranmaya mahkûm olduğunu üzülerek gördük. Modern yaşam ortamına uyan son neslin, yaşlılarla birlikte aynı çatı altında yaşamak istememeleri de, lisanın unutulmasına sebep veya yardımcı olduğu kanaatindeyim.

Her şeye rağmen lisanı yaşatmaya çalışan İsrail’deki Bar-İlan Üniversitesi’nin Yönetim Kurulu üyelerinden İstanbullu Selim Salti’nin çalışmaları kayda değer niteliktedir.

Musevi Cemaatimizin eski başkanlarından Sayın Silvyo Ovadya’nın şehrimizdeki hararetli çalışmaları da bu tür araştırmalara değerli katkıları olmaktadır.

Araştırma kelimesini kullanırken, bugüne kadar Türk Yahudileri hakkında sayısız eser ve makale yazan araştırmacılarımız: Naim Güleryüz, Metin Delevi ve Rifat Bali’den bahsetmemek mümkün değil.


02 ankara yahudi evi 280xANkara'da bir Yahudi evi

Geçen haftalarda da, Ankaralı Enver Arcak isimli bir vatandaşımız, İsrail’i karış karış gezip Türk kökenlilerle söyleşiler yaptıktan sonra evime gelerek eşim ve benimle yaptığı söyleşileri kayıt altına aldı, filmler çekti.

Yine Ankara Gazi Üniversitesi’nden Mimar Bengi Su Ertürkmen, Yüksek Lisans Tezi için, Ankara Yahudi Mahallesi binaları hakkında kapsamlı bir çalışma yapmıştı ve beraberce bir zamanlar Büyükbabamın yaşadığı sokakları arşınlamıştık.

Sıkı durun, dahası da var:

Ayşe Kıvılcım Karazor Hanımefendi de bu kervana katılmış durumda. Kendileriyle tanıştığımda, Kıvılcım yerine kendilerini Sentia (Kıvılcım’ın İspanyolcası) olarak hitap etmemi o kadar beğenmiş ki bu yeni unvanını derhal benimsedi.

İngilizce, Almanca tercümeler yapan Sentia Karazor’a, bu ümitsiz lisana ne diye merak sardığını sorulduğunda verdiği cevap çok manidar: “Komşumun bahçesinde bir ağaç ölmekte iken görmemezlikten gelemem, yapılması gerekeni yapıyorum” demekte.    

Geçen ay, Viyana’dan İstanbul’a gelen İoana Nechiti, University of Vienna, Faculty Philological için de aynı sahada araştırmalar yapmakta.

Sabancı Üniversitesi’nden Leyla Neyzi, Sözlü Tarih çalışmalarıyla, kuzenim Ankaralı Yaşar Paker hakkında değerli araştırmalar yaptı. 

Ladino lisanı paralelinde Yahudi yaşamı ile ilgilenenlerden Ankara Yahudilerini ve Yahudi mahallesini anlatan Yavuz İşçen’in ‘Geçmişten Günümüze Ankara Yahudileri’ isimli çalışmaları var.

Tabi ki bu kervana, Nedim Hazar’ın ‘Yakın Ada Uzak Ada Burgazada’ ile ‘Bir Müzisyenin Gözünden Bizim Adalar’ uzun metrajlı belgeselleri de unutmamak gerek. 

Şüphesiz ki lisan bilimciler için en değerli ve kapsamlı kaynak, İstanbul’un Saygıdeğer Hanımefendisi Bayan Klara Perahya’nın dört hanım arkadaşıyla birlikte yayımladığı Judeo Espanyol – Türkçe Lügatı’dır. Buna ek olarak, Osmanlı Türk Sefarad Kültürü Araştırma Merkezi ile Şalom Gazetesi’nin eki olan Amaneser yayınları bu alanda çalışmak isteyenlere ışık tutmaktadır.

Son zamanlardaki “geçmişi arama uyanışı”na ilaveten: ‘Sanal Müze’, ‘Bir zamanlar buradaydık’, ‘Foot Steps’ isimleri altındaki değişik gruplar, yurdumuzdaki Yahudilerin geçmişini araştırmaktadır.

Tarihe mal edilmesi bakımından alkışlanacak çalışmalar bunlar. Lakin bu lisanın canlanması için sarf edilen gayret ve çabalar netice verecek mi?

Yoksa profesyonel anlamda Ladino lisanına hakkıyla vakıf olacak kişi, Sayın Sümerolog Hocamız Muazzez İlmiye Çığ Hanımefendi gibi Üniversite ve Akademik çevrelerde ün sahibi olduktan sonra, gelecekte, karşısında diyalog kurabilecek kişi bulabilecek mi?

Zaman gösterecek...

Son değişiklik Cuma, 01 Nisan 2016 11:29
Yorum yapmak için oturum açın